“Cumhuriyet” olarak adlandırılan modern siyasal yönetim biçimiyle memleketimiz oldukça geç bir tarihte tanıştı...

Mustafa Kemal Paşa’nın olağanüstü çabalarıyla kurulan ve başlangıçta zorunlu olarak “tek partili” olan bu rejim, İkinci Dünya Savaşından sonra ABD’nin zorlamasıyla “çok partili” hale geldi. Ancak bu rejimi yaşatacak ekonomik ve sosyal gelişme sağlanamadı. Bu nedenle “yukarıdan aşağı” doğru inşa edilen çok partili rejim toplumsal temeline kavuşamadı. Toplumumuzun büyük bölümü uzun bir süre “modern” yöntemler yerine alıştığı yöntemlerle yönetildi...

Bu yöntemler, geniş halk kitlelerinin kendisine tanınan seçme hakkını “baba” rolü oynayan siyasetçiler, toprak ağaları ve yerel eşraf lehinde kullanmasına dayalıydı.

***

Bu gerçeği en açık biçimde yansıtan olaylardan biri Köy Enstitüleri olayıdır...

Bu okulların açılma amacı Köylerin feodal yapılarını değiştirmek ve bu amaçla hazırlanan Toprak Reformu tasarısının uygulanmasını sağlamaktı. Ancak köylülerin yararına olan bu proje toprak ağalarının köylüleri bu okullarda “komünistlik” öğretildiği gerekçesiyle kışkırtması sonucu kapatılmıştır...

Köy Enstitülerinin kapatılmasından ve Toprak Reformunun rafa kaldırılmasından yıllar sonra yayınlanan Kastamonu milletvekili Sabri Tığlı'nın anıları “komünistlik” iddiasının nasıl büyük bir yalan olduğunu ve toprak ağalarının kendi aleyhlerine olan bir gelişmeyi köylüleri kışkırtıp kandırarak nasıl ortadan kaldırdıklarını açık bir biçimde ortaya koymaktadır.

***

Tığlı, anılarında UNESCO’da çalıştığı dönemde bu kuruluşun kendisini Hindistan ve Tayland gibi Güney Asya ülkelerinde görevlendirdiğini, özellikle Hindistan’da kırsal kesimde kurulmuş meslek okulları gördüğünü, Hintli yöneticilere bu sistemi nereden aldıklarını sorduğunu, Hintli yetkililerin de bu okulları kendilerine UNESCO’nun önerdiğini, onların da bu sistemi Türkiye’deki Köy Enstitüleri örneğinden esinlenerek geliştirdiklerini söylediklerini aktarmaktadır...

Tığlı, anılarının devamında Türkiye'ye dönüşünden sonra Köy Enstitüleri hakkında ne bulursa okuduğunu ancak bu okulların kurucusu Tonguç'a yöneltilen "komünistlik" suçlamasının nereden kaynaklandığını bulamadığını, sonunda Ankara'da tanıştığı Van'lı bir toprak ağası olan ve gençliğinde Moskova Harp Akademisi’ni bitirdiği bilinen Kinyas Kartal'a şu soruyu sorduğunu yazmaktadır:

“Ağa, sen bilirsin, Köy Enstitüleri Türkiye'ye komünizmi getirmek için mi kurulmuştu?”...

Kinyas Kartal’ın cevabı şöyle olmuştur:

“Yok canım, onlar (Köy Enstitülerini kuranlar- EG) benim kadar komünizmi bilmezler (Kinyas Kartal Kürt aşiret liderlerindendi. Tiflis askeri lisesinde ve Baku askeri akademisinde eğitim görmüş, Bolşevik devriminden sonra Kızılordu’da görev yapmıştı -EG). Sana işin aslını anlatayım. Benim köylülerimin işlerini ilçe merkezlerinde, il merkezlerinde benim adamlarım yapar. Benim köylülerim devlet kapısını bilmezler, askere mektubu benim adamlarım yazar, gelen mektupları benim adamlarım okur. Muhtarın kararlarını benim adamlarım okur. Muhtarın kararlarını benim adamlarım yazar. Doğum ölüm kâğıtlarını benim adamlarım doldurur ve ücretlerini de alırlar. Bu işler böyle sürerken benim köylerden ikisine Akçadağ Köy Enstitüsü çıkışlı iki öğretmen geldi. Altı ay sonra bu köyler bana biat etmekten vazgeçti. Biz Doğulu ağalar oturduk düşündük. Eğer bu Köy Enstitüleri on yıl daha devam ederse Doğudaki ağalık ölecek. Diyeceksin ki, sen köylülerin uyanmasını istemez misin? İsterim istemesine ama ben sağlığımda ağalığımın öldüğünü görmek istemiyorum. İşte bunun üzerine biz doğulu ağalar Demokrat Parti ile pazarlık yaptık: 'Köy Enstitüleri’ni kapatmaya söz verirseniz oyumuzu size vereceğiz' dedik. Söz verdiler, oyumuzu verdik, onlar da sözlerini tuttular, Köy Enstitülerini kapattılar.”

***

İşin acı tarafı şuydu:

Demokrat Parti’ye oylarını verenlerin içinde toprak ağalarının sayısı toplasan çarpsan birkaç yüz kişiyi geçmezdi... Köy Enstitülerini açan ve Toprak Reformu kanununu çıkaran CHP’yi devirerek DP’yi iktidara getirenler ise toprak ağalarının kışkırttığı ve yönlendirdiği köylülerdi. O köylülerin oylarıyla iktidara gelen DP’nin yaptığı ilk iş 1946 yılında TBMM’den geçmiş olan Toprak Reformu Kanununun topraksız köylülere toprak dağıtılmasını öngören maddelerini değiştirmek, daha sonra da rafa kaldırmak olmuştu...

Bir sonraki yazıda o öyküyü anlatacağız!

(Devam edecek)