Rastlantısal bir hikayenin sonucunda bir araya gelen Lucieli Topçu, Ecenaz Yüzbaşıoğlu ve Gözde Yüksel aynı hikayenin içinde buluşmaya karar verdiklerini söyledi.Akçaoğlu Art Studio'da açtıkları '3 Kadın' sergisi ile kollektif bir ruh yakalayan kadınlar aynı karede olmaktan mutlu olduklarını dile getirdi.
3 kadından biri olan Gözde Yüksel, 2010 yılında Başkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı mezunu olduğunu belirterek mezun olduktan sonra çeşitli firmalara proje bazlı çalışmalar yaptığını ve çeşitli tasarım projelerinde görev aldığını kaydetti.
Üniversiteye Cahit Malçok'un resim atölyesinde hazırlandığını ifade eden Yüksel, yaklaşık 1 yıllık çalışma ile üniversiteyi kazandığını yetenek sınavlarına hazırlanırken ilk tercihinin resim ve grafikten yana olduğunu ama sonrasında kendisini İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü'nde bulduğunu dile getirdi.
4 yıl iç mimarlık eğitimininyanısıra birleşik sanatlar eğitimi de aldığını söyleyen Yüksel, okul bittikten sonra uzun zaman çalışma hayatı içinde olduğunu ama kriz süreci ile birlikte maaşlarını alamadıklarını belirterek şöyle konuştu:
'Krizle birlikte freelance çalışma şeklinedevam etti. Ders vermeye başladım. Çocuklarla çalıştım, atölyelere katıldım. Bu süreçle birlikte resme daha da yoğunlaştım.' dedi.
KOLLEKTİF ÇALIŞMALAR YAPIYORUZ
Yüksel 3 yıldır Bardacık Sokak'ta küçük bir atölyesinin olduğunu yaz döneminde Ecenaz Yüzbaşıoğluile tanıştığını şimdilerde ise atölyeyi birlikte paylaştıklarını söyledi. 'Kolektif çalışmalara imza attık' diyen Yüksel, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Bir süredir beraber aynı atölyenin havasını soluyorduk. Birlikte üretiyorduk ve '3 Kadın' sergisinde beraber olmak istedik.'
İlk çalışmalarında mimari üzerinden illüstrasyonlar yaptığını o çalışmaların su bazlı olduğunu dile getiren Yüksel, 'Teknik olarak çalışmalarımda suluboya çok iyi oturdu. Sonrasında suluboya ile akriliği birleştirdim. Akrilik de su bazlı bir boya olduğu için çok çabuk kuruyor bu nedenle de istediğim gibi müdahale edebiliyorum. Aslında bir çok tekniği bir arada kullanıyorum. Karışık bir teknik oluşmaya başladı diyebilirim.'
'KENT VE KADIN AYNI KAREDE'
Resimlerde mimarinin etkisini çok sevdiğini belirten Yüksel, 'İlk çizmeye başladığımda kentin dokusu üzerine çalışmalar yaptım. Hayalimde bir şehir çıkarmaya yarattım ve o şehrin içinde ufak ufak insan figürleri ile mimariyi birleştirdim. Sonraki çalışmalarımda o kentlerin içine kadınlarda eklenmeye başladı. Hem kendimden hem de yakınımdaki kadın hikayelerinden yola çıkarak çalışmalar yaptım. Çalışmalarımda erkek figürlerine yer vermiyorum. Kadın hikayeleri ile mimariyi birleştiriyorum daha çok çalışmalarımda. Kadın hikayelerinden yola çıkarak çalışmalar yapmak istiyorum çünkü kadın dayanışmasını çok önemsiyorum.'
