Hangimiz, 'Pamuk Prenses', 'Kırmızı Başlıklı Kız', 'Kül Kedisi' ve 'Hansel ve Gratel' masallarını okumadık ki… Üzerinde hiç düşünmeden okuduğumuz masallar… İşte bize öğretilen toplumsal roller daha küçük yaşta bu masallarla zihnimize ve benliğimize işleniyor. Okuduğumuz o masallar da itaat eden, sorgulamayan, ideal kadın ve ideal erkek rolleri her bir hücremize aks ediyor…

Gerçeküstü öğelerle süslenen bu masallar, özünde aile ilişkilerini toplumun istediği kalıplar dahilinde benliğimize tek tek işliyor. Mesala, 'Kurbağa Prens' ve 'Güzel ve Çirkin' masallarında olduğu gibi erkeğin güzeli çirkini olmaz savı son derece yaygındır. Bu durumda da kadın kahramandan koşulsuz sevgi beklenir. Ama söz konusu kadın ise hep 'en güzel' olmak zorundadır. Bu nesneleştirilmiş güzelliğinin karşılığında da 'evlilik' ile ödüllendirilir.

Örneğin, 'Pamuk Prenses' herkese safça inanan ve sürekli hizmet eden kadın tipindedir. Pamuk Prenses masalının geri planında 'sen sesini çıkarma, evini ve kalbini temiz tut. Biri gelir seni kurtarır' öğretisi vardır.

Aynı zamanda öz olanın 'iyi' üvey olanın 'kötü' olduğu ön yargısı masalın başından sonuna dek her bir satırına işlenmiştir. İktidar sahibi kadının masallardaki karşılığı üvey anne ve cadılardır. Masallarda, 'öz' olan kutsal ve iyi, 'üvey' olan kötü konumundadır. Bu doğrultuda toplumsal farkındalık yaratacak masalların artması son derece önemli. Biz de bu doğrultuda nitelikli çocuk edebiyatı ve dramayı Eğitmen Murat Moroğlu ile konuştuk.

Yaratıcı drama ile nasıl tanıştınız?

Yaratıcı drama ile üniversite yıllarında tanıştım. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Edebiyat Bölümü'nü bitirdim. Aslında edebiyat öğretmeniyim.

Sonrasında yaratıcı drama eğitimi almaya başladım. Dersten çıkıp drama eğitimine koşturuyordum. Okul bittikten sonra Ankara'ya gelip eğitimime devam etmek istedim. Ankara Üniversitesi Yaratıcı Drama Tezsiz Yüksek Lisans Bölümü'nü kazandım. Bir kaç yıl da o devam etti. Sonrasında çeşitli anaokullarında Yaratıcı Drama Öğretmenliği yaptım. Şimdi de ülkenin önemli kurumlarından biri olan Çağdaş Drama Derneği'nde 5 yıldır öğretmenlik yapıyorum. Burada insanlara Yaratıcı Drama eğitimi vererek onları yaratıcı drama eğitmeni ya da lideri yapmaya çalışıyorum.

Çağdaş Drama Derneği…

Dernek, sadece Yaratıcı Drama Eğitimi veriyor. Temel olarak bu eğitimi sadece yetişkinler ve çocuklara veriyoruz. Ama çok çeşitli gruplarla da çalışıyoruz. Yetişkinler için 320 saatlik bir eğitim programımız var. Bu eğitim programını tamamlayan ve bu sürece emek harcayan kişiler, Yaratıcı Drama Öğretmeni oluyor. Dernek, Milli Eğitim Bakanlığı onaylı bir kurs.

Eğitmenlik için bu eğitim yeterli mi?

Aslında yeterlilik konusunu tartışabiliriz. Çok yeterli olduğunu düşünmüyorum ama o belgeyi alıyorlar. Peki bu yeterliliği nasıl devam ettirecekler? Kişisel gelişime çok önem veriyorum. İnsanların sanat dallarıyla uğraşması gerektiğini düşünüyorum. İyi film, iyi bir tiyatro izleyicisi olmaları ve çocuk kitaplarını bilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Tabii biz bunların hepsinin eğitimini veremiyoruz. Öğrenciler için 12 ve 18 saatlik atölyelerimiz var. Bütün bu süreç bittikten sonra isterlerse eğer öğrencileri konularına uygun atölyelere alıp geliştirmeye devam ediyoruz. Bu derneğin birinci ayağı.

