Çok büyük umutlarla bir yıl gecikmeli de olsa beklediğimiz EURO 2020 turnuvası başladı ve bizim için oldukça hüzünlü sona erdi.

Her kafadan bir ses çıkıyor… Gerçek spor yazarları dışında ne kadar futbol uleması olarak kendilerini lanse eden kişi varsa Şenol Güneş'e karşı yıllardır içlerinde gizli tuttukları kin ve nefret duygularını bir anda kusmaya başladılar. Bunlara baktığınızda, çoğunluğu rüyasında bile ulaşamayacağı başarılara imza atan Şenol Güneş'in meslektaşları daha açıkçası iş bulamayan teknik direktörler ya da yeşil çimenlere veda ettiği günün ertesi, basiretsiz medya yöneticileri tarafından onlara hakmış gibi stüdyolarını ve gazete sütunlarını açılan eski futbolcular… Sonra da o basiretsiz yöneticiler, basın niye bu hallere düştü diye yakınıp dururlar. Bu konuyu yıllarca Türkiye Spor Yazarları Derneğinde; şube ve genel merkez yöneticiliği ve eğitimden sorumlu asbaşkanlık görevlerinde bulunduğum dönemlerde daha aktif şekilde gündeme getirdim, gazetelerin spor müdürleriyle tartıştım, sürekli takipçisi oldum ama o hep iğrendiğim 'reyting ve tiraj kaybı' gerekçelerin ardına sığınmalarıyla karşılaştım. Oysa bugün geldiğimiz nokta sanki çok farklı. Neyse bu ayrı bir yazı konusu…

Tabi ki hepsini aynı kefeye koymuyoruz. Aralarında bu işi gerçek ve ehil spor yazarları kadar ciddiyetle yapanları ayırmak zorundayız.

Dikenlerini çıkarıp sokmaya çalışarak etkisizleştirmek istedikleri kişinin kariyerine bakınca da hiç mi hicap duymuyorlar… Bırakın o 'Dünya Kupası Üçüncülüğü' apoletini takmayı yanına bile yaklaşamazlar. O kadar çok uzağa gitmeye gerek yok. 2020 Avrupa Şampiyonası elemelerinde bizi gururlandıran sonuçları alan kim. Fransa'dan 4 puan alarak, 7 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 yenilgiyle toplanan 23 puanla bize finallere katılma hakkını kazandırmamışlar mıydı? Üstelik 10 maçta yedikleri gol sayısı da sadece 3 değil miydi?

Peki bunu başaranlar kimlerdi… Elbette ki Şenol Güneş ve futbolcularıydı. Daha Mart ayında 2022 Dünya Şampiyonası elemeleri başlangıcında grubumuzun favorileri olarak gösterilen Hollanda'yı İstanbul'da elde edilen 4-2'lik ve Pandemi önlemleri nedeniyle Malaga'da yapılan Norveç karşısında alınan 3-0'lık galibiyetleri alan, yine İstanbul'da Letonya 3-3'lük beraberlikle grup lideri olan bu A Milli takımımız dan başkası mıydı?

Eleştirmek bu işin olmazsa olmasıdır. Tabi ki herkes bunda özgürdür ama eleştirilerin yapıcı olması, kantarın topuzunun da kaçırılmaması gerekir. Yıllardır süren dostluğumuza rağmen ben de Şenol hocanın kendimce hatalı bulduğum kararlarını ve tercihlerini eleştirdim ama hiçbir zaman moral bozucu olmadım, bilgim doğrultusunda yapıcı olmaya çalıştım. Çünkü özellikle işin Türkiye'yi ilgilendirmesi ve milli bir mesele olması nedeniyle hep hassas davrandım. Trabzonspor'u takip ederken yaptığım eleştirilerin dozu daha da yüksekti.

Unutulmamalı ki futbol yetenek, beceri, kabiliyet kadar moral motivasyon işidir… Siz sanıyor musunuz ki futbolcuların keyfi yerinde ve hiç üzülmüyorlar. Eminim ki onların canı bizden daha fazla yanıyordur… Bir kere hepsi futbol oynadıkları Avrupa'nın sayılı liglerinde takımlarının başarısında büyük pay sahibiydiler. Onlar için kendini gösterme açısından en etkili ortam olan şampiyonada, çok başarılı olarak değerlerini katlamak istemezler miydi? Yurtdışında oynamak için de Avrupa Şampiyonasını zıplama tahtası olarak gören genç yetenekler, bu fırsatı kaçırmak isterler miydi?

Olanla ölene çare olmaz derler… Artık karaları bağlayıp, dövünme ve yerinme zamanı değildir. Gün toparlanıp ayağa kalkma zamanı… Önümüzde çok iyi birçok iyi sonuçlar alarak başladığımız bir 2022 Katar Dünya Şampiyonası Avrupa Elemeleri var. Biz bu günlere Şenol Güneş ve onun seçtiği futbolcularla bugünlere geldik. Hem turnuvanın en genç takımının da bir hata yapma lüksü vardır. Bunu ona yorup güzel günlere yeniden dönelim.

Ne Şenol Güneş ne de 'Bizim Çocuklar bunu aksini hak etmiyorlar…