Ankara kimilerine göre puslu, kimilerine göre ise bürokrasinin hüküm sürdüğü ve durağan bir şehir klişesiyle anılır her zaman. Memur kenti olarak da anılan bu kent çoğu zaman 'sıkıcı' diye tabir edilir. Oysa ki Ankara yalnızca gri tonlardan oluşan bir beton yığını değildir. Şirin mi şirin mekanlara ev sahipliği yapar. Bu mekanlardan biride Erzurumlu Dadaş Turistik Kahve Evi. 'Sıkıcı ve gri' olarak adlandırılan bu şehir 80 yıldır yani 3 nesildir süregelen bir geleneğe kucak açıyor. 'Erzurumlu Dadaş Turistik Çay Evi' levhasının altında daracık sokağı seyrederken kahveler içiliyor, dostluklar paylaşılıyordu. Erzurumlu Dadaş Turistik Kahve Evi, Ankara Kalesi'nde Pilavoğlu Han'ın hemen yanında 80 yıldır Ankaralıları ağırlıyor. Kayınpeder ve dayı yadigarı kahve evini işleten 58 yaşındaki Kadriye Özyurt, içtenliğiyle ve sıcaklığıyla müşterilerini değil misafirlerini ağırlıyor. Özyurt, şerbet, kahve, çay ve limonata gibi çeşitli ikramları doğal yöntemlerle kendine özgü tarifleriyle hazırlıyor. Zamanında Özyurt'un dayısı Erzurumlu Hasan Bey tarafından işletilen kahve evini eski müdavimleri Hasan Bey ile tanıyıp sevmiş. Kahve evini 1965'ten 2005'e kadar Hasan Bey işletmiş. Hasan Beyin ölümünden sonra kapanan çay evi, üç yıl sonra 2008 yılında Kadriye Özyurt tarafından devralınıyor.
YAŞANTILAR ANI DEFTERİNDE TOPLANMIŞ
Kahve evinin 80 yıldır süregelen gelenekleri arasında bir de anı defteri bulunuyor. 2008'den bu yana 24 defter birikmiş. Anı defterlerinde Sunay Akın'ın, Tayfun Talipoğlu'nun, Ali Koç'un milletvekillerin, yazarların, şairlerin ve ziyaretçilerin anıları yer alıyor. Ayrıca, anı defterleri arşivlenmiş. Öyle içten ve dokunaklı yazılar var ki içlerinde… Kimisi sevip de söyleyemediğini yazmış, kimisi huzuru burada içilen bir çay ile bulduğunu, kimisi kırgınlıklarını yazmış. Kahve evinin müdavimleri olduğunu vurgulayan Özyurt, 'Burayı ilk açtığımız zaman ilk misafirimiz Rahmi Koç oldu. Çok iş adamı ve bürokrat geldi. Ali Koç devamlı gelir' ifadelerini kullandı. Kahve evinin işletmecisi Kadriye Özyurt, 'Biz burayı açalı 10 sene oldu. Ama buranın geçmişi 80 seneye dayanıyor. Ürünlerimizi kendi el emeğimizle yapıyoruz. Kahveyi günlük kavuruyoruz. Yanına da bir şerbet yaptık. Şerbetin tarifi bize ait.' diye konuştu.
35 BİTKİNİN KARIŞIMINDAN ÖZEL ŞERBET
Kadriye Özyurt, yaptığı şerbete kızı 'Ayşegül'ün adını vermiş. Özyurt, 2014 yılında Türk Patent ve Marka Kurumu'ndan şerbetin patentini alırken, Belçika, İngiltere, Hollanda olmak üzere Avrupa ülkeleri şerbete talip olmuş. Özyurt, şerbetle 6 ay uğraştığını ve 6 ayın ardından lezzeti bulduğunu belirterek, 'Şerbet rağbet görünce hemen Patent Enstitüsü'ne başvurdum. 2014 yılında patentini aldım' diye konuştu.
35 bitkinin karışımından oluşan Ayşegül şerbetini kahvenin yanında sunduklarını söyleyen Özyurt, konuşmasına şöyle sürdürdü: 'Şerbeti kahvenin yanında sunuyoruz misafirlerimize. Çok tutuldu. Piyasalarda taklitleri yapılmaya başlandı. Çok isteyen oldu. Biz de patentini çıkartalım dedik. Bu lezzet burada kalsın diye düşündük. Çok da para teklif edenler oldu. Büyük firmalardan gelen oldu vermedik. Çünkü o buraya ait. İçinde 35 tane bitki çeşidi var ayrıca şeker ve meyve yok.'
Şerbete her gün yeni bir bitki ekleyip denemeler yapan Özyurt, 'Sürekli yapıp döktüm taki tarifimi bulana kadar. Sürekli döküp yaptığım için eşimle kavga ediyorduk. Yarım asırdır burada çay vardı ama son 10 senedir kahve var. Kahvenin yanında da özel 'Ayşegül Şerbeti' var' dedi.
Kahve Evi'nde şerbetin yanısıra limonata da özel formülle yapılıyor. Özel yapım limonata da Ankaralılar tarafından oldukça ilgi görüyor. Kış mevsiminde de 'kış çayı' yapan Özyurt şerbetin tarifini ise sır gibi saklıyor.