Bayılıyorum şu 'hafta' hikayesine! Bir yasak savma konusu bunlar.

Örneğin: 'Verem Haftası' gazetelerde yer alan haberlere göre, bu hastalık gizlenecek kadar tehlikeli boyutlardaymış. 'Yaşlılar Haftası' TV ekranlarında, yaşlılarla ilgili sav sözler görürüz. Gazetelerde, kıytırık köşelerde 'haber-yorum'lara da yer veriliyor.

Bir dönemde, güzel bir söz vardı: 'Çatısı altında yaşlı bulunan ev mutludur.' Özellikle büyük şehirlerde, bu tür kaç ev bulabilirsiniz? Çok az.

Çünkü gençler, yaşlı istemiyorlar. Çünkü onlar, gençlere huzur vermiyorlar. Huzuru kaçan yaşlılar ise huzurevlerine kaçıyorlar.

Çocukluğumuzda ve gençliğimizde şunu öğretirlerdi bize: 'Büyüklerinizi sevin sayın, küçüklerinizi sevin, koruyun'

Toplu taşıma araçlarında gençlerin sergilediği tavırları görünce, bu sözleri anımsıyorum. Dahası, kendi ayakta olan yaşlıların kimileri, çocuklarını koltuklara oturtuyorlar. Gençlere bir gün kendilerinin de yaşlanacağını, gelecekte ektiklerini biçeceklerini öğretmek gerek. Ama boşunadır bu. Gençler, yaşlılara özenecekleri, özen gösterecekleri yerde, hiç önemsemiyorlar... Yaşlılar ise gençlere gıptayla bakıyorlar; 'Gençler bilebilse, ihtiyarlar yapabilse' örneği...

Nazım Hikmet, 'Ben babamdan ileri, doğacak çocuğumdan geriyim,' derken genç-yaşlı ilişkisini ne güzel anlatmıştır. Bu bilinçle, yaşlılarımızın gençleri önemsemeleri, gençlerle birikimlerini paylaşmalarının gereği açıktır. Çağımızda, 'Sen çocuksun daha, senin aklın ermez' anlayışının geçerliliği yoktur.

Psikologlar, 'Çocuklarınıza büyük insan muamelesi yapın' önerisinde bulunurlar. Bu çocuğa özgüveni aşılar. Yaşlı ise eğer genç fikirli değilse kendine olan güvenini yitirmiş demektir.

Çocukluğumun ve gençliğimin yaşlıları yok bugün. Onlardan çok şey öğrenmiştim. Bu birikimlerimi her zaman gençlerle paylaştım. Dahası, hala da kendimden yaşlılardan çok şey öğreniyorum.

'İnsan hissettiği yaştadır' derler. Ne var ki, hissetmek yetmiyor; yapabilmek de gerekiyor.

İnsan ne kadar yaşlanırsa yaşlansın, gönlü kocamıyor.

Gençlerle muhabbeti olan yaşlılara ne mutlu!

(*)Show TV'de bir programda; genç ve yaşlı kişilerin birlikteliklerinde ebeveynlerinin davranışlarını beğenmeyenler onları yaşlı bakım evlerine gönderiyorlar konusu işlendi. İçim ezildi. Olay şuydu oğlunu okutan baba ona işyeri açmak için evini satar. Evlendirir. Bir de torunu olmuştur ancak babanın bu fedakarlığı onun bir gecekonduya çıkmasıyla sonuçlanmıştır. Bu konuda ''ev huzuru mu, huzurevi mi?'' gelecek günlerde oylumlu bir yazı olarak sunulacaktır...