“Yazarlar kelimelerle hayatı işler. Bu hayat gönülden geçer” diyen Şair Yazar Ayten Taş, kendi serüvenini anlatırken edebiyatın özünü bu sözlerle özetliyor. Onun kalemi, Anadolu insanının sıcaklığını ve öğretmenlik yıllarının birikimini yansıtıyor. Malatya’da başlayan, Mersin ve İstanbul’da devam eden edebiyat yolculuğu; “Zemheride Şarkı Söylemek” ve “Aral Gibi” adlı eserleriyle edebiyat dünyasında kendine özgü bir yer kazandı. Duyguların evrensel bir dil olduğuna inanan Taş, “İnsanı her şeyiyle bütünleyen kelime gönüldür. İnsanın gönlü nasılsa kalemi de öyledir” sözleriyle edebiyatın insana dokunan yönünü Başkent’e anlattı.

· Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Merhabalar. Ben Ayten Taş. 1973’te Malatya’da doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Malatya’da, lise öğrenimimi Mersin’de tamamladım. 1995’te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldum. MEB’de birçok ilde öğretmenlik yaptım. Öğretmenliğe devam ederken Mersin Üniversitesi Fransızca Mütercim-Tercümanlık Bölümü’nü kazandım. Fakat tayinim Mersin’e çıkmadığı için bölümü bırakmak zorunda kaldım. 2023’te emekli oldum. Evli ve üç çocuk annesiyim.

· Yazarlık süreciniz nasıl başladı?

Yazar olmak çocukluk hayalimdi. Resim ve müzikle de amatörce ilgileniyorum. Bu hayalin gerçekleşmesinde ilk adımı “Zemheride Şarkı Söylemek” adlı eserimle attım. Ardından “Aral Gibi” romanı geldi. Bu yolda bana ışık olan çok kıymetli editörüm sevgili İlknur Artuğ’a, kitaplarımın kapak tasarımı ve dizgisini yapan Aleyna Eda Oral’a, eserlerimin yayımlanmasında bana destek olan Mustafa Tenker Yayım Grubu ailesine, Genel Yayın Yönetmeni Beyza Bakırcı’ya, kıymetli aileme ve bana ilham olan sevgili öğrencilerime teşekkürlerimi sunuyorum.

“İNSANLARI ANLAMAYA ÇALIŞMAK ÖNEMLİ”

· “Zemheride Şarkı Söylemek” ve “Aral Gibi” kitaplarınızda duygular oldukça yoğun. Bu eserlerdeki karakterleri oluştururken kendi yaşamınızdan izler taşıyor musunuz?

Roman yazmak için sadece okumak yetmiyor. Yazarın birikimleri ve gözlemleri de çok önemli. İzlediğimiz bir film, bir tiyatro, tanık olduğumuz bir olay, baktığımız bir resim yazarın yazma kapasitesini ve ritmini çok etkiler. Günlük yaşamda o kadar çok insanla, duyguyla, düşünceyle karşılaşıyoruz ki, bütün bunları bir anda enerjimizin karşılaması mümkün değil. Fakat kurabildiğimiz kadar empatiyle biraz da olsa insanları anlamaya çalışmak önemli. Eserlerimde kendi duygu ve düşüncelerim elbette ki yansımıştır. Ama bu durum karakterlerimin ve kurgumun önüne asla geçmemiştir. Yaşam radarıma giren bireyleri, olayları, durumları harmanlayarak sunmaya çalışıyorum.

· Edebiyatla bu kadar iç içe bir hayat sürmüş biri olarak, size en çok etkileyen yazarlar veya şairler kimlerdir?

Edebiyat o kadar zengin bir alan ki… Yazar ve şairler o kadar renkli ki… Özellikle isim söylemek gerekirse; yazar olarak Yaşar Kemal ve Cengiz Aytmatov, şair olarak ise Fuzuli ve Attila İlhan…

“ÖĞRENCİLERİMİN DÜNYASINDAN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM”

· Uzun yıllar edebiyat öğretmenliği yaptınız. Öğrencilerinizle geçirdiğiniz yıllar yazarlık dilinizi veya bakış açınızı nasıl etkiledi?

Öğretmenlik çok güzel bir meslek. Öğrencilerinize en iyisini vermeye çalışıyorsunuz. Kitap okuma saatlerimiz olurdu. Sessiz bir ortamda sayfaların dili konuşurdu ve biz dinlerdik. Kitap paylaşımlarımız çok olmuştur öğrencilerimle. Benim tavsiye ettiğim kitaplar olmuştur, onların da bana tavsiye ettiği kitaplar. Kitaplar üzerine konuşmalarımız olurdu; eleştiriler, övgüler… Çok verimli saatlerdi. Öğrencilerimin dünyasından çok şey öğrendim. Bakış açım zenginleşti. Özellikle kitap kurdu öğrencilerim bu zenginlikte çok etkendir.

