Önceki yazımın (29 Temmuz) başlığı şöyleydi:

'Yazacağım konu, bu değildi de…'

Bazı dostlar 'Neyi yazacaktın o zaman?' diye sordular haklı olarak…

Çağdaş Türk Dili Dergisi'nin 'Yaşamöyküleri Özel Sayısı'nda (Temmuz/Ağustos 1995, Sayı: 89/90) yer alan özyaşamöykümden yola çıkarak Murat Dağı'na getirecektim sözü…

Çünkü Kaz Dağları'nda 'yerin üstünün 'altın'dan daha değerli olduğuna' dair mücadele veriliyor yıllardır. Biliyor herkes. Pazarlayan, nemalanan birileri gözünü yumsa da 'kör gibi'… Tepki de büyüyor giderek…

Murat Dağı'ndan pek konuşulmuyor…

Tamam, Kaz Dağları kadar söylencesi yok ama…

Murat Dağı da coğrafyamızın bize sunduğu şenliklerden birisi…

Benimse, çocukluğumu şenlendirmiş, ömrümce sürecek bir manzara Murat Dağı…

***

Yaklaşık çeyrek yüzyıl önce yazdığım o yazıda özyaşamımı yaşadığım kentler üzerinden anlatmışım. En uzun yaşadığım kent olan Ankara'dan başlayıp geriye doğru gitmişim…

Filmi sondan başa doğru sarmışım yani…

Ankara, Malatya, Demirci (Manisa), İzmir ve çocukluğum…

***

Şöyle anlatmışım çocukluğumu:

'Çocukluğum deyince ise, karşıma Murat Dağı'na bakan bir yamaçta, taş çatlasın beş yüz nüfuslu (Şimdilerde daha da az) bir köy çıkıyor, Düzlüce. Evliya Çelebi'nin 'Aşıklar beldesi' diye söz ettiği, adını da bu geçmişinden alan Uşak ilinin (Uşşak, Arapçada 'aşıklar' demektir); hemen Attila İlhan'ın Banazlı İsmail'ini (Evet, artık onun) anımsatan Banaz ilçesine bağlı bir köy Düzlüce. Bütün çocukluğum orada geçti. Çocukluğum, dağ deyince Murat Dağı'nı; su deyince gidip Büyük Menderes'le buluşan Banaz Çayı'nı; ağaç deyince meşe ve karaçamı; ekin deyince buğdayı, arpayı, nohutu anlayan çocukluğum. Bir de, kasketli bir Bülent Ecevit fotoğrafıyla haşhaşı ve pancar tarlalarını…'

***

Ömrümce beslendiğim bir çocukluk manzarasıdır Murat Dağı. Yalnızca benim mi? Uşaklı ve Kütahyalı olan herkesin.

Banaz'ın kuzeyinde görkemli bir şenliktir Murat Dağı. En yüksek yerleri 2 bin 312 metreyi bulur. Çam ormanları ve yaylalar vardır tepelerinde. O güzelim, verimli Banaz ovasının (Öyle verimlidir ki ova, tarım ürünlerinden yetişmeyen ürün yok gibidir) can damarını oluşturan Banaz Çayı'nın da doğduğu yerdir Murat Dağı. Gediz ırmağının da…

Bütün Uşak ilinin içme suyu bu dağdan karşılanır. Dahası, sağlık kaynağı kaplıcaları vardır (*).

Murat Dağı bir manzara değil yalnızca. Bölgedeki iklim dengesinin ve tarımsal zenginliğin kaynağıdır.

Şimdi ise o manzara, o yaşam kaynağı ülkemizin birçok doğal zenginliği gibi tehdit altında.

Siyanürle altın aranmak isteniyor. Ağaçlar kesilecek. Dağın, yalnızca manzara olmadığını, doğal denge sağladığını, 2 milyon kişinin içme suyunu ve çevrenin tarımsal su gereksinimini karşıladığını unutarak.

Bunun içindir ki, halk tepkili. Sivil toplum kuruluşları eylemler yapıyor. Seslerini duyurmak istiyorlar. Önlemek istiyorlar yaşam kaynaklarının dinamitlenmesini.

CHP Uşak Milletvekili Özkan Yalım da girdi devreye. Altın madeni için verilen olumlu Çevresel Etki Değenlerdirmesi (ÇED) raporunun yürütmesinin durdurulması için dava açtı.

Bakalım, Murat Dağı mı kazanacak, gözü altından başka bir şey görmeyenler mi?

Çocukluk manzaralarının yerini tutar mı boyunlara ya da bileklere dizilen altınlar?

Belki gerçek sorun burada..

Çocukluğun güzelliğini, çocukluk manzaralarını bilekteki bileziğe değişenler kirletiyor, dahası çökertiyor yeryüzünü.

Çocuk kalabilenlerin Murat Dağı manzarasına kıymayın efendiler!

Inanın buna sizin çocuklarınızın da gereksinimi var. Onlar bile, sizi değil, bizi anacaklar...

Adım gibi eminim bundan...

Çünkü doğa şimdiden söylüyor...

____________________

(*) Hüseyin Yalçın, 'Geçmişten Günümüze Banaz', Birinci Baskı: 2007, İzmir.