Türkiye'nin demokratik bir rejimle yönetilmesini isteyen siyasal çevreler içinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu sonuçlanıncaya kadar Millet İttifakı bünyesinde yaşanan sorunların rafa kaldırılması ve seçimler öncesinde birliğin sağlamlaştırılması yönünde güçlü bir istek var...
Bu seçimin bir tür referanduma dönüşmüş bulunması nedeniyle bu istek haklı görülebilir...
Ancak bugüne kadar yaşadıklarımız, bu tür isteklerin gerçekleri değiştirmeye yetmediğini göstermektedir.
***
Askerlikte darbımesel haline gelmiş bir söz vardır: 'Yığınakta yapılan hata sonradan düzeltilemez!'...
Başka bir deyişle işin başında yapılan stratejik hata, daha sonra uygulanacak taktiklerle ortadan kaldırılamaz...
Sonuçta, Altılı İttifak'ın kurucusu ve stratejisti Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'sağcılaşarak sağı yönetme' stratejisinin başarısızlığa uğradığı bir gerçektir ve bu başarısızlığın ortaklığa bir başka sağ partiyi katarak düzeltilemeyeceğini şimdiden görülmektedir.
***
Bu köşede Altılı İttifakın (Millet İttifakı) gündeme geldiği günlerden bugüne kadar yazdığımız yazılarda bu tür ittifakların seçim kazanma konusuyla sınırlı olarak yapılabileceğini ama önemli olanın seçimi kazanmak isteyen partinin kendi saflarını güçlendirmesi ve siyasi çizgisini netleştirmesi olduğunu sürekli savunduk...
Bunu yaparken siyasal ittifakların kimsenin kimseyi sevip beğenmesi ya da sevmeyip affetmesi üzerine değil siyasal çıkarların ve programların çakışması üzerine kurulduğunu ısrarla vurguladık...
Ve ülkemizde yüzlerce yıl boyunca oluşmuş siyasal fay hatlarının 'helalleşme' adı altında ilkelerden verilecek tavizlerle ortadan kaldırılamayacağı uyarısında bulunduk.
***
Seçim sonuçları bu gerçeği kanıtladı...
Denilebilir ki, bunlar yapılmasaydı seçim kazanılamazdı...
Yine kazanılamadı!..
Gerçi sağ partilerin seçmeninin bir bölümü kendi partilerinin liderlerinin cumhurbaşkanı yardımcısı olmaları ve partilerinin mecliste daha güçlü temsil edilmeleri için Kılıçdaroğlu'na ve CHP listelerine oy verdi; ama onların verdiği oy CHP'nin kendi seçmeninden gördüğü tepki nedeniyle kaybettiği oyun yerini dolduramadı. O nedenledir ki, siyasi muhalefetin başarılı olması için gerekli bütün objektif şartların olduğu bir seçimde CHP oyunu artıramadı...
Bu gerçeği seçimlerde AKP'nin en sıkı destekçilerinden biri olan Cüppeli Ahmet bile 'Bu sağcılara aldanmayın yahu!' dedikten sonra şu sözlerle itiraf etmek zorunda kaldı: 'Bizim sağcılar CHP'ye iyi kazık attılar yine. 2 puanları yok 34 mebus aldılar CHP'den.'
***
Cüppeli Ahmet'in burada sözünü ettiği 'sağcılar' DEVA, Gelecek Partisi, Demokrat Parti ve Saadet Partisidir. Bir önceki seçimlerde yüzde 22 oranında oy alan CHP, eğer bu partiler olmadan seçime girseydi mevcut koşullarda yüzde 25 oyu yine alırdı...
Bu partilerle birlikte de yüzde 25 oy aldı; ama hem kendi seçmenini küstürdü hem de bu partilere 34 milletvekilliğini bedavadan hediye etti...
Etti de ne oldu?.. DEVA Partisi lideri BabacanTV5 ekranlarına çıkıp, 'Cumhur İttifakı yeni Anayasa çalışmaları konusunda 'Gelin biz beraber çalışalım' derse birlikte çalışmaya hazırız' diye açıklama yaptı...
AKP'nin yapmayı tasarladığı yeni anayasanın nasıl bir anayasa olacağı belli. Dolayısıyla DEVA'nın (ve hiç kuşkusuz Gelecek Partisi'nin de) CHP sayesinde kazandıkları milletvekilleriyle kimin değirmenine su taşıyacakları da belli oldu. Oysa CHP kendilerini Altılı İttifak'a almasaydı, bu partilerin barajı geçme ve milletvekili çıkarma olanakları olmayacak, böylece AKP'nin anayasa değişikliği yapma imkanı kalmayacaktı.
***
Şu sıralar CHP için çalışan bir kamuoyu araştırma şirketinin aldatıcı bir simülasyon yaptığı ve DEVA-Gelecek-Saadet-Demokrat Parti ile ortak liste yapıldığında en az yüzde 30 oy alınacağını söyleyerek CHP'yi kandırdığı söyleniyor...
İktidara talip olan bir partinin bu kadar kolay kandırılıp kandırılmayacağını ise kimse düşünmüyor...
Bize göre ortada kandırılan kimse yoktur; bu partilerle yapılan işbirliği CHP yönetiminin 'sağcılaşarak sağı kazanma' stratejisinin bir sonucudur.