Son yazımızda 31 Mart ayaklanmasının yol açtığı önemli sonuçlardan birinin ülkenin dış politikasındaki tercihler olduğunu belirtmiştik...
Bu değişim sonucunda II. Abdülhamid'in o zamana kadar İngiltere, Fransa, Almanya ve Rusya arasında salınan ve bu güçlerin her birine saray odaklı iktidar etrafında pay dağıtmaya dayanan 'denge politikası' çökmüş, Almanya diğer büyük devletlerin önüne geçerek ülkeyi kendi yanında Birinci Dünya Savaşı'na sürükleyebilecek bir güç haline gelmiştir...
İşin ilginç tarafı, bu gelişmeyi tetikleyen en önemli unsurlardan biri İngiltere'nin güç dengesini kendi tarafına eğmek için teşvik ettiği 31 Mart ayaklanması olmuştur.
***
Doğan Avcıoğlu, '31 Mart'ta Yabancı Parmağı' başlıklı kitabında bu konuda şu saptamayı yapmaktadır:
'31 Mart irtica olayı, Almanya'nın lehine sonuç vermiştir, fakat ayaklanmanın baş aktörünün İngiltere olduğundan pek az şüphe edilebilir. Daha önce de gördüğümüz üzere, o günlerin lider emperyalist devleti, İttihatçıların balayı hayallerine rağmen, milliyetçi eğilimleri dolayısıyla onları kuşkuyla karşılamış ve milliyetçi harekete karşı olan her türlü yerli unsurla işbirliğine yönelmiştir. Hüseyin Cahit Yalçın'ın deyimiyle, 'Meşrutiyetin ferdasında (ertesinde) Abdülhamit'in zulmüne düşman olduğu zannolunan İngiltere'nin İstanbul sefirinin arabasını, hürriyete kavuşmuş Türkler, beygirleri çıkararak sokaklarda çekmişlerdir. Fakat İstanbul'daki İngiliz Sefareti, İttihatçıları, 'Chauvin' (şöven), müfrit nasyonalist ve müfrit vatansever bularak muhalefeti teşçi etmişlerdir (yüreklendirmişlerdir).' (Kaynak Halkçı gazetesi, 18.6.1954)
Avcıoğlu, sözünü ettiğimiz kitabında İngiliz yanlısı Kamil Paşa'yı yeniden iktidara getirmek üzere, İngiltere ve işbirlikçi muhalefet tarafından düzenlenen 31 Mart Ayaklanmasının beklenenin tersi bir sonuç verdiğini, bunun neticesinde ülkede Almanya'nın siyasi etkisinin arttığını belirtmiş ve olaydan sonra İngiltere Dışişleri Bakanı'nın İstanbul'daki sefirine yazdığı bir mektuptan şu satırları aktarmıştır:
'Belli ki, İttihat ve Terakki'nin elindeki gücü çok küçümsedik (…) son 3-4 ayda İttihat ve Terakki'ye ve Genç Türklere karşı kendimizi fazlasıyla eleştirici bir tutuma kaptırdık' ( Kaynak: Sina Akşin, 31 Mart Ayaklanması ve ona yol açan olaylar (teksir), s. 488)
***
Ancak bu olgulardan yola çıkarak II. Abdülhamid'in 'İngilizci', İttihat ve Terakki Partisi yönetiminin ise 'Almancı' olduğu gibi 'toptancı' bir sonuca varılmamalıdır... Önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi o dönemde Almanya, 'Ostpolitik' adı altında 'Doğu'da İngiltere ve Rusya'nın elinde bulunan sömürgeleri ele geçirmeye yönelik bir politika izlemeye başlamış ve bu politika II. Abdülhamid döneminde büyük ölçüde hayata geçirilmişti. II. Wilhelm'in İstanbul ziyaretleri ile Berlin'den Ortadoğu'ya uzanan 'Bağdat Demiryolu Hattı'nın yapımı bu süreç içinde gerçekleşmişti. 'Alman lobisi'nin adamı olan Düyun-u Umumiye Genel Müdürlüğünden gelme Selim Melhame ve ailesi bu ilişkilerden aldıkları güçle ülkenin ekonomik politikalarını belirleyen bir konum elde etmişlerdi...
Ne var ki II. Abdülhamid, uyguladığı 'denge politikası' ile çeliştiği için Alman Dışişleri Bakanlığı tarafından Osmanlı devletini Rusya'nın elindeki Orta Asya ve İngiltere'nin elindeki Ortadoğu bölgelerine saldırtmak amacıyla geliştirilmiş olan 'Pan-Turanizm ve Pan-İslamizm' politikalarına 'ihtiyatlı' bir şekilde yaklaşmaktaydı...
Onun için Almanya, İttihat Terakki'ye yönelmiş, ancak bu parti içindeki 'İngiliz yanlısı' olarak tanınan Cavit Bey, Prens Sait Halim Paşa, Ahmet Rıza Bey, Emanuel Karasu, Hüseyin Cahid gibi ünlü siyasetçiler ve aydınlardan oluşan 'liberal' kanadı değil, Enver Bey (sonradan 'Paşa') önderliğinde ordu içinde oluşan yayılmacı-militarist kanadı desteklemişti...
31 Mart ayaklanmasının bastırılması sırasında Berlin'de askeri ataşe olarak bulunan ve Alman askeri gücünün hayranı olan Enver Bey'in İttihat Terakki örgütü içindeki gücüne dayanarak siyasal gücünü pekiştirmesi sonucu bu iki güç arasındaki ittifak daha da sağlamlaştı...
Bu ittifak sonraki yıllarda gelişmeye devam edecek ve Birinci Dünya Savaşı öncesinde Almanlar Osmanlı devletini artık 'Enverland' olarak anmaya başlayacaktı!
(Bitti)