Söz konusu kupa olunca Ankaragücü’nün içinden adeta bir canavar çıkıyor…
Boşuna “Kupa beyi” lakabını almadı…Tarihinde 2 kez Türkiye Kupası’nı kazanıp, finalde 3 kez de final oynadı… Fenerbahçe’yi 3-0 gibi net bir skorla geçen Ankaragücü’nün bu üst üste aldığı ikinci yarı final vizesi oldu. Başkent ekibi, geçen sezon da 23 yıl aradan sonra yarı finale yükselmiş, şimdiki hocası Emre Belözoğlu’nun çalıştırdığı Başakşehir’e elenerek finale kalamamıştı.
Maça gelince… Doğrusu Başkent ekibinin ligdeki performansı değerlendirilince rakibi karşısında pek de şanslı gözükmüyordu… Bir kere son 5 lig maçında 3’ü üst üste olmak üzere 4 yenilgi ve 1 beraberlik alan Ankaragücü’ne karşılık, 3 aylık sürede 17 resmi (14 lig, 2 kupa ve 1 Avrupa kupası) maçtır yenilgi yüzü görmeyen bir Fenerbahçe vardı. Kadro genişliği ve kalitesi olarak da ezici bir üstünlüğe sahipti… Karşılaştırmada aleyhte olabilecek örnekleri çoğaltabiliriz. Ama göz ardı edilemeyecek bir gerçek var ki hiçbir maç oynanmadan hakkında kesin hüküm verilmez…
Hem kim tahmin ederdi İsmail Kartal’ın savunma bloğunu, hiçbir zaman bir arada oynamayan bir 5’liden oluşturacağını ayrıca gözden çıkartıldığı halde elde kalan Zajc ile Krunic ikilisine orta göbeği teslim edeceğini… Üstelik çok formsuz Szymanski ile Dusan Tadic’i oynatıp, son 2 galibiyetin mimarı Mert Hakan’ı yanında oturtacağını… Tamam kadron yeterli, değerli ve kaliteli ama hiç bu kadar rotasyonu bir arada kaldırabilir mi?
Doğrusu bu kadar olumsuzluğu yaşatan İsmail Kartal için insanın aklına yarıştığı 3 kulvarın (Lig, kupa ve Avrupa) sayısını indirme çabasını içinde olduğunu getirmedi değil. Neyse biz şeytanın aklımıza düşürdüğünü değil gözlerimizin gördüğünü değerlendirmekle mükellefiz.
Aslında bunlar kelimenin tam anlamıyla bir çıkış arayan Ankaragücü ve Emre Belözoğlu’nun ekmeğine adeta yağ sürdü. Yine de 5’de Cengiz Ünder’in en sevdiği noktadan kaçırdığı, 9’da Szymanski’in çatala doğru giden vuruşunda ilk kez kaleyi devralan Ertaç Özbir’in kurtarışının hemen ardında Morutan’ın birazda şans işi golü gelmezse Başkent ekibi için durum çok farklı olurdu. 17’de Tasos’un vuruşunda kaleci İrfan Can’ın topu kısa çelmesini Ali Sowe’nin cezayı kesememesi bile ayrı bir güç verdi sarı-lacivertlilerin Ankara ekibine… Tasos’un rakibin beraberlik kovaladığı ve hem top oyun alanını terk etti hem de elle oynandı itirazları sürerken, 70 metre topu sürüp, ceza alanı yayı üzerinden alt köşeye göndermesiyle Fenerbahçe’nin ipini kesmiş oldu. Kartal’ın 2.yarıya 4 oyuncu birden değiştirmesi de fayda etmedi. 82’de oyuna giren Gary Rorigues’in belki de Emre Belözoğlu’nun yeniden gözüne girmesini sağlayacak golüyle de net skor tescillendi
Yazımın başlığına bakıp da bu paragrafa kadar yazdıklarımla bir ilinti kuramayanlar olabilir. Elbette ki Kupa beyi Ankaragücü’nün lakabının hakkını verircesine bu sezon lige damgasını vuran 2 ekipten biri olan Fenerbahçe gibi bir ekibi kupa dışına itmesi büyük bir başarı… Ama ya ligdeki durum ne olacak diye kara kara düşünmeden insan kendini alamıyor işte…
Ligin dibi o kadar çetrefilli ki kupa başarısına bir türlü konsantre olunmuyor… İşte bu nedenle ikilemde kalınıyor… Lig mi kupa mı önemli diye…
Ankaragücü yelkenini kupa rüzgarıyla doldurup hedefe doğru tam hızla giderken, ligdeki durumu bir o kadar sıkıntılı…Bir kere maratonun bitmesine 11 haftalık bir zaman kaldı ve çok büyük bir fikstür dezavantajıyla karşı karşıya… Bunların 5’i içerde, 6’sı da dışarda… Bir bu hafta Eryaman’da oynayacağı İstanbul maçı hariç hiçbir maç kolay gözükmüyor. Bu takım da bir mucize olmazsa küme düşmesi kesinleşmesine karşın şans verilen genç yeteneklerin inanılmaz mücadelesiyle rakiplerine kök söktürüyor. Ardından Samsun deplasmanı, Başakşehir’le içerde, sonrası Antalya ile dışarda ve yine Gaziantep’le evinde karşı karşıya gelecek. Elinizi vicdanınıza koyarak söyleyin hangisi kolay rakip Allah aşkına… Şöyle rahatlıkla kâğıt üzerinde bile rahatlıkla 3 puan alınacak diye yazabilir misiniz? Hepsi cehennem ateşinin sıcaklığını çok yakından hissediyorlar…
Kurtuluş zor ama imkânsız değil… Fener maçı, sağladığı moral-motivasyonla Başkent ekibi için bir çıkış noktası, bir milat başlangıcına dönüştürülebilirse durum değişebilir…
Umuyoruz ve yürekten diliyoruz.