Büyük umutlarla beklediğimiz Euro 2020 nihayet bizim için çok sert geçen Türkiye – İtalya maçıyla start aldı.

Rakibimiz çok zorluydu ama biz gerek elemelerde son şampiyon Fransa karşısında gerekse daha Mart ayında 2022 Dünya Kupası elemelerinde Hollanda ve Norveç maçlarında gösterdiğimiz performansla zor rakipler karşısında daha iyi sonuçlar aldığımızı göstermiştik.

Ancak Roberto Mancini (Gerçi G.Saray'ı çalıştırdığı dönemde onu da diğer kaliteli yabancı teknik adamlara yaptığımız gibi yerden yere vurmuştuk) yönetimindeki İtalya Milli takımı tam 27 maçtır yenilgi yüzü görmüyordu. İstim üzerindeydi. Çok güçlü bir kadroya sahipti. 36'lık kaptanları Chiellini savunmanın emniyet subabı gibiydi. Orta sahanın beyni Chelsea'li Jorginho, Juventuslu mevkidaşı Bernardeschi'yi kesen Kaan Ayhan ve Mert Müldür'ün takım arkadaşı 17 gollü Sassuololu Berardi ile 19 gollü Napolili İnsigne ve 20 gollü Laziolu İmmobile gibi etkili hücum silahlarıyla İtalya, 400 milyonu aşkın futbolseverlerin izlediği açılışta, tam da kendisinden beklenilen gibi oynadı.

Aslında beklenilmeyen gibi oynayan 'Bizim Çocuklar' oldu. Doğrusu bu kadar mahkum oynayacakları, bu kadar etkisiz olacakları hatta bu kadar pas yapmaktan bile aciz olacaklarına kendileri bile ihtimal vermiyorlardı.

Ama bizim bu konuda da yani kötü başlangıç yaptığımız büyük turnuvalarda inanılmaz geri dönüşlere imza attığımızı da hatırlatmadan geçemeyeceğim.

2000 Avrupa şampiyonası (Belçika-Hollanda) 1.maçta İtalya'ya 2-1 yenildik ama Çeyrek finale kadar yükseldik.

2002 Dünya Kupası (G.Kore-Japonya) 1.maçta şampiyon Brezilya'ya 2-1 yenildik ama 3'üncülük mücadelesinde G.Kore'yi 3-2 yenerek bugüne kadarki en büyük başarımızı elde ettik.

2008 Avrupa Şampiyonasında (Avusturya-İsviçre) eleme gurubundan başlayan bir değil birkaç muhteşem geri dönüşlerimiz vardı. Deplasmanda daha 5.dakikada yenik duruma düşen millilerimiz, sonraki dakikalarda attıkları gollerle Yunanistan'a 4-1'lik ağır bir yenilgi yaşattı. Finallerdeki ilk müsabakamızda Portekiz'e 2-0 kaybetmemize rağmen yarı finale kadar yükselme başarısı gösterdik. A grubundaki son maçımızda Çekya 2-0 öne geçmesine rağmen Arda Turan ve Nihat Kahveci'nin (2) golleriyle 3-2 kazanarak adımızı çeyrek finale yazdırdık. Hele bir Hırvatistan maçı vardı ki hafızalardan asla silinemez. Normal süresi golsüz biten mücadelenin 119.dakikasında 1-0 yenik duruma düştük. Uzatmaların da uzatma anlarında gelen Semih Şentürk'ün golü maçı penaltılara taşıdı ve Burada da Hırvatlara üstünlük sağlayarak yarı finale çıktık.

UMUDUMUZ KARDEŞ EVİ BAKÜ'DE

Yani demek istiyoruz ki 'Bizim Çocuklar'ın kardeş evi Bakü'de oynayacakları 2 maçları daha var. Hele bu iki rakibimiz Galler ve İsviçre'nin bizimle yapacakları müsabakaların dışında Roma cehennemine gidecek olmalarının dışında birbirleriyle oynadıkları müsabakanın da tam istediğimiz gibi berabere sonuçlanması, lehimize gelişen ve moral motivasyonumuzu yükselten gelişmelerdi.

Umudumuz Kardeş evi Bakü'de diyor ve Çarşamba günkü yazımda da bu mücadeleleri daha detaylı irdeleyeceğimi belirterek A Milli takımımız ilgili görüşlerime nokta koyuyorum.

A.GÜCÜ VE G.BİRİLĞİ'NİN YENİ YÖNETİMLERİ

Geçtiğimiz sezon biz Ankaralılara büyük üzüntü yaşatarak küme düşen iki güzide takımımız Ankaragücü ve Gençlerbirliği seçimleri yapıldı ve yeni yönetimleri belli oldu.

Ankaragücü başkanı Sevgili Fatih Mert'in görevi bırakmasıyla başkanlığa Faruk Koca seçildi. Koca, seçimde rakibi Metin Akyüz ile yaptığı yarışı önde biterek Ankaragücü'nün yeni başkan oldu.

Gençlerbirliği'nde ise bazı işgüzarların söylemleri yüzünden başkan adaylığından çekilen ancak camianın akil insanların araya girmesiyle yeniden tek başkan adayı olarak seçime giren Mehmet Niyazi Akdaş, 44 yıllık Cavcav yönetimi resmen bitirerek başkanlık koltuğuna oturdu

Her iki başkanın da tam 40 yıl sonra Süper ligimizi, Başkent temsilcisi olmadan bize izlettirmelerine son vereceklerine inanıyor ve kendilerine başarılar diliyorum.