Bir diğer önemli ayak; çocuk eğitimleri. 4 yaştan 17 yaşa kadar çocuk gruplarımız var. Dikkat ettiğimiz noktalardan birisi yaş guruplarının birlikteliği. 4-5-6 yaş guruplarıyla bir atölye çalışması yapıyoruz. 7-8 yaş grubunu bir atölyeye alıyoruz. 9-10 yaş grubunu bir atölyeye alıyoruz. Çocukların gelişim özelliklerine ve gelişim psikolojilerine dikkat ederek bu sınıflandırmayı yapıyoruz. Ve ona göre de atölye zamanı belirliyoruz. Genelde cumartesi günleri oluyor eğer çok yoğun olursa pazar günleri de oluyor.

Çocuklara drama ile ne vermeye çalışıyorsunuz?

Özgüven gelişimi, uyum, işbirliği, yaratıcılık, kendiliğindelik, neden sonuç ilişkisi kurabilme becerisi, bedensel ve sözel ifade biçimlerine katkısı olması açısından çocuklarla oyun oynuyoruz.

Canlandırmalar yapıyoruz. Yaptığımız canlandırmalar ve oyunlar üzerine konuşuyoruz. Bu programın yaşam destekli bir program olduğuna inanıyoruz. Çocuğa Türkçe'yi Hayat Bilgisi'ni, İngilizce'yi öğretmiyoruz ama gelişimlerine destek olmaya çalışıyoruz.

EV KADINLARI DRAMA ÖĞRENİYOR

Bu arada, çok sevdiğimiz bir gurubumuz var. Ev kadınları grubu. Yaklaşık 12 yıldır ev kadınlarıyla çalışıyoruz. Kadınlar her salı günü geliyor. Eğitim Eylül ya da Ekim ayında başlıyor. Yaş aralığı yok. Çocuklara uyguladığımız kazanımları onlar üzerinde de desteklemeye çalışıyoruz. Onlarla da oyunlar oynayıp, canlandırmalar yapıyoruz.

Yakın zamanda çok daha sık duymaya, karşılaşmaya başladığımız yaratıcı dramanın oyunsu bir süreç olduğu biliniyor ama yaratıcı drama bundan daha fazlası. Yaratıcı drama nedir, neyi hedefler, hangi ihtiyaca cevap verir?

Yaratıcı drama bir grupla ve bir lider eşliğinde belli bir konuda canlandırmalar yaparak, oyunlar oynuyarak, oyunsu süreçlerle beraber geliştirdiğimiz bir eğitim dersi ve eğitim yöntemidir. Bireylerde ve toplumda eksik olan çok önemli bir nokta var. Şimdiki eğitim sisteminde neden sonuç ilişkisini kurabilme becerisini geliştiremiyoruz. Bu eğitim sistemiyle, bu toplumla, bu iktidarla, bu medyayla… Yaratıcı drama toplumun bu açıklarına katkı sunuyor. Öncelikle, bu açıkları kapatmaya çalışıyor. Yaratıcı drama, sorgulama yapmayı öğretmiyor yaptırıyor. Ve sonrasında da birey bunu cebine koyuyor. Atölyenin dışına çıktığında yani gerçek yaşamda da sorgulama yapmaya başlıyor.

Sorgulamak, neden sonuç ilişkisi kurmak, hayal gücüne destek olmak hem bedensel ve hem de sözel olarak ifade becerisine katkı sunmak yaratıcı dramanın temel kazanımlarından bazılarıdır. Biz şuna inanıyoruz: Bir bireyin neden sonuç ilişkisini kurma becerisini ve sorgulama becerisini geliştirirsek eğer o çocuğa daha rahat Türkçe'yi anlatabiliriz. O çocuğa daha rahat İngilizce'yi öğretebiliriz.

Peki sizin uzmanlık alanınız hem yaratıcı drama hem de çocuk edebiyatı mı?

Çocuk edebiyatında uzmanmıyım bilmiyorum ama yaratıcı drama alanında uzmanım. Aslında o aldığımız belgelere göre konuşuyorum. Bir hocam bize şunu öğretti: Olmadık olmaya çalışıyoruz hala. Ben de o noktada olduğumu düşünüyorum. Çocuk edebiyatı ve yaratıcı dramanın kazanımlar bakımından çok ciddi ilişkisi var. 1 yıl boyunca bu alanda en iyi hocayla çalıştım. Ankara Üniversitesi'nde Prof. Dr. Sedat Sever'den çocuk edebiyatı üzerine ders aldım. Biz her hafta dersten sonra bir kitap belirlerdik o kitabı okur ve hocanın belirlediği ölçütlere göre de kitabı değerlendirirdik. Çocuk edebiyatı merakım böyle başladı.

10 yıl boyunca dramada çok küçük yaş gruplarıyla çalıştım ve hala da çalışıyorum. Çocuklarla çalışırken kitaplardan yararlanıyordum. Klasik masalların çok ciddi zararları olduğunu farkettim. Sedat hocanın derslerinden sonra.

