Modern çağın olanakları, yaşam koşullarındaki zorlukları da büyük ölçüde ortadan kaldırdı.
Kent de kent sakinlerinin yaşam koşulları ve alışkanlıkları da zaman içinde büyük bir değişim gösterdi.
Günlük yaşamdaki alışılagelmiş görüntüler tek tek yok oldu.
Sokaklarında cirit atan kavun karpuz yüklü at arabaları da…
Yazın kızgın güneş altında “32 dişe keman çaldırıyor” diye bağrışarak neredeyse boyları kadar testilere doldurdukları suları sıcaktan bunalan insanlara satma çabasındaki çocuklar da kayıplar kervanına katıldı.
Ne bahşiş toplama çabasındaki sahibinin çaldığı darbuka eşliğinde iki ayağının üstünde yükselerek değme dansözlere taş çıkaran ayıların sokak aralarındaki gösterileri,
Ne de akşamın ilerleyen bir vaktinde sokak sokak dolaşarak bakır güğümlere doldurdukları ev imali bozayı satma çabasındaki insanlar.
Şimdilerde çok şey değişti…
Kent de, kent sakinleri de adeta değişim yarışına girdi.
Karpuz yüklü at arabaları tarihe karışırken bozacıların akşamın ilerleyen saatlerinde kulakları tırmalayan bağrışları da duyulmaz oldu.
Çok değişti Ankara…
Ama bir tek “gri’’ yaftasından kurtulamadı.
Sabah, gri bir gökyüzüne uyanıyor
Simitçilerden çok, araçların motor sesleri bozuyor sessizliği.
Sokaklar her zamanki gibi kalabalık.
Kimi işinde-gücünde, kimileri alış-verişte, kimileri de okula yetişme telaşında.
Ana arterler araç, kaldırımlar insan istilasında adeta. Ama telaşında bile bir düzen var Ankara’nın.
Akşamları faklıdır Ankara.
Sessizliğe bürünür,
İçine kapanır adeta…
Açık hava sinemaları,
Komşu gezmeleri,
Gençlerin duvar sohbetleri
Mazide kalan birer anıdır artık.
Büyüklerde ekran, gençlerde bilgisayar modası hakimdir…
Bir de cep telefonu esareti…
Öyle bir nokta ki; kimi över eskiyi,
Kimi yenilerden pişman…