İran'a böyle bir gezi yapmanızın nedenini kısaca anlatır mısın?

İran üzerine zaten yıllardır çalışıyorduk. Ben Ön Asya Arkeolojisi adlı şimdi müfredattan kaldırılmış bir bölümden mezun oldum. Okuldayken İran arkeolojisi üzerine dersler gördük. Tarihte keçi ve koyunun evcilleştirildiğine dair en erken izler Zagros Dağları silsilesinde yer alan ZaviÇemi, Şanidar gibi prehistorik istasyonlardır. Sonraki yıllarda Persler, Parthlar üzerine de dersler işledik. Zaman içinde bu ülkenin Ortaçağ ve Yakın Çağ tarihine de ilgi duymaya başladım. Eski Farsça üzerine yayınlar yaptım. Geç de olsa incelediğimiz kültürlerin izlerini kendi gözlerimizle görmek istedik. Teoman zaten fotoğraf tutkunu olduğundan Hindistan'a gidip gelmişliği vardı. O daha çok günlük hayatla ilgileniyordu. Onunla iyi ve tamamlayıcı bir ekip olduk.

İran'a gidişinizi anlatır mısınız?

İran'a hiç uçak kullanmadan gidip geldik. Karayoluyla yaklaşık 5 bin kilometre yol kat ettik. Çoğunlukla taksi veya tren kullandık. Taksiler zaten çok ucuz. İran'da benzinin litresi Türk parasıyla 1 lira bile değil. Karayoluyla 5-6 saatlik uzunluktaki mesafeleri taksiyle Türk parasıyla 150 liraya falan gidebiliyorsunuz. Biz de mesela Van Kapıköy sınır kapısından Tebriz'e kadar yolda farklı yerleşimlere uğrayarak 350 kilometre kadar yola 300 tümene (yaklaşık 150 lira) gittik. Yani kilometre başına 1 tümen ödedik, sonra İranlı arkadaşlar 200 tümen de versek yeterli olacağını söylediler. Neticede benzin ucuz olduğundan hele iki üç arkadaşsanız İran'da taksiyle seyahat en mantıklısı. Zaten otobüsler ne vaktinde kalkıyor ne de her saat bir yere otobüs bulmak mümkün. Otobüsün vaktinde kalkmadığından söz ederken Türkiye'deki gibi 15-20 dakikalık gecikmelerden bahsetmiyoruz. Saat 6 'da kalkacağı söylenen otobüs 8 de kalkabiliyor. İran'da otobüs bekleyeceksen 2-3 saat rötarı normal karşılaman lazım. Zaten bu kadar rötara bizden başka şaşıran da yoktu. Herkes için saat 7'de gelecek denilen otobüsün 9 da gelmesi sıradan bir olay. Otobüsler ise oldukça rahat. Benzin ucuz olduğundan çok yolcu sıkıştırma ihtiyacı duymuyorlar. Koltukları dişçi koltuğu gibi nerdeyse yatak pozisyonuna gelecek kadar yatırıp uyuyabiliyorsunuz. Zaten otobüsçüler özellikle de Türkiye'ye sefer yapanlar yolcudan para kazanmıyorlar. Yolcuları görüntü olarak kullanıyorlar. Bizim bindiğimiz otobüste gümrük memurları yaptıkları aramada litrelerce kaçak benzin ve kutularca sigara buldular. Orada bir yere gidilecekse tren veya taksi daha mantıklı… Trenler bizim için nostaljikti çocukluğumuzun (80li yılların) teneke kutusu gibi trenlerini andırıyorlar. Türkiye'de vagonlar aynı renk ve biçimde olur İran trenleri sirk treni gibi her vagon ayrı renkte ve farklı biçimde. Ne buldularsa vagon olarak arka arkaya takmışlar. Bu ilginç ve eğlenceli bir görüntü oluşturuyor. Trenler yavaş ama tam saatinde kalkıyor. Bu da zaman mefhumu olmayan bir ülkede oldukça ilginç bir özellik. Trenle ne zaman nereye varacağınız garanti. Bir de demiryoluna önem veriyorlar hemen hemen bütün büyük kentlere ve ülkenin her noktasına demiryolu ulaşıyor biz oradayken yeni hatların yapımı da devam ediyordu.

UÇAK TERCİH ETMEDİK

'Uçak kullanmak istemedik' dediniz nedenini öğrenebilir miyiz?

