“Ben yazdıklarımın bir solukta, virgülsüz, noktalı virgülsüz, belki de hiçbir noktalama imi olmadan okunabilmesini isterdim.” diyen Ahmet Ateş’in duru ve duyarlı kaleminin yolculuğunu konuştuk.
Edebiyat sevgisini ilk aşılayan yazar kimdi sizin için?
Bende edebiyat sevgisi Orhan Kemal, Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Kemal Bilbaşar, Talip Apaydın, Fakir Baykurt’la başladı diyebilirim. Yani bir yazarla değil yazarlarla. Sonra Balzac, Flaubert, Stendhal anakarasına savruldum. Dostoyevski, Gogol, Turgenyev, Tolstoy, Puşkin –hep eksik kalır sıralamalar- anakarası. Ah orta yaşımın Faulknerları, Salingerları, Hemingwayleri, Londonları, Steinbackleri, Melvilleri, Fitzgeraldları hep eksik kalır!- . Becketsiz, Joycesuz, Shakespearesiz, Ovidussuz, Homersiz,Virgillussuz, ve Le Guinsiz bir sıralama ha! Bunları gevezelik ve övüngenliğimden saymıyorum. Kaldı ki çok okumak benim için de övünülecek bir şey değil. Daha yüzce ad sıralayabilirim. Demem o ki, “bir çiçekle bahar geçmez” kimseye. İlgisizce Zedung’un “bin çiçek açsın, bin düşün savaşsın!” deyişini anımsatayım.
• Sizce bir edebi eseri zamanın ötesine taşıyan, onu yıllar sonra bile değerli ve anlamlı kılan unsurlar nelerdir?
Bunu bilmiyorum. Bunu bilmezlikten geliyorum. Takiyye/sırlama yapıyorum. Ancak insanı anlatması, çok yönlü anlatması da vardır işin içinde biraz. Ayrıca insan kendinden bir şeyler bulmazsa bir yapıtta, o yapıt onun için kalmış sayılır mı? Değerli, anlamlı olmak, güzel olmak bunlar çok değişken ve ölçülemez şeyler. Öyle ya ya edebiyatbilim? Ekonomi gündelik yaşamın neresini ölçüyorsa bilim olan her şey gibi edebiyat da değerliliği ve anlamlılığı o denli ölçebilir geliyor bana. Ben edebiyatı sanatı ölçülemezler denizi sayıyorum. Ölçülebilen anamalın nicelikleridir. Bugün anamalcı düzende bilimi de paraanamal –finans kapital- ölçüyor. Buradan devinerek çok satanlar çizelgeleri, çok baskı, çok okunanlar çizelgeleri güzelliğin ölçütü yapılmaya çalışılıyor. Oysa Veysel daha kısa bir zaman önce “gözelliğin on para etmez/ bu bendeki aşk olmasa!” demedi miydi!
• Sizce yazarlar toplumsal sorumluluğa gereğince sahip mi? Böyle bir şey gerekli mi?
Yazarların bunlar kimse, toplumsal sorumluluğu olduğunu düşünmüyorum. Çünkü toplumsal/devletsel sorumluluk anlayışı kadar yazarların, sanatçıların, bilimcilerin, teknikçilerin vd. böyle bir sorumluluğu olduğuna inanmak kurulu düzeni savunmaya, onu çeşitli düzeylerde küçük değişikliklerle sağlamlaştırmaktan kaçınmaya bile yönlendirir. Tam uyumculuk. Bu denli önemli olan bir yön de böyle bir sorumluluk anlayışı altüst düzenli bir anlayışı, -devlette, onun kurduğu toplum denilende ve şirkette- sınıflı ve sömürgen bir anlayışı pekiştirir. Yazar, mühendis, öğretmen, mimar sınıfların, toplulukların temsilcisi/örnekçecisi olarak onların üstünde bir güç ya da erk ıssı olarak atanmış ya da kendini atamış olur. Bu anlayış “yasa”larda bile –bile yazdım çünkü insanlar arasında yasaların öyle sanıldığı denli işlediğine, uygulandığına pek kimse inanmaz- belirtilen kişiler arasında olduğu öne sürülen eşitliği de bozar. Siyasal, toplumsal, gündelik yaşamda kimse kimsenin, hiçbir kurum ya da kuruluş bir topluluğun karşısında bir sorumluluğa sahip olmamalıdır. Bu sorumluluğa atanmamalıdır. Kamusal yaşamda olduğu denli ortaklaşa yaşamda da. Sorumluluğu tanıyan, sorumluluğa bağlı hak ve erkleri seve seve kullananlar sorumlu, yetkili ünvanıyla –unvan?) önce atalarını ipe çeker. Bunu tanıyan ve onaylayıp uyan bir anlayış yönetenlerin ayrıcalıklarını, yönetilenlerin sessizce uyumunu benimsemiş ve bekler olur.
