Geride bıraktığımız seçimler 'siyaset bilimi' açısından büyük dersler içeriyor...

Bu seçimlere damgasını vuran olay, Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına geçmesinden bu yana ısrarla ve ustaca yürüttüğü 'sağla bütünleşerek iktidar olma projesi'nin iflasıdır...

Burada şunu hemen belirtelim: Bu saptamayı yaparken yalnızca cumhurbaşkanlığı seçiminin küçük sayılabilecek bir farkla kaybedilmesini kastetmiyoruz; eğer Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olsaydı da fazla bir şey değişmeyecek, Millet İttifakı ile HDP ittifakından oluşan koalisyon kısa bir süre sonra karşılaşacağı iç ve dış çelişkiler nedeniyle çözülecekti. Cumhur İttifakını oluşturan Türk-İslam sentezine dayalı geleneksel muhafazakar blok ise daha da güçlenmiş olarak iktidara dönecekti.

***

Kılıçdaroğlu'nun stratejisinin esası CHP'nin mevcut koşullarda kendi başına iktidar olamayacağı tespitine dayanmaktaydı...

Bu saptama bir 'durum tespiti' olarak kalsaydı pek yanlış sayılmazdı...

Gerçekten de Türkiye toplumu yalnız siyaseten değil, sosyal ve kültürel açılardan da kökleri yüz yıllar öncesine dayanan ve kolay kolay değiştirilemeyecek olan bir takım fay hatları üzerinde şekillenmiş bulunmaktadır. Bu şekillenme içinde bulunduğumuz koşullarda CHP'nin iktidar olma şansını çok zayıflatmaktadır...

Daha önceki seçimler gibi bu seçimler de bu gerçeği göstermiştir. Ülkemizdeki siyasal şekillenmenin kökleri çok derinlere uzanan sosyo kültürel bazı oluşumlara dayanmaktadır ve bu oluşumları yeniden şekillendirmek içinde bulunduğumuz konjonktürde oldukça güçtür.

***

AKP'nin kurulduğu ve iktidara geldiği 2002 yılından bu yana seçim sonuçlarını göstermek için renk ayrımlarına başvuran grafiklere bir göz atmak bile bu şekillenmenin coğrafi dağılımını görmek için yeterlidir...

Yaklaşık yirmi yıllık bir süre boyunca sınır hatlarında bazı oynamalar olsa da CHP'nin ağırlıkta olduğu bölgeler Trakya'dan başlamakta, Ege kıyıları boyunca uzanmakta, daha sonra Batı Torosların güneyi boyunca İskenderun körfezine kadar uzanmaktadır...

Güneydoğu Anadolu bölgesi değişik adlar altında varlığını sürdüren günümüzün HDP'sinin siyasi etkisi altında bulunmaktadır...

İç Anadolu, Doğu Anadolu'nun önemli bir bölümü ve Karadeniz bölgesi ise AKP'nin 'kalesi' olma özelliğini korumaktadır.

***

Bu coğrafi bölgelerin siyasi tercihlerinin sosyo-kültürel açıdan farklılıklar taşıyan toplum kesimlerine dayandığı açıktır...

Örneğin, CHP'nin ağırlık taşıdığı bölgelerde halkın önemli bir bölümü 'Balkan-Yörük geleneğinden gelmektedir. Bu kesim tarih boyunca Balkanlar aracılığıyla Avrupa ile temasta bulunmuş, Batılı kültürden etkilenmiştir. O nedenle Birinci ve İkinci Meşrutiyet'ten bu yana 'Batılılaşma' hareketleri bu bölgeden güç almıştır. Cumhuriyetimizin kurucu kadroları içinde de bu gelenekten gelen siyasetçi ve askerlerin önemli bir rol oynadığı bilinmektedir...

Güneydoğu Anadolu bölgesinin siyasi tercihleri ile bu bölgenin etnik yapısı arasında bir bağ olduğu da son derece açıktır.

AKP'nin kalesi durumunda olan İç Anadolu ise kökleri binlerce yıl geriye dayanan bir 'tahıl yetiştiricileri kültürü' yaratmıştır... Uzun süreli kuraklıklar, kendine yeterlilik, üretim tarzının değişime dirençli yapısı, iklim koşullarına tam bir bağımlılıktan kaynaklanan kadercilik ve istikrar arayışı dün olduğu gibi bugün de bölge insanının siyasi tercihlerinde belirleyici bir rol oynamaktadır...

Karadeniz bölgesinin coğrafi ve kültürel yapısı İç Anadolu'nun yapısından farklı özellikler taşımaktadır. Bu bölgenin insanı çok daha dünyaya açıktır; bölgenin çok göç almış ve vermiş olması, ticaretin bölge kültürü üzerinde belirleyici bir rol oynaması bölgenin siyasal yapısını da etkilemiş ve esnek olmasını getirmiştir. Bu esneklik onun siyasi alanda her zaman etkin bir oynamasını sağlamıştır. Günümüzde de bu böyledir. AKP'nin kurucu kadrosunun şekillenmesinde bu bölgenin siyasetçileri önemli bir rol oynamışlardır. İktidarlarının siyasi yapılarını oluştururken İç Anadolu ve Doğu Anadolu geleneğiyle bütünleşmenin kendilerine getireceği yararı çok iyi görmüş ve değerlendirmişlerdir.

***

Halk arasında 'taş yerinde ağırdır' diye bir söz vardır. Kemal Kılıçdaroğlu'nun en büyük hatası bu gerçekleri göz önüne almadan CHP'yi dayandığı siyasal gelenekten koparması ve diğer geleneklerin içinde eriterek iktidar olmaya çalışmasıdır. Daha açık bir deyişle sağcılaşarak sağı yönetmeye kalkışmasıdır. Bunu yaparken NATO'cu ve Amerikancı bir tutum sergilemiş olması da bir başka hatasıdır.

(Devam edecek)