Uçak kullanmamak bizim için bilinçli bir seçimdi. Bir ülkeyi yakından tanımak istiyorsanız bence uçak kullanmamanız gerekiyor. Şimdi İstanbul'da bin hop Tahran'da in. Arada neler kaçırdın, coğrafya nasıl değişti? Bunları bilemiyorsun. Halbuki Van'dan Culfa'ya gittiğimizde Aras Nehri'nin yanında yolculuk ettik. Ardından Tebriz, ve artık kurumuş gibi olan Urmiye Gölü çevresi. Örneğin Türk motorcularla karşılaştık tüm İran'ı motorla geziyorlardı, bence asıl yolculuğu çöl güneşi altında onlar yapıyorlardı.

İran'da ilk gözünüze çarpan neydi?

İran'da sohbet ettiğimiz arkadaşlardan biri 'Türkiye'de en sevdiği olayın düzenli trafik olduğunu, insanların trafik kurallarına gösterdiği dikkate hayran olduğunu' söyleyince şaka yaptığını sandım. Türkiye ve düzenli trafik!Birkaç gün içinde arkadaşımızın ne demek istediğini ve nasıl yerden göğe kadar haklı olduğunu fark ettik. İran'da trafik kuralı diye bir kavram yok. Çoğu otoyolda ne kenar işareti, ne şerit çizgisi var. En kalabalık caddelerde ve dört yol ağızlarında bile trafik lambası yok.

EVRENSEL KREDİ KARTLARI ORADA GEÇMİYOR

İran'a yabancı olanlar için en büyük sıkıntı neydi gözlemleriniz neler?

Orada, yurt dışından gelenler için en kötüsü yollarda nerdeyse hiç uyarı tabelası olmaması. Bir şehre girerken ne şehrin adını yazan bir tabela var ne de hangi yolun nereye gittiğini gösteren bir levha. En ilginci ise tabelaların renkleri. Bilindiği üzere tüm dünyada evrensel olarak mavi tabelalar bir kente kaç kilometre kaldığını, beyaz tabelalar şehir içindeki semtleri, kahverengi olanlar tarihi turistik yerleri gösterir. İran'da böyle bir kural yok. Bir fabrikayı işaret eden tabela kahverengi olabiliyor ya da tarihi bir yer mavi tabelayla gösterilebiliyor. Özetle bu ülkede tabela izleyerek yol bulmak biraz zor.Hemen hiçbir yerde WC yazısı göremezsiniz. Tuvalet yazısı Farsça olduğu gibi kadın-erkek bölümleri de Farsça, en azından bir pipo ya da bir topuklu ayakkabı resmi bile yok. Farsça bilmiyorsanız tuvalete gitmeniz biraz zor. Döviz bürosu yok gibi bir şey. Koskoca Tahran'da bir döviz bürosu bulabilmek için 20 kilometre yol gittik. Bankalarının uluslararası bağlantıları olmadığı için evrensel kredi kartlarının hemen hiçbiri geçmiyor. Yani kredi kartımdan alış veriş yaparım diyen biri fena halde yolda kalır.

Peki İran'da internet kullanımı nasıldı ?

İnternet dediğimiz gibi hem yavaş hem de çok sınırlı. Telefonlar çoğu yerde çekmiyor. Yeterli çekim alanı yok. Bu açıdan İran Türkiye'nin 90'lı yıllarını yaşıyor gibi.

Turizmi ile ilgili gözlemlerinizi ve bu ülkeye gidecekler için neler anlatırsınız?

