Zehra ŞAHİNDOKUYUCU

Ankara’da Flamenko buluşması bugün Ankara’da Flamenko buluşması bugün

Acıbadem Üniversitesi Meme Bilimi Araştırma Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Cihan Uras ile Muş’ta düzenlenen 10’uncu Uluslararası Onkoloji Günleri’nde meme kanserinde risk faktörlerini, erken tanının önemini ve merak edilenleri konuştuk. Prof. Dr. Cihan Uras, meme kanserine ilişkin Başkent’in sorularını yanıtlarken, meme kanserinde erken tanının önemine dikkat çekerek, bu konuda farkındalığın halen eksik olduğunu söyledi. Prof. Dr. Uras, her kadının meme kanseri konusunda bilinçli davranması gerektiğini söyledi. Uras, kadınların memeleriyle ilgili uyanık olmalarını isteyerek, memede bir olumsuzluk yaşandığında uzmana başvurmaları gerektiğini ifade etti. Uras, “Kadınlar en ufak bir ağrısı olduğunda, memede çekilme, meme başında çekinti, memede döküntü, memede portakal kabuğu görüntüsü, meme uçuşları başka başka taraflara baktığında, meme ucundan su veya kanlı akıntı olduğunda hemen doktora başvurmalılar. Özellikle memede berrak akıntı da olmaması gereken bir durum, böyle bir şey gördüklerinde doktora gitmeliler” diye konuştu.

Meme kanserinde genel olarak risk faktörlerini anlatır mısınız?

Meme kanserinin birçok risk faktörü var. Fakat en önemlisi güncel olarak genetik biliminin de gelişmesiyle genetik meme kanserleri. Eskiden genetik bilimini bu kadar iyi bilmiyorduk, günümüzde genetik biliminin gelişmesiyle genetik kanserleri daha kolay teşhis edebiliyoruz. Bu durum bütün meme kanserleri için geçerli değil. Şu an genetik kanserinin oranı yüzde 5 yüzde 10. Ancak genleri ayırdıkça genetik kanserlerin artacağını düşünüyoruz. Eskiden sadece BRCA1 ve BRCA2 gibi sadece 2 tane gen mutasyonunu bilirken günümüzde birçok yeni gen mutasyonları keşfettik. Kısaca, gen çok önemli bir faktör. Bununla birlikte aile hikayesi çok önemli, ailede meme kanseri sayısı arttıkça risk artıyor. Yıllar önce meme kanseri riskinin sadece anne tarafından geçtiğini düşünürdük, ama bugün baba tarafından da geçebildiğini biliyoruz. Burada en önemli durum 50 yaş altında ailede meme kanseri olması. Çünkü 50 yaş altında  meme kanseri varsa, ailedeki diğer kadınların genetik kanser olma ihtimali daha da artıyor ve bu kadınların genetik testler yaptırması gerekiyor. Ailesinde prostat, yumurtalık, pankreas kanseri olan kişilerde de meme kanseri riski artabiliyor. Bunun yanında başka bir risk faktörü de meme türleri. Kadınlarda  iki tür meme var. Birincisi yağ oranı fazla meme, ikincisi meme dokusu (meme bezi) fazla meme. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki yağ oranı fazla memeli kadınlara göre meme bezeleri fazla olan kadınlarda meme kanseri görülme oranı daha fazla. Bir de burada bir handikap daha var, yağlı memelerde çok küçük bir tümör oranı daha kolay fark edilirken, yoğun bezeli memelerde çok küçük bir tümörü yakalamak çok daha zor oluyor. O nedenle meme bezesi yoğun kadınlara daha fazla dikkat etmek gerekiyor. Öte yandan, obezite de önemli. Özellikle menopoz döneminde obez olan kadınlarda meme kanseri görülmesi sıklığı menopoz döneminde obez olmayanlara göre daha fazla. Bu nedenle menopoz döneminde kilo almamak, fit olmak, egzersiz yapmak çok önemli, özellikle menopoz dönemindeki kadınların günde 45 dakika yürüyüş yapması, onları meme kanserine karşı koruyor. Sigara ve alkol elbette ki riski artıran unsurlardan. Sigarayı da alkolü de çok tüketen kadınlarda da meme kanseri görülme sıklığı yüksek.