Kişisel ve topluluksal sorumluluk güçsüzlere, ussuzlara, düşüncesizlere, bedensel ve anlaksal yetersizlere, yoksul ve yoksunlaştırılmışlara karşı duyulması gereken herhangi bir topluluk insanınca bir duygu ve tutumdur. Tersine bir düşünüş kurulu toplum, kurulu devlet düzeninde tartışılamaz, karşı çıkılamaz saltık bir doğruya dönüştürülmüş olur. Günümüzde yaşadığımız da budur.
Toplumsal sorumluluk anlayışları, toplum mühendislikleri, devlet usuyla ulus kurtarma mimarlıkları, faşist cuntaların, tek yetkeci yetkili yönetimlerin kurtarıcı sorumluluk adına işledikleri siyasal, düşüninançsal –ideolojik-, yönetsel, insanın yaşam hakkını bile ortadan kaldıran uygulamaların yolunu açmaktır. Beşli faşit cunta iki yıl içinde ellinin üstünde insanı asıp binin üzerinde insanı pusular kurduğu sürek avlarıyla öldürmedi bu vatan kurtaran sorumluluk edimleriyle.
Vekilliğe, örnekçeciliğe, kurtarıcı başkanlığa, büyük önderliğe açılan sorumluluk anlayışları geçmiş çağları, dönemleri doldurmuştur. Yazarın bir Carl Schmitt olarak, bir Heidegger olarak, 12 Eylül faşizmini her gün çağıran ve darbeden sonra “beşibiryerde”lere kimlerin asılması gerektiğinin –devlet? devlet aklı? toplum? toplum aklı? şeytan ve meleklerin aklı?..- kılavuzluğunu yapan Türkiyeli yazarların sığındığı da bu sorumluluk görevidir. Onlar yaşadıkları düzeni kendi iyeliğinde bir toprak –atadan kalık bir toprak- saydıkları için sorumluluk eylemlerini kesik limon görmüş ağız gibi yalanarak yerine getirdiler getirecekler. Türkiyeli “hukukçu” yazanların bile bayıldıkları alıntılar C. Schmitt’in yapıtlarından alınmalıdır. Felsefecilerin bol bol uğraştığı filozof Nazi dönemi üniversite yöneticisi ve işbirlikçi Heidegger’dir. Heideger yönetimi Yahudileri fırınlarda eritirken, Heidegger Yahudi sevgilisiyle eğleniyor olmalıydı. Sorumluluk Schmit’in “Free Economy and Strong State” sorumluluğuna çıkmıştır. Bütün bunlar anlatılamayan milyoncasıyla birlikte oldu bittiler değildir. Sorumluluk Gazza’nın, Batı Şeria’nın, Lübnan’ın: Sayda, Sur, Nebatiye, Beyrut topraklarına yıllık düşen yağıştan daha çok İsrael ve dünya devletli düzeninin bombası düşen topraklarının, o topraklarda yaşayan insanların, İran’ın, Suriye’nin ... arı duru çocuklarının gezegen anamalcılarının en gelişkin bomba yüklü uçaklararıyla kıyılıp yaşam alanlarının yerle bir edilmesini gerçekleştiren ulusdevlet düzeninindir. İsrael görev verildiğinde aynı işleri yapan ulusçu faşist devletlerden yalnızca biridir. İsrael “anamalcı gezegen düzeninin ‘kirli işlerini yapan’ faşist bir devlettir. Şimdilik dünya düzeninin işleyişi tıkır tıkır yolunda yürüdüğünden bu kudurmuş dünya düzeni sorumluları atom bombaları, hidrojen bombaları kullanmıyorlar. Gerektiğinde kullanmayacaklarını nasıl söyleyebiliriz? Gezegen düzen başı ABD sorumlusunun yalnızca Ortadoğu gezisinde 3.5 trilyon dolarlık