Ülkede hemen hemen hiç turist yok. Batılılar zaten korkuyor. Nadir olarak Japon turistlere rastladığımız oldu. Asyalılara karşı Avrupalılara gösterilen tepki yok. Ama genel olarak turist yok gibi. Bunun yanında dış turizm olmasa da iç turizm inanılmaz gelişmiş. Müzelere giriş kendi vatandaşlarına çok ucuz, Türk lirasıyla 2-3 lira gibi düşünün. Yabancı turistlere bunun on katı, sanki çok yabancı geliyormuş gibi. Ama müzelerin durumu açık söylemek gerekirse Türkiye'den iyi. Mesela bizim tarihi binaların etrafında mutlaka ya bir reklam panosu, bir elektrik direği, ne idiğü belirsiz kablolar, otopark falan olur. İran'da böyle değil, saray, konak veya camilerin etrafı 200-300 sene önce nasılsa aynen öyle, belli ki gayet iyi korunuyor. İran'a gideceklerin yaşayacağı en büyük sorunlardan biri İran'da aynı anda iki para biriminin (tümen ve riyal) kullanılıyor olması. Bizdeki gibi paralardan sıfır atmayı denemişler, ama başaramamışlar. Yemek yiyeceksiniz 300.000 (o dönemde yaklaşık 140 tl) tümen yazıyor. Bu da ne böyle diye şaşırıp yemekten vaz geçiyorsunuz, iyi niyetli biri uyarınca fiyattan dört sıfır atmanız gerektiğini anlıyorsunuz ve fiyat anında 30 riyal oluyor (yani 13-14 lira) ve rahatlıyorsunuz. Ama piyasada hem eski para hem de yeni para olduğundan kafanız sürekli karışıyor. Bir de ne hikmetse paralar birim olarak küçüldükçe boyutları büyüyor mesela 5000 tümen 50.000 tümenden daha büyük ve iddialı basılmış. Neden böyle bir şey yapmışlar anlamak zor. Türkiye'de 5 lira 50 liradan küçük boyutlu basıldığı için tersine ayak uydurmakta çok zorlandık. Ancak şunu belirtmeliyim ki yemekler olağanüstü ucuz, kaliteli ve hilesiz. Tabağınıza konan kebap ve pilavı bitiremeden doyuyorsunuz. Türkiye'de en az 70-80 lira vereceğiniz bir yemeği 10-15 liraya yiyebilirsiniz. Tavuk yediğinizde çocukluğumuzun tavukları gibi koktuklarını kemiklerinin beyaz değil olması gerektiği üzere siyah olduğunu görebilirsiniz. Meyve pazarlarını bedestenleri gezdiğinizde çilek kokusunu metrelerce öteden alabilirsiniz. İran ambargo altında olduğundan tarım ilacı, hormon, kimyevi gübre falan kullanamıyorlar. Bu açıdan 70'li 80'li yıllardaki tatları ve doğallığı özleyenler için İran ideal bir ülke.

KAVGAM HEMEN HER KİTAPÇIDA

İran'ın okuma yazma kültürüyle ilgili nasıl bir gözlem edindiniz?

İran şehitler ülkesi… Şehitler her yerde. Türkiye'deki gibi park ya da meydan da değil. Bir kente girerken kilometreler boyunca direklerde şehitlerin resimleri var. Genellikle Irak Savaşında şehit olanlar. Eskisi kadar olmasa da duvarlarda siyasal sloganlar duruyor. Bir de her yerde Humeyni ve Hamaney'in resimleri var. Cumhurbaşkanı Ruhani'nin ise hiç resmi yok. Resimler gerçekten estetik ve etkileyici, mesela annesinin kucağında –birazda İsa-Meryem tablolarını andıran- can veren şehitlerin bir apartman boyu resimleri var. Nerdeyse her apartmanın bir duvarı böyle tablolarla dolu. Ama bunlar Tahran'da daha yoğun. İsfahan'da azalıyor. Turistik bir kent olan Şiraz'da ise hemen hiç yok. Burada resimler daha ziyade Persler gibi İran tarihine vurgu yapan veya çocukların hoşuna gidecek çizgi film kahramanları… Boş duvar yok. İlla bir yazı bir resim var. Sanki İran'da bir duvar mutlaka resim veya yazıyla süslenmeliymiş gibi. Heykel de çok. İran'da 1906'da ilan edilen Meşrutiyet'in öncülerinin hemen her yerde heykeli var. Bu durum önce beni şaşırtmıştı. Zira Meşrutiyetçi kadro sonuçta batıcı insanlardı. İslami rejimin bu kişileri sahiplenmesine anlam verememiştim. Ama konuştuğum bazı kişiler Mollalaların meşrutiyeti sahiplendiklerini zira Meşrutiyet sayesinde İran'da 1000 yıllık Türk hakimiyetinin sona erdiğini ve Fars egemenliğinin önünün açıldığını söylediler. Olabilir. Sonuç olarak Meşrutiyetçiler sahipleniliyor. Bana ilginç gelen bir diğer nokta da SamedBehrengi'ye duyulan saygıydı. Çocukluğumuzda tüm hikayelerini ezbere bildiğimiz Tebrizli meşhur yazar halen çok sevilip okunuyor. Düşünceleri bilinmesine rağmen İslami rejimBehrengi'ye de sahip çıkıyor. Kitapçılarda Türk yazarlarına rastlamak mümkün.Yaşar Kemal'in Yılanı Öldürseler romanına denk geldim. En çok gözüme çarpan kitap Hitler'in Kavgam'ıydı. Hemen her kitapçının vitrininde vardı.

İran'daki kadınların durumuna gelirsek, kadın turistlerin İran'da başörtüsü takması gerekiyor mu?

