Son zamanların moda sorusu oldu.

Evde, sokakta, markette, parkta, bahçede, otobüste, özetle hemen her yerde.

Tanıdık iki kişi karşılaşmaya görsün…

Dertleşme faslının kapısını aralayan yakınma sorusu:

‘’Ne olacak halimiz?’’

Hal-hatır sorma vefasının da önüne geçmiş durumda.

Soru herkesin dilinde, ama yanıtı yok…

Çözümü olmayan bilmece gibi…

Yanıtı olsa, soru da olmayacak.

Arada bir ‘’bana kalırsa’’ diye bilmiş bilmiş sallayanlar oluyor ama o da ‘’laf ola beri gele’’den öte bir anlam taşımıyor.

Çoğunluk ise, belki birileri mantıklı bir yanıt verir umuduyla önüne gelene aynı soruyu sormaya devam ediyor:

‘’Ne olacak halimiz?’’

Kimileri ise farklı düşünceler içinde.

Sayıları genel nüfusun çok çok altında.

‘’Ne olacak…’’ diye başladığınızda yakınma faslına, daha soruyu tamamlayamadan cevabı anında yapıştırıyor.

‘’Ne var ki halimizde?’’

Sakın ‘’ne yok ki?’’ diye üstüne üstüne gitmeyin…

Pişman olursunuz…

Kalan ‘’moral kırıntılarını’’ da yitirirsiniz.

Hele bir de ‘’insaf yahu’’ diye karşı atağa geçenin diline düşmüşseniz, işiniz çok daha zor.

‘’Ulan ne halt ettim de yanıtsız bellediğim soruyu sormaya kalktım’’ diye kendinizi yer bitirirsiniz.

Ama siz kaşındınız…

Soracak başka soru mu yok?

Bak..Bak.. bak…

Şuna bak hele…

‘’Ne olacak halimiz?’’miş…

Aldın mı cevabını…

Erdin mi muradına?

Böyle mosmor olursun işte…

Doğru ya…

‘’Ne var ki halimizde?

Hadi şimdi sen ver cevabını?

Ver ki görelim endamını…

Bir şey bulamadın değil mi?

Arama…

Pişkinine, tuzu kurusuna rastlarsın

Lafı tıkar ağzına böyle.

Susup kalırsın…

Öyle zırt pırt ‘’Ne olacak halimiz?’’ diye dolanıp durma.

Cep delik zaten…

Bir de kafaları bulandırma…