Nedir bu klasik masalların problemleri?

Örneğin toplumsal cinsiyet, kadın erkek eşitsizliği… Rapunzel, Pamuk Prenses, Kırmızı Başlıklı Kız masallarında o eşitsizliği gördüm. Sonra dedim ki ben çocuklara çok kötü şeyler yapıyormuşum. Çünkü, o kitapları kullanıyorum üstüne bi de çocuklara doğaçlama yaptırıyorum. Yani o kitaplarda ki davnanışları daha çok içselleştirmesine neden oluyorum. Dolayısıyla yaratıcı dramayı bu anlamda çok kötü kullandığımı farkettim.

DÖNÜM NOKTAM SEDAT HOCA…

Bunu ne zaman farkettiniz?

Nitelikli çocuk kitaplarını farkedince farkettim… Örneğin 'Kırmızı Başlıklı Kız Masalı' nasıl başlar: Anne mutfaktadır, kurabiye yapar ve kız çocuğuna verir 'Hadi büyükannene götür' der. Ama nitelikli çocuk kitaplarında bu yok. Sonra canlandırmalarıma dönüp baktım. Kız çocuğu mutfağa geçiyor, erkek çocuğu bekçi rolünde gene kurtaran sanki kadının ya da kız çocuğunun erkeğe ihtiyacı varmış ve olmalıymış gibi…

Bir diğer örnek; Hansel ile Gretel masalı… En sonunda iki çocuk ne yaparlar. Sıcak olan fırına cadıyı atarlar ve böyle kurtarırlar. Ben de bunu canlandırtıyordum sonra çocuklara dönüp 'Ne kadar güzel oynadınız. Çok teşekkürler' diyordum. Tabii o zamanlar mesleğin ilk yılları. Sedat hocanın dersinde okuduğumuz kitaplar yaşamımda dönüm noktası oldu. Drama özellikle Ankara, İstanbul ve İzmir'de kendini gösteriyor. Çocuk edebiyatının yaratıcı dramadan daha geride olduğunu düşünüyorum.

Çocuğun aklında ki anne imgesi hep mutfak…

Toplumsal cinsiyet ve rollerle ilgili çocuk edebiyatı bağlamında pek çok farklı konu ele alınabilir. Kitap kahramanlarının cinsiyetinden, doğalmış gibi sunulan toplumsal rollere, cinsiyet eşitsizliğinden eril dile pek çok önemli sorunu içinde barındırıyor. Toplumsal cinsiyet rolleri doğumumuzdan itibaren aile, okul ve sosyal çevrede bir kıyafet gibi üzerimize doğallıkla geçiriliyor. Bu roller, masallar, söylenceler, kültürel kodlar ve alışkanlıklarla sürekli bir biçimde pekiştiriliyor. Dolayısıyla ataerkil yapının dil yoluyla edebiyata sızmaması söz konusu değil. Çocuk edebiyatı alanında yayımlanan kitaplar incelendiğinde cinsiyetçi bir yaklaşım sergileyen ve eril söylemi pekiştiren metinlerin fazla olduğunu görürüz.

HİÇ SORGULAMADIĞIMIZ MASALLAR

Kadın karakterler prenses olmalarına rağmen hizmetçi muamelesi görüyor olsa bile evlenene dek evden çıkamaz. Yani kadınlar ev ve aileyle aynıymış gibi değerlendirilir. Hepimiz çocukken uykudan önce masallar dinlemişizdir. Külkedisi, Pamuk Prenses, Uyuyan Güzel gibi karakterler bir yana, klasik Türk masalları da hepimizin hafızasında kendine silinmez bir yer edinmiştir. Hikaye ayrıntıları zamanla değişebilir, ama genel nitelikler herkes için sabittir: Pamuk Prenses'teki kırmızı elma, cam tabut; Külkedisi'ndeki cam ayakkabı vs. ama objektif bir değerlendirme yapmamız gerekirse masallar tam olarak masum olmayabilir. Toplumun gizli arzuları masallarda karşımıza çıkar. Örneğin tüm kadın karakterler yönetilmek ve beğenilmek; tüm erkekler ise kahraman olmak ister. Zaten masallarda kadınlara ve erkeklere yüklenen misyonlar da bununla ilişkilidir. Kadınlar masum, güzel sebatlı olmalıdırlar. Kendilerini kurtarmak için hiçbir şey yapmamalı, kurtarılmayı beklemelidir. Kurtarmak erkek işidir. Çünkü erkek kurtarıcı ve kahraman olmalı, her durumda cesaret göstermelidir. Kurtarılmak istemeyen kadına ve kurtarmak istemeyen erkeğe doğrudan kötü ve yetersiz etiketi yapışır. Kadın karakterler prenses olmalarına rağmen hizmetçi muamelesi görüyor olsa bile evlenene dek evden çıkamaz. Yani kadınlar ev ve aileyle aynıymış gibi değerlendirilir. Bu da kadınların çalışmasının, üretime katılmasının ve iş hayatında yer almasının desteklenmesi gereken ülkemizde ve dünyada belki de en tehlikeli fikirlerden biridir.

