Ocak ayını yarılamak üzereyiz…
Ankara'da hava giderek soğuyor,
Ancak kardan eser yok…
Uzun vadeli hava tahmin raporlarına göre bu yıl, başkent halkı beyaz örtüyü ancak geçmiş dönemlere ait kar manzaralarını yansıtan film ve fotoğraflarda görecek.
Küresel ısınmanın mevsimsel yansımaları…
Eskiden de böyle miydi?
Elbette ki hayır…
Yıllar öncesinin Ankara'sı çoktan beyazlara bürünmüştü.
Dağlar, tepeler, yollar çatılar tek renkti:
Beyaz.
Ta ki Mart başlarına kadar.
Nisan'ın ortasında bile beyaza büründüğü olmuştu Ankara'nın.
Uyarılar kulak ardı edilirse, kimyasal salınımlar soluk almayı güçleştirecek boyutlara gelirse, zararlı atıklar çevreye salınırsa, doğanın da söyleyecek sözü oluyor elbet.
Tarım kesiminin gözleri gökyüzünde…
Yağmurlar yağsın, ardından da kar düşsün ki bereketi olsun toprağın.
Çiftçinin de toprağın da yüzü gülsün…
Kuru günler, beni yıllar öncesinin bir anısına yolcu etti.
Kurak geçen bir mevsim…
Çiftçi de tarla da yağmura hasret…
Çalıştığım gazetede rutin sabah toplantısını yapıyoruz.
Haber konusunda da sıkıntılı bir gün…
Ne yapabiliriz diye kafa yorarken, kuraklık ve çiftçinin durumu ile ilgili bir haber yapma konusunda fikir birliğine varıldı.
Üretici kesimi temsil eden kuruluşların yetkililerinden görüşler alındı…
Tarım kesimi perişandı.
Ertesi gün gazete şu başlıkla çıkmıştı:
''Tarlada yas''
Ne var ki, havanın azizliğine uğramıştık
Haberin çıktığı gün, Ankara saatlerce süren sağanak altında kalmış, toprak adeta yağmura doymuştu.
Durumu kurtaracak başlığı bulmakta gecikmedik.
Ertesi sabah çıkan gazetenin başlığı şöyleydi:
''Tarlada bayram''