Son yazımızda, Doğan Kuban'ın, hayatını kaybetmeden kısa bir süre önce 'herkese bilim teknoloji' (HBT) dergisinde yer alan'İlk Homo Sapiens'ten bilgi toplumuna' başlıklı makalesinden bir aktarma yapmıştık. Kuban, o makalede 'Anadolu-Türk tarihi için en önemli gözlem, Osmanlı tarihinin İslamın kültürel çöküş dönemi içine düşmesidir' diyordu...
Biz de, yazımızda bu kültürel çöküşün Anadolu'da yerleşik tarım yapan köylüleri de etkilediğini belirtmiş...
'Ve bu etkilenme nedeniyle (köylüler) Cumhuriyet döneminde 'Köy Enstitüleri' gibi kurumlarla kendilerini aydınlatmaya ve toprak reformu yapmaya çalışan bir hükümeti, büyük toprak sahiplerine verdikleri destekle iktidardan düşürdüler.' demiştik.
***
HBT dergisi, bu yazıdan sonra Kuban'ın 'Yeni bir Kurtuluş savaşı, ilkinden daha zor!' başlıklı bir başka yazısını yayınladı...
Kuban, o yazıda: '700 yıl tanrı ve sultanın kulluğunu yapmış Anadolu halkı, Osmanlı çağının 200 yılda yapamadığını fakir Anadolu'da çeyrek yüzyılda gerçekleştiren bir hükümeti (Cumhuriyet'in kurulmasından) 27 yıl sonra devirdi.' diyor...
Biz de bu saptamaya katılıyor, ancak konuyu biraz daha açmak istiyoruz.
***
Yazılarımızda, Osmanlı'nın çöküş dönemine girmesi ve tutuculaşmasında yaklaşık 200 yıl süren Osmanlı- (Safevi) İran savaşının önemli bir rol oynadığını, Anadolu'da Osmanlı devleti ve Sünni yerleşik köylülerle Alevi göçebe yörük aşiretleri arasındaki iç savaşın ise bu savaşın bir uzantısı olduğunu söylemiştik...
Osmanlı-İran savaşı, İpek Yolu'nu kimin denetleyeceğine ilişkin kavgadan kaynaklanmıştı...
Bu savaş uzayıp gidince İpek Yolu'nun İran ve Osmanlı topraklarından geçen ana 'arter'i büyük ölçüde kapanmış, bu durum nedeniyle yolun Hazar Denizi'nin üstünden Karadeniz'e açılan kolu önem kazanmıştı.
***
Osmanlı devleti, bu durum nedeniyle Hazar Denizinin kuzeyinde ve Kırım'da Rusya'ya karşı savaşmak zorunda kaldı...
Bu savaşın en önemli sonucu 1500'lü yıllarda Korkunç İvan döneminde kurulan küçük Rus devletinin İpek Yolu'nun denetimini ele geçirerek Petro döneminde bir imparatorluğa dönüşmesi ve özellikle savaşın son aşamalarında Osmanlı ordularını defalarca yenmeyi başarması oldu...
Bu savaşlarda Doğu Anadolu başta olmak üzere Osmanlı topraklarında yaşayan köylüler büyük zarar gördü ve Kuban'ın yazısında sözünü ettiği 'Rus korkusu' bu işgal hareketleri sonunda doğdu.
***
Tarım sektörünün bugün içinde bulunduğu bunalımdan söz ederken tarihin derinliklerine dalmak ve yüzlerce yıl önce cereyan eden savaşlardan bahsetmek ilk bakışta konudan sapmak gibi gelebilir...
Ancak biz, tarım sektörünün bugün içinde bulunduğu durumun yalnızca günümüzde (özellikle 1980'li yıllardan sonra) uygulanan neo-liberal politikalardan kaynaklanmadığını, çok daha önceden 'toprak devrimi'ni yapamamasından ve feodaliteyi tasfiye edememesinden kaynaklandığını savunuyor...
Ülkemizde topraksız ve küçük köylülerin feodal büyük toprak mülkiyetine karşı neden mücadele etmediğini, bundan da öte Cumhuriyet döneminde en köklü toprak reformunu yapmaya hazırlanan bir hükümeti neden toprak ağalarının egemenliğindeki bir partiyie destek vererek devirdiğini anlamaya çalışıyoruz.
***
Özetlersek...
Avrupa devletlerinin ve bir ölçüde Rusya'nın topraksız ve küçük işletme sahibi köylülerin desteğiyle feodalizmi tasfiye ettiği yüzyıllarda Celali İsyanları ve Osmanlı-Rus savaşları nedeniyle üretimi sürdürmekte zorluk çeken ve gerek isyancı Celalilerden gerekse işgalci Ruslar'dan kurtulmak isteyen Anadolu çiftçisi,devletin ve büyük toprak sahiplerinin gücüne sığınmış, o nedenle de Osmanlı devleti, bir kolu Avrupa'ya uzanmış olmasına karşın Batı'da gelişen kapitalizmin dışında kalmıştır...
Oluşan bu tutucu yapı, Cumhuriyetin ilk döneminde feodalizmi tasfiye etmek isteyen merkezi otoritenin hazırladığı toprak reformu kanununa karşı direnmiş, daha sonra 'Rus düşmanı' politikalara destek vermiş, ve bu direniş şu ya da bu şekilde günümüze kadar sürmüştür...
Tarım sektörümüzün günümüzde yaşadığı sorunlar her ne kadar 1980'li yıllardan itibaren uygulanmakta olan neo-liberal politikalardan kaynaklansa da, sorunun kökeninde Anadolu köylüsünün toprak ağalığı sistemine bağımlılıktan bir türlü kurtulamaması yatmaktadır. Bu bağımlılığın ekonomik açıdan dağılmaya başladığı günümüz koşullarında bile onun yarattığı kültürel etkiler köylülerin davranışlarını etkilemeye devam etmektedir.
(Devam edecek)