Türkiye bir günde üç dört kez gündem değiştiren olaylara gebe bir ülkedir. Yıllardan beri bu böyledir. Nedeni nedir? Siyasetin eseridir. Siyasetçinin şark kurnazlığıdır. Hafta başından beri gündemin önemli konularını sorularla irdeleyelim: “Özgürlük istiyoruz’’ diyorlar. Ben de soruyorum; 20 yıl önce bu ülkede özgürlük adına ne vardı bugün neredeyiz. İstediği gibi yazıyorlar, istediği gibi çiziyorlar, istedikleri gibi hareket ediyorlar hâlâ özgürlük diyorlar. Soysal medyada yapılanları biliyorsunuz. Hakareti kendileri için özgürlük sanan zavallılar bunlar.

Pıtrak gibi biten üniversiteler açtılar. Yüz binlerce mezun geliyor her yıl. İki dil bilen, iki diplomalı mezunlar iş bulamazken; 300-350 bin öğretmen atama beklerken 5-10-15 biner atamalarla açık kapanır mı? Eğitimde kalite sağlanır mı? 5 bakan değişti; milli eğitimde bu kadar sık bakan değişir mi? Her bakan neye göre, kime göre atanıyor? Niçin yazboz tahtasına çevirdik eğitim sistemimizi?

Nüfusun beşte biri işsiz ya da geçim sorunlarıyla boğuşuyor. Kadroları İmam Hatiplilerle doldurmak niye? Bu kurumlardan yetişenler asıl mesleklerini niye yapmazlar? Bu kafayla mı büyük devlet olacağız? Beden eğitimi öğretmeni ilaç pazarlamacılığı, ODTÜ mezunları doktor sekreterliği, emekli öğretmen işportacılık yapıyor bu ülkede. Yakında tedavi olacak doktor bile kalmayacak böyle giderse…

“Nüfusumuz yaşlanıyor” diyerek önce üç çocuk istediler. 21 yıllık iktidarlarında istihdam yaratan hiçbir yatırımdan söz etmediler. Halk bu çocukları sadaka ekonomisiyle mi büyütecek? Okutacak, geçimini sağlayacak öyle mi? Ne mümkün!

Yeni bir yerel seçim arifesindeyiz. İktidar, son üç aydır yerel seçimle yatıp kalkıyor. Her hafta 5-10 ilin başkan adayları tanıtılıyor, şehir şehir dolaşılarak. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir duruma rastlayamazsınız. Bu yoğun bombardımanıyla iktidar, Siyasi Partiler ve Seçim Yasalarındaki avantajları da kullanarak haksız rekabetten en çok yararlanan konumunda. Ekonomide kaynak yaratma sorunu nedeniyle zam ve vergilere boğulmuş vatandaş canından bezmiş durumda.

‘Türk Devleti Büyüktür’ diyerek, siyasi hamaset yaparak sorunlar çözülmüyor. Büyük Devlet, aşiretten yardım istemez, teröristin ayağına gitmez. Devleti yönetenler ikballeri için, iktidarlarının ömrünü uzatmak için siyaset yapmaz. Gelişmiş ülkeler dikkate alındığında büyük devletlerin sorunları bizim devletinkilere hiç benzemiyor. Kampanyalarda sloganlar; söylem ve eylemler geçmiş seçimleri hatırlatıyor. Dünya ülkelerinde demokrasi tanımı yapıldığında Cumhuriyet: Laik ve Sosyal Devlet olarak nitelendirilse de özünde hiçbir demokraside olmayan şeyler yaşamaktayız. Siyaset kirlenmiş; siyasetçi çirkinleşmiştir. Halkın iktidarla “ Güven Sorunu” vardır. Kavga toplumu olmakta bir yarar olmadığını özellikle siyasetçilerin bundan kurtulmalarını diliyorum.

TC bir devlettir. Yönetim şekli Cumhuriyettir. Halk, bu devletin yönetimini TBMM’ne gönderdiği vekillere devretmiştir. Egemenlik hakkını vekilleri eliyle kullanır. Bunun adına da demokrasi denir.