Çocuk kitaplarını önce ebeveynlerin okuması gerektiği zaten bilinir; ama kim bilir belki de anlatılmasına alıştığımız ve artık hiç sorgulamadığımız masalları da yeniden değerlendirmekte fayda vardır...

ÖĞRETMEN 40 ÇOCUĞA DOKUNUYOR

Nitelikti kitaplardan velilerin ve öğretmenlerin haberleri yok. Öğretmenler hala 100 Temel Eser peşinde. Okul okul gezmeye başladım. Bir buçuk yıldır Ankara'da bir çok kreş ve okul gezerek öğretmenlere nitelikli çocuk edebiyatı nedir, özellikleri nelerdir, kitap alırken nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlatmaya başladım. Ben bir öğretmene dokunuyorum o öğretmen gidip 40 öğrenciye dokunuyor...

'ZIMBA' ÇOCUĞU KİTAPTAN SOĞUTUYOR

Nitelikli bir kitap için kriter nedir?

Çoçuk edebiyatı kitapları eğer yetişkinlere de hitap ediyorsa nitelikli bir kitaptır… Diğer bir ölçüt çizimler… İlkokulda bir arkadaşım bir güneşe güneş gözlüğü çizdi. Normal klasik güneşi saga ya da sola alırdık sonra sarı çizgilerlerle yapardık. Bir gün, arkadaşım güneşe, güneş gözlüğü çizdi. O güneşe farklı baktı. İlüstratörler de farklı bakıyor. Türkiye'deki önemli illüstratörlerden birisi de Elif Yemenici. Çok güzel çizimleri var. Yemenici'nin kitaplarında klasik bir kız çocuğu yok yaratıcı bir kız çocuğu var. Kitaplarının tek bir kusuru var zımba. Biz dikiş ya da yapışkanlı olmasını istiyoruz. Araştırmalar şunu gösteriyor çocuğun eli buraya değdiğinde kanıyor ve acıyor. Ve çocuk kitaba dokunmak istemiyor.

YOLCULUĞA ÇIKIN

Bize biraz kitaplarınızdan bahseder misiniz?

'Bana Hayallerini Anlat' bir de çok yazarlı bir drama kitabımız var o da öğretmenlere yönelik. Öğretmen el kitabı diyebiliriz. Bir diğer kitapta Prof. Dr. Sedat Sever de. O kitapta çocuk felsefesi üzerine 'Yol Ayrımı.' Türkiye'de iki yıl önce bir araştırma yapılmış. Çocuklara soru sormuşlar hayalin nedir? Çocukların yüzde 50'si cevap vermemiş 'bir hayalim yok demiş' Bu çocukların bazıları simitçi, taksici, doctor, bankacı ve bir çok farklı meslek sahibi insan olacak. Yaşamda insanlar sevdiği işi yaparlarsa psikolojik olarak daha mutlu karakterlere sahip yaşamaya devam edecekler. Hayaller çok geniş kavramlardır ben sadece meslekler üzerinden aldım. Bir tane kahramanım var şarkı söylemek istiyor ama bunun için de bir şey de yapmıyor. Sadece düşünüyor. Kitapta çocukların ilgisini çekebileceğim bir el var hemen hemen her sayfada var. Burda da şunu yapmaya çalıştım. Bazen hayallerimizi tek başımıza yaparız bazen de birisinin yardımıyla yaparız. O yardımı geri çevirmeyebilirsin şarkı söyleme hayaliyle ormandaki bir çok hayvanla karşılaşıyor kimisi hayalini gerçekleştirmiş itfiayeci olarak çalışmış kimisi yazar olarak bulunuyor. Kimisi hayal ediyor örneğin kurbağa hala prens olmak istiyor. Böyle ütopik hayalleri olanlar da var. Sonrasında da çocuğa şunu farkına vardırmaya çalışıyorum. Bir hayalin olmalı ve bu hayale yönelik de bir şeyler yapmalısın. Kitabın son iki sayfasını da çocuklara bıraktım. Birinci sayfada 'Eğer bir hayalin varsa lütfen bunu yaz' ikinci sayfaya da 'Lütfen bunu çiz' diyerek biraz da çocuğu kitapta aktif hale getirmek istedim. Olumlu tepkiler aldım.

Muhabir: Haber Merkezi