İnanıyorum ki bu satırları okuyan öğrencilerimin dudaklarında mutlu bir tebessüm belirecektir. İyi ki varsınız, güzel öğrencilerim.

“YAPAY ZEKA DUYGULARI BİLİR AMA HİSSEDEMEZ”

· Günümüz edebiyatında sıkça tartışılan bir konu: “Yapay zeka yazarlığı.” Sizce insan kaleminin dokunduğu metin ile yapay zeka ürünü bir yazı arasındaki en belirgin fark nedir?

Tabii ki empatidir. Yapay zeka verileri işler ve ona göre tepkiler verir. Duygusal olarak etkili olamaz. Kendisine yüklenmiş verilerle insani ifadelerde bulunabilir ama tam anlamıyla insan olamaz. İşte empati, insani bir duyumsama durumudur. Yapay zeka yani makine, duyguları bilir ama hissedemez. Empatiyi yapabilmesi bence mümkün değildir. Bizde “gönül” diye bir kavram vardır. İnsanı her şeyiyle bütünleyen bir kelime… İnsanın gönlü nasılsa kendisi de odur; onunla var olur. Yazarlar kelimelerle hayatı işler. Bu hayat gönülden geçer.

Yazarlık yolculuğunda yapay zekanın, yani makinenin, gönül testini geçebileceğini zannetmiyorum.

· Yazarlık yolculuğunuzda mutlaka dönüm noktaları olmuştur. Sizi en çok zorlayan ya da yönünüzü değiştiren bir anı paylaşır mısınız?

Her insan bir dünyadır. Öğretmenlik yaptığım sürede birçok dünyayla tanışma imkânım oldu. Özellikle sevgili öğrencilerimle karşılıklı dünyalarımızı büyüttüğümüze inanıyorum. Okuduğumuz şiirler, yazdığımız cümleler, yaptığımız sohbetler yazarlık dünyam için çok güzel anlar oluşturdu. Bu sohbetlerde sıkça karşılaştığım sorulardan biri de “Hocam, neden kitap yazmıyorsunuz?”du. Güzel yüreklerden yayılan beklentiler beni bugüne getirdi. Edebiyatta daha verimli olmak, birçok insana ulaşmak, yüreklere dokunmak benim için daha bir önem kazandı. Eserlerimi okuyanlara şifa, ışık ve huzur olsun beklentisiyle yazıyorum.

“İNSANLIĞIN ORTAK BULUŞMA DİLİ, DUYGU DİLİDİR”

· Anadolu insanının sıcaklığı eserlerinizde hissediliyor. Yöresel kültür ve değerlerin edebiyatınızdaki yerini nasıl tanımlarsınız? Özellikle yerel değerlerden yola çıkarak evrensel bir dile ulaşmanın size göre formülü nedir?

İnsanlar yüzyıllar boyunca savaşmış, göç etmiş ve birçok olay yaşamışlar. Geçmişten günümüze geçen zamana baktığımızda kullanılan eşyalar, paralar, giyecekler, kap kacaklar, savaş aletleri vb. çok şey değişmiş. Hemen her kültürde bu değişime rastlayabiliriz. Fakat yüzyıllardır değişmeyen bir şey var ki, o da duygularımız: sevmek, kızmak, acımak, utanmak… Duygulardan yola çıkarak evrensel bir dile ulaşılabileceğine inanıyorum. Farklı alfabelerle de yazılsa, farklı coğrafyalarda da olunsa insanlığın ortak buluşma dili, duygu dilidir. Bunu yaparken kendi kültürel değerlerimizi koruyarak ve tanıtarak iletişimi daha etkin hale getirebiliriz. Kültür dediğimiz maddi ve manevi değerler bir milleti güçlü kılar. Toplum içindeki manevi bağlar sağlamlaşır. Kendimizi dünyaya ne kadar tanıtırsak, medeniyet sahnesinde söz sahibi olmamız o kadar kolaylaşır ve önem kazanır. Kültürümüzü yansıtan eserler başka dillere çevrildiğinde daha çok tanınıp iletişimi kolaylaştırabiliriz. Eserlerimde bu nedenle kendi kültürümüze ait unsurları vermeye çalışıyorum. Ülkemizin o kadar zengin bir havası var ki… İnsanın gönlünden tutun, çeşitli nefis yemeklerine kadar. Öğretmenlik yaptığım şehirlerin kendine has, yöresel özellikleri var. “İnsan yaşadığı yere benzermiş” diye de bir söz vardır. Şehirler, insanlar, iklim bir yazar için kıymetlidir. Kalem dile gelir ve hayatı yazmaya başlar. Böylece edebiyatın evrensel yolculuğu başlar.

· Geleceğe dönük plan ve projelerinizi paylaşır mısınız?

Yazmaya devam edeceğim. Plan ve proje değerlendirmesinde kıymetli editörüm İlknur Artuğ ki kabul ederlerse kendisiyle edebiyat yolculuğuna devam etmeyi diliyorum.

Kaynak: Başkent Gazetesi Tolga Alca