İleriye dönük projelerinde çocuk ve mimariyi birleştirmek istediğini dile getiren Yüksel, 'Çocuklar yaşamda çok güzel bir tat bırakıyor. Attıkları her bir çizginin bir hikayesi olduğuna inananlardanım. Onlardan çok fazla ilham alıyorum. Açıkçası, onlarda ki ölçeği gözlemlemek istiyorum. Çocukların bir şehrin içinde kendilerini nerede konumlandırdıklarını merak ediyorum. Bu nedenle çocuk ve mimari üzerine bir proje geliştirmeyi düşünüyorum.'
'Bu serginin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ne denk gelmesi biz üç kadını da çok mutlu etti' diyen Yüksel, hem gerek yaşamsal hem de yaptığımız çalışmalar bakımından birbirinden farklı üç kadının aynı hikayede ya da karede buluşması çok keyif verici. Anlatacağımız çok şey var. Hepsi yalnızca bizim hikayelerimiz ve dokunduğumuz insanların hikayeleri. Bizler birer aynayız. Görünen gerçeğin kendisi değil onun arkasındaki görmezden gelinen yansımayız.'
ASIL İŞİ AVUKATLIK
Brezilyalı Lucieli Topçu ise 2012 yılından beri bir Türk vatandaşıyla evli olduğunu belirterek 2011'de avukatlık kariyerinden vazgeçerek tesadüfen İstanbul'a geldiğini anlattı. Avukatlık kariyerinin yanısıra 17 yaşından beri sanata ilgisiningün geçtikçe arttığını ifade eden Topçu şöyle konuştu: 'Çok şanslıyım ki sanat tutkusu olan Rio Grande do Sul eyaletinde büyüdüm.Sanatın hangi yönüne gideceğimi her zaman çok karıştırdım çünkü sanattın her alanına gün geçtikçe ayrı ayrı ilgi duydum.Fakat son iki yıldır 'sanat ile yaşamı' daha yoğun bir şekilde kucakladım.Her zaman yaratıcı olmayı cok sevdim. Türkiye ile ilgili İstanbul'da da birşeyler yapmak istedim ve çok keyif aldığım 'Soul Hunter Project, Turkey' isimli online video projesini hayatta geçirdim.Bu projede sanata aşık ve özel ruhu olan Türk sanatçılar ile video görsel söyleşiler gerçekleştirdim.'
Bu projenin online video kanalarında yoğun ilgi gördüğünü kaydeden Topçu, 'Bu proje ile Türkleri Brezilyalıların daha iyi tanımasına olanak sağlamış oldum.İstanbul'da 2 yıl yaşadıktan sonra kızım Nina'nın doğduğu Ankara'ya taşındık, 2 buçuk yaşındayken bugüne kadar yaşadığımız Brezilya'ya dönmeye karar verdik. Ve şimdi ailemizi ziyaret etmek için 2 aydır Ankara'dayız.'
SANAT BAĞIRMAK GİBİ
Küçüklüğünden beri her zaman sanat için güçlü duygular hissettiğini ifade eden Topçu,'Üniversitede başka bir alana gitmeyi tercih ettim ama öğrenmeyi, sanatçılar ile tanışmayı, dünyadaki sergileri gezmeyi ve atölyelere katılmayı asla bırakmadım, sanat her zaman kendimi ifade etmemin bir yoluydu. Benim için sanat bağırmakgibi resimde tarzım çok soyut, soyut bir dışavurumcu bir tarz' dedi.
Kızı Nina ile kıştan keyif aldıkları için 2 aydır Türkiye'de olduklarını belirten Topçu, 'Şimdi kızımın babaannesi ile, eski dostlarımızla, akrabalarımızla vakit geçirmesi için Türkiye'ye geldim,bir de kış mevsimini yaşamak istedik çünkü Brezilya her zaman çok sıcak aynı zamanda resim çalışmalarımı buraya getirip göstermekten zevk alıyorum.' diye konuştu.