Evet, İran'da zaten fazla turist yok. Batılılar gelmeye çekiniyorlar. Normalde kum gibi yabancı turist kaynaması gereken yerler boş. Uzakdoğulu turistler daha çok. Japonlar mesela. Onlar da başörtüsü takmak zorundalar. Son yıllarda yani Ruhani yönetiminde başörtüsü takma zorunluluğu devam etmekle birlikte uygulama alanında gevşeme var. Biz mesela Japon turist grubunda başörtüsü takmayan bir iki kadın gördük. Onları uyaran bir görevli de olmadı. Yine aslında otomobil içindeki kadınlarda baş örtüsü takmak zorunda olmalarına rağmen çoğu otomobilin içinde kadınların başörtüsüz yolculuk ettiklerini görmek mümkün.

Diyelim ki turist kadınlar baş örtüsü takmadı, bir cezası var mı?

Sanırım para cezası var bizdeki kabahatler kanunu gibi.

Bir kadın olarak İran'a gitmek tehlikeli mi?

Bu sorunun iki cevabı var. İran'da bir kadın 'hicab' denilen örtüyü giydikten ya da başına bir eşarp sardıktan sonra sosyal hayata katılabiliyor. Sokakta rahatsız edilen bir kadına rastlamadım ya da ürkek biçimde gezen kadınlara. Yani bazı Arap ülkelerinde olduğu gibi otomobil kullanmaları ya da kocaları olmadan sokağa çıkmaları yasak değil, ama geceleri ortalıkta kadın yok. Bunların bazıları yasaklardan ziyade 'mahalle baskısı' denilen kaidelerle ilgili. Elbette mevcut rejim de genel tutuculuğun devamından mennun. Yine de gece yarısı dahi elinde bavuluyla tek başına terminalde otobüs bekleyen kadınlar görmek de mümkün. Aslında İran'ın da Türkiye gibi farklı sosyo-kültürel bölgeleri var. Tahran ve yakın çevresi tutucu bir bölge. ama Tebriz, Hazar Denizi kıyısındaki tatil beldeleri veya Şiraz Türkiye'den çok farklı da değil. Buralarda kadın ve erkeklerin birlikte oturdukları çay bahçeleri ve sahilde kafeler görmek mümkün. Sadece Hazar Denizi kıyısını gezerseniz İran'da kadınların baskı görmediklerini de düşünebilirsiniz.

İran'da kadın olmakla ilgili neler söylersiniz? Gözlemleriniz neler ?

Kadınlar her saatte dışarı çıkabiliyorlar. Tek başına bir kadın gece terminale gidip otobüse binebiliyor. Başörtüsü kanunları tam anlamıyla gevşemiş. İran kadınlarının büyük çoğunluğu rejimin salık verdiği ve televizyonda propagandasını yaptığı biçimde örtünmüyor. Bunun yanında özellikle genç kadınların İran'daki mevcut durumdan memnun olmadıklarını söyleyebilirim. Bunu Türkiye'ye geçtikleri andaki coşkulu tavırlarından anlayabilirsiniz. Her sene milyonlarca İranlı Türkiye'ye gezmeye geliyor ve Türkiye'yi bir tür 'özgürlükler' diyarı olarak görüyorlar. İlk defa Türkiye'de denize girebilen veya istediği kıyafeti korkmadan giyebilen bir kadın ne hissediyordur bunu tahmin edemem. Genç neslin hicabdan mutlu olmadıklarını çok rahat söyleyebilirim. Rejim örtü dayatmasını kaldırsa İran'da başörtüsü takmaya devam eden genç kadın sayısı herhalde yüzde 10'a falan düşer. Kadınlar iş hayatında varlar. Bilet gişelerinde, döviz bürolarında genellikle kadınlar çalışıyor. Asker kadınlar da var. ama siyasal temsil alanları sınırlı. İran'da kabinede kadın bakan, vali idareci pozisyonlarda kadınlar hemen her İslam ülkesinde olduğu gibi sembolik oranda temsil ediliyorlar. Oda aile-sosyal işler bakanlığı, el sanatları gibi alanlardan ibaret.

GIDADA SORUNLARI YOK AMA SU FAKİRLİĞİ ARTIYOR

Halkın Türkiye'ye olan ilgisini anlatır mısınız?

