Ömrümüzce nice kitap okuruz da (Elbette okuma sevgisiyle yaşayanlar için söylüyorum bunu), çoğu silinir gider belleğimizden, seçilen bazıları ise hep kendini anımsatır, hep bizimle yaşar. Yol arkadaşımız olur…

Yine ömrümüzce nice ozandan türkü dinleriz, nice sinema filmi izleriz de, yalnızca birkaç ozan, birkaç sinema sanatçısı, yaşam serüvenimizin bir parçasına dönüşüverir. Portremizin olmazsa olmazı oluverir.

***

2013 yılına şiirle başlamıştım. Bir tür otobiyografi denebilecek bir şiirdi o. Şu dizeler, 'Bi de Baktım 2013'teyim' adlı o şiirimden:

'Erkendim 'Azgelişmişlik Tarihi'ne, 'Şeker Portakalı'na geç / Öldü en çok sevdiğim oyuncu da, ozan da / Fotoğraflarda yan yana dururken ne çok / tabut olduk omuzlarda / Anımsadım annem ölünce, çiçeklerle söyleşmeyi // Akşamları yalnızlık aldım Hayat Amca'dan'.

Bu şiirde adı açık edilmeyen ozan, o en çok sevilen ozan Ruhi Su.

Ankara Müzik Öğretmen Okulu'ndan sonra Devlet Konservatuvarı'nı bitiren, yıllarca Devlet Operası'nda oynayan bir sanatçı o! Siyasal düşünceleri nedeniyle beş yıl (1952-1957) cezaevinde kaldıktan sonra ise kendini türkülere veren bir ozan. Türkü derlemeye, türkü söylemeye, türkülerle ilgili doğru bilgilere ulaşmaya…

'Türkü söylemek benim için bir aşk halidir. En güzel aşklarımı türkü söylerken yaşadım. Ne onlar beni aldattı, ne de ben onları. Türkü söyledikçe yeşeriyor, çiçekleniyorum' diyen bu ustayı, 20 Eylül 1986'da yitirdik.

Ömrünce hep engellerle mücadele etmek durumunda kalmış olan bu büyük ozanın, onu ölüme götüren ağır hastalığında tedavisi için yurtdışına gitmesi bile engellenmişti. Dostları, pasaport verilmesi için her türlü girişimde bulundu. Başbakan Turgut Özal'a bile ulaşılmıştı da, o bile 'elinden bir şey gelmeyeceğini' söylemişti. O nasıl bir korkuysa ya da kin, o büyük ozanın bir süre daha yaşamasını sağlayacak tedavi amacıyla yurtdışına gitmesi için pasaport verilmiyordu. En sonunda 'Bir defaya mahsus' olmak üzere pasaport verildiğinde artık her şey için çok geçti.

***

Ölümünün üzerinden otuz yılı aşkın bir süre geçti. Ne türküleri unutuldu, ne sesi, ne yüzü… Nice insanın 'en sevdiği ozan' olarak aramızda.

Ruhi Su Kültür ve Sanat Derneği'nce bir de şiir ödülü veriliyor onun adına.

(Niye müzik ödülü değil de şiir diye düşünenler olabilir. Ruhi Su'nun şiir de yazdığını, birçok şiiri bestelediğini, yorumladığını anımsatmak bu soruya yanıt olacaktır diye düşünüyorum.)

Yalnızca ödül verilmekle yetinilmeyip, ödül alan şairle ilgili sempozyum düzenleniyor, kitap yayımlanıyor.

Bu yıl ödül Betül Dünder'e verildi. Geçen yılsa İsmail Mert Başat'a verilmişti. Başat'la ilgili hazırlanan sempozyum kitabı (*), Başat'ın şiirlerini /yazılarını, edebiyatçı kişiliğini çok farklı açılardan inceleyen, büyüteç altına alan yazılar ile uzun bir söyleşiyi bir araya getiriyor. Böylece edebiyatımıza kalıcı bir kaynak kitap daha kazandırılmış durumda.

Türkü söylerken çiçeklenen ozana, ancak kültürel değerlerimiz anımsatılarak, onlarla ilgili kalıcı çalışmalar yapılarak sevgi sunulabilir.

Bunu düşündüm kitabı okurken…

_________________________

(*) Ruhi Su Şiir Ödülü 2017 Sempozyum Kitabı İsmail Mert Başat Şiiri, Yayıma Hazırlayanlar: Mehmet Gözen, Arzu Karadağ, Ses ve İz Yayınları, Birinci Basım: Ekim 2018, İstanbul.