Dinci faşist Netanyahu Hükümetinin Gazze’de uyguladığı katliam ve yıkım projesi, kendi “distopik” Büyük İsrail projelerini yıkacak sonuçlar doğurmaya başladı...
Bilindiği gibi bu “distopik” proje, Tevrata dayandırılan Nil’den Fırat’a kadar uzanan bölgenin ataları İbrahim’e tanrı tarafından verildiği iddiasına dayanıyor...
Öyle olunca bugüne kadar İsrail tarafından işgal edilmiş Filistin ve Arap toprakları daha sonraki işgallerin yalnızca bir ilk adımını oluşturuyor.
***
Netanyahu ve benzeri fanatik Yahudiler, kendi güçlerinin bu projeyi gerçekleştirmeye yetmeyeceğini elbette biliyorlar...
Yahudi mitolojisinin ünlü kahramanı peygamber/kral Davud’un bir sapan taşıyla Filistinli dev savaşçı Golyat’ı yere yıkıp kafasını kesme hikayesi sonuçta bir masaldan ibaret...
İsrailli dinci faşistler, bu tür masallara inansalar da “Büyük İsrail Projesi”nin ABD başta olmak üzere Batılı devletlerin askeri ve ekonomik desteği olmadan gerçekleştirilemeyeceğinin farkındalar.
***
İsrail, daha işin başında ABD ve Batı tarafından yaratılmış bir devletti...
Kudüs çevresinde kurulan bu küçük devletin savaşlar ve işgallerle büyümesi Batı’nın koruması, kollaması ve yardımlarıyla mümkün oldu...
Eğer ABD ve Batılı ülkeler dünyayı istedikleri gibi şekillendirmeyi ve üstünlüklerini ebedi kılmayı başarabilselerdi, belki bir gün İsrailli fanatikler de hayallerini gerçekleştirme imkanı bulabilirlerdi.
***
Ancak durum hiç de o yönde gelişmiyor...
ABD ve Batı’nın 1980’lerde kurduğu, 1990’lı yıllarda rakipsiz hale getirdiği Batı üstünlüğü, 2010’lu yıllardan itibaren hızla yıpranıyor...
Irak, Suriye ve Ukrayna savaşları bu yıpranma sürecinin bölgesel ataklarla tersine çevrilemeyeceğini herkese göstermiş bulunuyor.
***
Küresel açıdan bakıldığında ABD’nin ve İsrail’in savaş gücünü küçümsemek mümkün değil...
Ne var ki, bu savaş gücünün başarıyla kullanılabilmesi için hem iç hem de dış koşulların uygun olması gerekiyor. Bu iki koşul bir araya gelmeyince başarı sağlanamıyor...
Vietnam Savaşı sırasında tartışılmaz bir askeri üstünlüğe sahip olan ABD’nin sonunda bölgeden çekilip gitmek zorunda kalması bunun en açık örneği.
***
Bilindiği gibi ABD’nin Vietnam savaşında uğradığı yenilgi, askeri bir yenilgi değildi...
Bu yenilgiyi getiren şey ABD’nin bu savaşta sergilediği şiddet ve vahşetin hem dünyada hem de kendi ülkesinde yarattığı tepkiydi...
Bu gerçeği Irak Savaşı ve Afganistan Savaşı da doğruladı. Her iki savaşta da ABD ordusu askeri çatışmalarda üstünlük sağladığı halde sonunda işgal ettiği bölgelerden çekilmek zorunda kaldı.
***
ABD, Suriye’de bu güçlüğü bölgesel savaşı “vekaleten” yürüterek aşmaya çalışıyor...
Ukrayna Savaşı da bu tür bir başka deneme...
Ama o girişimler de tutmuyor!
***
Gazze Savaşının başlarında HAMAS’ın dinci ideolojisinden kaynaklanan hataları İsrail ve ABD başta olmak üzere Batı’daki destekçileri açısından umut verici bir ortam yaratmıştı...
Ne var ki dinsel ön yargıların yarattığı şiddetin uygulanmasında HAMAS’ı kat kat geride bırakan İsrail, bu ortamı kısa zamanda hem kendisi hem de ABD aleyhine çevirmeyi başardı!..
Her geçen gün artan şiddet ve terörün doğurduğu tepkiler yalnızca “dış dünyada” değil İsrail ve ABD’nin kendi içinde de büyümeye devam ediyor.
***
Örneğin ABD’de geçtiğimiz günlerde on binlerce insan Filistinlilerle dayanışma amacıyla sokağa döküldü ve Biden’ın İsrail yanlısı tutumunu protesto etti...
Bu gösteri sırasında atılan sloganlarla İsrail ordusunun eylemleri bir “jenosit” (soykırım) olarak nitelenirken Biden da bu suça ortak olmakla suçlandı...
Bölgede görev yapan Birleşmiş Milletler uzmanları da aynı günlerde bir açıklama yaparak İsrail ordusunun Gazze’de yürüttüğü bombardımanın “büyüyen bir jenosit riski yarattığı” uyarısında bulundular.
***
Bilindiği gibi İsrail devletinin yaratılmasını mümkün kılan olayların başında II. Dünya Savaşı sırasında Alman Nazilerinin Yahudilere karşı uyguladığı jenoside duyulan tepki geliyordu...
Şimdi İsrail aynı tepkilerin hedefi haline geliyor...
Bu hiç de geçersiz bir iddia değil; çünkü Birleşmiş Milletler Jenosit Konvansiyonu, bu suçu “bir ulusal, etnik, ırksal veya dinsel grubu kısmen veya tamamen yok etmek amacıyla yürütülen eylemler” olarak tanımlıyor.
(Devam edecek)