Halk politika ve dünya meseleleriyle çok ilgili. Türkiye hakkında çok bilgililer. Sadece İran Türkleri değil Farslar da. Mesela Türk insanı İran siyaseti hakkında pek bir şey bilmez. Onlar öyle değil. Yolculuk boyunca Türkiye'de gündemde olan her şeyi (doların artışı, Fetö olayları vb) sorup durdular. Üstelik bunlar halktan kişilerdi, yani taksi şoförü, esnaf gibi. İran'da televizyon sadece haber ve belgesel programları veriyor. Televizyonda halkın siyaset dışında izlediği fazla bir program yok. Radyolarda müzik çalmıyor. Dini programlar ve haberler var o kadar. Ama herkes arabasında sabahtan akşama kadar müzik dinliyor. Ancak müzik dünyası İslam devrimiyle donmuş gibi. Halk İslam devrimi öncesinin pop müziklerini dinlemeyi tercih ediyor. İdeolojik olarak rejimi hararetle savunan kişilere rastlamadık. Bilmiyorum tesadüf belki de ama genel olarak halk ambargodan Amerika ile didişmekten bıkmış gibi geldi bana. Ülkede ambargodan kaynaklı çok fazla sorun var. Halk genel olarak ekonomik sıkıntı içinde. İran'ın son dönemlerde Arap dünyasına korkutan dış politikalarına karşı belli bir şikayet var. Alt yapıda, teknolojide büyük sorunlar var. Gıda konusunda sıkıntıları yok ama ülkede su fakirliği giderek artmakta.

İran'daki islami rejimle ilgili neler söylersiniz?

Rejimin eskisi kadar sert olmadığını gözlemledim. İran artık eski filmlerde olduğu gibi meydanda insanların sallandırıldığı, saçı görünen kadınların yolda hırpalandığı bir ülke değil. Muhtemelen ekonomik sorunlarla boğuşan halk üzerine rejim de fazla gitmek istemiyor. Sokaklarda öyle fazla asker polis falan yoktu. Zaten genel olarak bir asayiş sorunu yok. İran gündüz veya gece sokaklarda çekinmeden dolaşılabilen bir ülke… Gençler için sosyal mekanlar yok. Kafe kavramı yok. Aile çay bahçesi kısmen veya erkekler için nargileciler var. Sokaklarda yorulduğunuzda oturup çay içebileceğiniz mekan çok az. Tabi her kent birbirinden farklı... İran'ın her zaman dünyaya açılan kapısı olan ve aslında bir Türk kenti olan Tebriz'de kadınlar hem daha rahat hem de gezip tozulacak parklar kadın ve erkeklerin oturabildiği çay bahçeleri var. Mazenderan bölgesinde denize (Hazar) girmek yasak olmasına rağmen bir plaj kültürü var ve gençler plajda buluşup gezebiliyorlar. Gerçi Mazenderan ölçü değil. Zira burası İslamî rejimin etkisinin zayıf olduğu bir bölgeydi. Her yerde türbeler ve ziyaretgahlar var. Türbeler dolu ama buralara yaşlılar gidiyor. Gençler değil. İranlı gençlerin iç dünyasını Türkiye'ye adım attıkları anda yaşanan anormal değişimle gözleyebiliyorsunuz. Bir saat önce ciddi, mazbut, kadın erkek ayrı duran gençler Türkiye sınırını geçer geçmez hemen alkollü içki satış noktalarına koşuyorlar. Şaşkın bakışlarımız altında içkileri hızlı biçimde bitirip sevgililerine sarılıp dans etmeye başlıyorlar. Kızlar ilk iş olarak eşarplarını çıkarıp atıyorlar.

İran'daki Türklere gelecek olursak peki onlarla ilgili bize neler anlatırsınız?

İran nüfusunun en az 30 milyonu Türkçe konuşuyor. Türkler Doğu ve Batı Azerbaycan eyaletleri başta olmak üzere ülkenin her yanına dağılmış durumdalar. Türkiye'den gelenlere karşı çok sıcaklar. Her konuda yardımcı oluyorlar. Hiç Farsça bilmeyen biri bile İran'da istediği gibi gezebilir. Sinemalarda sadece İran filmleri oynuyor. Ama en çok şaşırdığım olay kolonyanın da yasak olduğunu öğrendiğim andı. Türkiye'den aldığım kolonyayı elime döktüğümde çevremdeki İranlı yolcular bunun ne olduğunu sordular. Bende anlattım 'eee bunun adı kolonyadır, yok içilmez böyle kokluyorsun, işte nefes falan açıyor' biri cep telefonuyla kolonyanın resmini çekti.

Fotoğraflar: Teoman Güneş

Muhabir: Haber Merkezi