Kadınlar memeleriyle ilgili nasıl sorunlar yaşadığında doktora gitmeliler?

Kadınlar en ufak bir ağrısı olduğunda, memede çekilme, meme başında çekinti, memede döküntü, memede portakal kabuğu görüntüsü, meme uçlarında bir deformasyon yaşandığında, meme ucundan su veya kanlı akıntı olduğunda hemen doktora başvurmalılar. Özellikle memede berrak akıntı görüldüğünde de doktora gidilmeli. Çünkü kanlı akıntı değil diye önemsenmiyor oysa memede su gibi bir akıntı da tehlikeli bir durum. Ayrıca, kadınlara memeleriyle yaşadıkları olumsuz bir durumda işin uzmanı olan bir hekime gitmelerini öneririm. Meme için meme ile uğraşan bir genel cerrah ya da onkoloğa gitmelerini tavsiye ediyorum. Her onkolog memeden anlamıyor olabilir, ama meme ile uğraşan onkolog ya da cerrah olması konusu da hayati önem taşıyor.  

MAMOGRAFİ VE RADYASYON

Peki mamografi radyasyonu kadınlar için ne derece zararlı?

Mamografi korkulacak bir olay değil. Standart durum şudur: 35 yaşında bir kadın  mamografi çektirdiğinde risk taşımıyorsa 40 yaşından sonra 2 yılda bir, 50 yaşından sonra da her yıl mamografi çektirmeli. Mamografi, kanseri erken yakalamak açısından önemli. Çünkü mamografiyle erken kanser tanısı almak, alacağınız radyasyondan daha elzem. Bununla birlikte şu an dijital mamografilerde eskiye göre çok daha düşük doz radyasyon veriliyor. Bu düşük doz radyasyonu uzun bir uçak seyahatinde de alabiliyorsunuz ya da çevrenizden de.

Bazı meme kanserleri tedavisinde kadınlara verilen anti-hormon tedavisinin ileriki aşamada bir zararı oluyor mu?

Bazı hormon tedavilerinde uzun süren anti-hormon tedavilerinde rahim duvarı kalınlaşabiliyor Bu da zaten kontrol altında oluyor kalınlaşan bir duvar olduğunda düzenli muayene edildiği için doktorlar tarafından çaresine bakılıyor o kalınlaşan duvar kazınarak alınıyor. Ben bugüne kadar anti-hormon tedavisinden sonra rahim kanseri olan bir kadına rastlamadım.

Meme kanseri farkındalığı konusunda neler söylersiniz?

Farkındalık çok artmadı bence, bununla birlikte bir de inkar var. Bazı doktor arkadaşlarda bile memesinde sorun görse bile bir kabullenmeyiş olabiliyor ya da herhangi bir olumsuzluğu önemsemeyenlere rastlıyorum. Oysa en ufak bir ağrı, en ufak bir şişlik, beze veya bir akıntı gördüklerinde hemen doktora gitmeliler.

Sosyal medyadaki bilgi kirliliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sosyal medyada çok fazla bilgi kirliliği var. Bu çok kötü sonuçlar doğurabiliyor. Sağlıkla ilgili paylaşılan yanlışlar insanları kötü noktalara itebiliyor.

Meme kanserinde tedavide yenilikler konusunda neler söyler siniz?

Eskiden meme kanseri teşhisi konan kadınlar hemen ameliyat edilirdi. Ancak bugün kişiye özel tedaviler daha çok gündemde. Bugün tümörlerin biyolojilerini öğrendikten sonra tümörlerin biyolojilerine göre hangi tedaviye başlayacağımıza daha kolay karar veriyoruz. Bazı hastalar bu nedenle önce kemoterapi uygulanıyor sonra ameliyat ediliyor.