Edebiyatımızda gülmece türünün ustasıdır Aziz Nesin. Hepimiz onun öyküleriyle bazen keyifle, genellikle de acı acı gülümserken, o bir başka kitabın yazarı için şunları söylemişti:

'Kendi yazdıklarıma gülemem. Ama senin yazılarını gülerek okudum. 'Acı acı gülmek' deyimi vardır ya, işte öyle, acı acı güldüm.'

Kendi yazdıklarının da esin kaynağını çarpıcı bir şekilde vurgulayan 'Yaşamın gerçeği uydurmanın sınırlarını aşıyor' başlığını taşır usta yazarımızın bu yazısı.

Hangi yazardan mı söz ediyor?

Uğur Mumcu'dan.

Onun 'Sakıncalı Piyade' kitabında bir araya getirdiği yazılarından…

Sonradan Ankara Sanat Tiyatrosu'nda (AST) sahnede oyun olarak da izlediğim (Yönetmen: Rutkay Aziz'di, Müzikler: Timur Selçuk'un) 'Sakıncalı Piyade'den…

***

1970'li yıllarda yaygın bir alışkanlıktı. Öğrenciler, ders kitaplarının arasına Tommiks, Teksas gibi çizgi romanları koyar, onları okurlardı. Öğretmenleri ya da anne - babaları birden içeri girip 'Ne yapıyorsun?' dediğinde 'Ders çalışıyorum' demek için!

Ben ve arkadaş çevrem biraz farklıydık. Ama aynı yöntemi kullanırdık. Bir farkla… Bizim ders kitaplarının arasına koyduğumuz kitaplar Aziz Nesin'in, Muzaffer İzgü'nün kitapları olurdu. Yatılı okulda, özelllikle akşam etüt saatinde yapardık bunu. Okurken, zaman zaman dayanamaz, kıkır kıkır gülerdik… Çevredeki arkadaşlar bakarlardı garip garip…

Hiç unutmam, ders kitapları arasına saklayarak okuduğum kitaplardan biridir 'Sakıncalı Piyade'...

***

O yıllarda sınıflarımızı dolaşan, 'Çalışıyor muyuz, gürültü mü yapıyoruz' diye kontrol eden hocalarımın çoğu yaşamda hala… Aralarında bu yazıyı okuyup, gülecek olanlar var…

Gülsünler…

De…

Ben döneyim 'Sakıncalı Piyade'ye…

O ders kitabı arasına saklayıp okuduğum kitapta bir yazı vardı:

'Anayasayı 'Tangır – Tungur' edenler'

Orada anlatılan bir öykü var ki, gerçek, yaşanmış, Aziz Nesin'in deyişiyle, uydurmanın sınırlarını aşan yaşam gerçeği…

12 Mart Faşizmi'nin yaşandığı yıllar. Hemen hemen bütün idam cezaları Anayasa'nın 146. maddesine dayanılarak veriliyor.

Madde neyi mi içeriyor?

Anayasa'yı silah zoruyla değiştirmek… Hukuk dilindeki ifadesi şu:

'Anayasa'yı tağyir, tebdil ve ilga etmek'…

Bir gün Güney illerinden bir vatandaşı tutukluyorlar.

Yargıç soruyor:

'Anayasa'yı tağyir, tebdil ve ilga ettin mi?'

Yanıt şu:

'O dediğinizden hiç yapmadım komutanım…'

Adam, yargıç kimdir, ondan habersiz. Devletten de… Belli ki, bir tek askerlikte karşılaşmış devletle… 'Devlet', 'komutan'dan ibaret.. Yani devlet olarak görüyor yargıcı. Ondandır, 'komutanım' diyor.

Sorular yanıtlar bu minval üzre giderken, sonunda yargıç dayanamıyor, suçun niteliğini daha anlaşılır bir dille açıklıyor:

'Oğlum. Anayasa'yı ihlal ettin mi?'

Yanıt mı?

'Efendim, biz köylüyüz. Ne anlarız Anayasa'dan. İhlal edilmişse, şehirliler etmiştir…' (*)

***

Yatılı okul yıllarımda, 1970'lerde, ortaokul öğrencisiyken, Tommiks gibi ders kitabımın arasına saklayıp okuduğum, gülerek okuduğum 'Sakıncalı Piyade'deki bu yazı, 'Dr. Uğur Celasun ve arkadaşları' davasıyla ilgili gerçekte...

Ayrıntılara dalınca, gelecek yazıya kaldı o konu…

_________________________

(*) Uğur Mumcu, 'Sakıncalı Piyade', Tekin Yayınevi, 39. Basım: 1994, İstanbul.