İlk zamanlar resimlerinde yağlı boya kullandığını sonrasında ise birkaç yıl sonra akrilik kullanmaya başladığını belirten Topçu, 'Son olarak spreyle akrilik karışımına aşık oldum. Karışım malzemelerinin harika olması ve olasılıkları keşfetmenin bir yolu olduğunu düşünüyorum.Ne yazık ki şu an bir atölyem yok. Çünkü, sadece sanata asla odaklanamadım, bu yüzden stüdyom her zaman yaşadığım her yerde evimin oturma odası ya da bahçesiydi, ama yine de bir köşeye sahip olma fikrinden ve hayalinden vazgeçmedim sadece sanat için.'
HAYALİM SANAT OKULU AÇMAK
Gelecek için iki projesinin olduğunu dile getiren Topçu, projelerinden birinin çocukların sanatsal yeteneklerini özgürce geliştirme alanına ortam sağlamak için bir 'sanat okulu' ve Brezilya'daki yabancı sanatçılara yönelik başka bir projeye de imza atmak istediğini söyledi. Topçu, Brezilya'nın sanatçılar için üretebilecekleri ve yaratabilecekleri bir ülke olduğunu ifade etti.
Türkiye'nin kültürel ve tarihsel olarak harika bir ülke olduğunu dile getiren Topçu, 'Buradaki insanlar çok iyi ve arkadaş canlısı, Brezilya'dan hep burada hissettiğim dostça misafirperverlik olan bir şey var. Sergide tanık olduğum sanatçıları çok sevdim ve tanışma fırsatı bulduğum sanatçılar harika yetenekler, özel ve sıra dışı sanatçılar, Türkiye'yi ve kültürel sanatını seviyorum. Türkiye çok özel bir ülke ve bu kültürel mirasa sahip bir kızım olduğu için gurur duyuyorum.' diye konuştu.
KADIN PORTRELERİNDEN YAŞAMA YOLCULUK
2015 yılında Başkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği'nden mezun olduğunu belirten Ecenaz Yüzbaşıoğlu da çocukluktan bu yana resme büyük bir ilgisi olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:
'Eve gelen misafirlere yaptığım resim çalışmalarını hediye ediyordum. Aslında resme olan tutkum çocukluktan bu yana desek daha doğru olur. 2002 yılında Işık Çuhacıoğlu'ndan yağlı boya dersleri aldım. Sonra araya zaman girdi ama aslında resimden hiç kopmadım. Üniversite döneminde yeniden yağlıboya çalışmaya başladım. Şu an da yağlıboya çok çalışmıyorum. Daha çok akrilik boya ile çalışıyorum.'
Çoğunlukla kadın portreleri çalıştığını ifade eden Yüzbaşıoğlu, 'Yaptığım kadın portrelerinde renkler ve çizgi ile gerçeği yakalamaya çalışıyorum. Kadın portrelerimde ifadeleri ve mimikleri daha ön planda tutuyorum.' dedi.
Çalışmalarında gözlere ağırlık vererek izleyici ile duygusal bağlantı kurmayı amaçladığını belirten ressamYüzbaşıoğlu genellikle donuk yüzlü kadınları resmettiğini acının ve kızgınlığı yansıttığını kullandığı renkler ile canlandırdığı dünyayı temsil ettiğini söyledi.
Kadın portrelerini illüstrasyon tarzında resmeden Yüzbaşıoğlu, her bir kadının bir hikayesi olduğunu ve o hikayelerden yola çıkarak resim yaptığını ifade etti. Çizimlerinde belirlediği ince çizgi ile çizgi film ve fantastik dünyayı birleştiren Yüzbaşıoğlu, özellikle kadın portrelerinde kullandığı yardımcı figür ve aksesuarlar ile de dikkat çekiyor. Kendisini bir yolculukta gibi hissettiğini belirten Yüzbaşıoğlu bu yolculuğun sonunu bilmediğini belirtti. Daha önce bir arkadaşı ile atölyeyi ortak paylaştıklarını arkadaşının ise İtalya'ya gittiğini bu nedenle şimdilerde ise Gözde ile birlikte atölyeyi paylaştıklarını söyledi.