Hesaplar yine tutmadı…
Bol güneşli bir hava beklerken, sağanak halinde düşen yağmura teslim olduk.
Pırıl pırıl bir gökyüzü beklemiyorduk ama doğrusu bardaktan boşanırcasına yağmur yağacağına da pek ihtimal vermiyorduk.
Başkent halkı, yine hava tahmin raporlarının kurbanı oldu.
Güneşli bir gün beklentisiyle çoğu bayram alışverişi için yollara düşenler, ani bastıran sağanak nedeniyle, denize girmiş kadar oldular.
Sığınacak bir köşe bulanlar ise, asıl sağanağa yağmurun dinmesinin ardından gittikleri alış-veriş merkezlerinde yakalandı:
“Zam sağanağı’’
Çoğu mağaza vitrini her bayram öncesinde olduğu gibi yine satış fiyatlarında ‘’indir-bindir’’ yöntemi uygulanan tapon malların istilasına uğramıştı adeta.
Kimilerinin sinirlenip pas geçtiği, kimilerinin “olmazsa olmaz’’ düşüncesiyle en azından bayramın yolunu gözleyen çocukları için keseye uygun bir şeyler almak üzere istemsiz adımlarla mağazanın kapısına yöneldiği belli oluyordu.
Bir değişimdir gidiyor…
Havalar değişiyor,
Etiketler değişiyor.
Güneş beklerken
Yağmur sağanağı,
Bayram ucuzluğu beklerken
Örtülü zam sağanağı..
İkisinin de ayarı kaçtı…
Dar gelirli şaşkın…
Dar gelirli sırılsıklam…
Beklentiler bazen hüsranla sonuçlanıyor…
Hatta bazenin de ötesinde…
“Biz bu maçı ölümüne alırız’’ diye gittiğimiz stadyumlardan az mı boynu bükük döndük.
Piyango çekilişlerinde büyük ikramiyeyi kaçırmışçasına ‘tüh be’’’ diyerek az mı amortiyle yetinmek zorunda kaldık.
Bir kişinin işe alınacağı sınava giren 10 kişinin arasında sonuncu olup da, eşe-dosta karşı “Kaybettim ama ilk 10’a girdim’’ pişkinliğine hiç mi sığınmadık…
Sabah olsun hele,
Bakalım tahmin raporlarına…
Olur ya,
Güneş bize de yüzünü gösterir…
Ha yarın,
Ha yarından sonra…
Belli mi olur?