savaş malzemesi satımı anlaşması yapılmıştır. Bir tümce de eli kanlı kıyımcılarla dünya düzenini yenileme toplantılarına katılan saldırganlar devletler örgütü başıyla bir fotoğraf karesinde yan yana olabilmek için birbirini itekleyen dünya sorumlularının aynı takımdan olmadıklarını kim söyleyecek? Bu takımdan ayrılanlar tanklarla, polis tanklarıyla çitlenmiş Telaviv alanlarında her akşam savaşa hayır gösterilerinde buluşan yürekli Yahudilerdir. Onlar Benjaminlerin, Adornaların, Horkheimerların, Rosaların düşünülerinin doğurduğu insanlardır. Anamalcı düzenin çete başının kurnazca söylediği övgüyle ulusiçi siyasette taraftar toplamaya çalışanların ise Netanyahu denli ağırlığı yoktur.
İşin aslı astarı bu puslu ortamda birçok şey gibi yazar diye bir kavram da kurgusaldır. Yazanlardan konuşurken özel bir kişiyi söz konusu etmeliyiz. Çünkü özelinde bütün genellemeler soyut birer laf kalabalığıdır. Ancak yazanın da çizenin de, çalıp söyleyenin de her şeyden önce kendini ayrıcalıklı, en uslu, en kurnaz, en becerikli “en ...enci” olarak görmesi yersiz, dayanaksız, sanmaca ve saymaca bir şeydir. Piyasada bol tüketicili meta kitap yazarı olmak birçok yönüyle yazanın yeteneklerinden, kendini gerçekleştirmesinden çok mallaşmanın, piyasalaşmanın, şirketleşmenin, artıdeğer birikiminin, sömürgenleşmenin, insanlara yaşayış dayatmanın, kitap tüketicisi –okuru değil, yalnızca okumak için okuyanı hiç değil- yaratma çabalarının sonucudur. Gezegenin düzeni tüketim üzerinde döner de çevrinir. Anamalcılık her koşulda ürettiği malların tüketicilerini de yaratan bir düzendir. 1950’lerin sonunda Mahmut Makal’ın köyünde değil, bizim köyde yaşlılar “asılacaksan da, İngiliz ipiyle asılacaksın!” derlerdi. Gazza günlerinin yaygınlaştırıldığı bir dönemde ABD karşıtı yürütülen eylemlerde, ABD ve İsrael mallarına karşı tüketmeme çağrılarına katılan İnsanların çoğunun ellerinde iphon marka telefonlar görünüyordu. Telefon başka doğal olarak; artık solunan hava gibi bir zorunluluk. Bunun da dünyayı tüketim alanına döndürmüş şirketlerin hangisinin yapımı olduğu ve de nerede yapıldığında bakılmaz! Çünkü dünya bir şirketler dünyası oldu çoktan.
İnsan toplulukların kurtuluşu olacaksa eğer, ancak kendi güç ve edimleriyle olanaklı olabilir bu kurtulma. İnsana, topluluğa dışarıdan bilinç götürme, onları kültürleme, onlara doğru yolu gösterme; onları bir erişmeliğe doğru yönlendirme pek de arı bir duygu ve düşünceden kaynaklanmaz. Özgürlüğü, özerkliği, bağımsızlığı savunanlara böylesi gizli tasarılara su taşımak düşmez. Düzenin sürdürülmesinin, korunmasının sorumlusu olduğu sanrısıyla yaşayanlar her toplulukta kişi başına birdir. Bunları üreten ve yeniden üreten kurum, kuruluş, örgüt, işkolu zaten bir kuruma sığdıralamaz sayıda boldur. Son tümce, bütün bu bulaşıcılıktan kurtulmak için topluluk topluluk örülmeliyiz. Topluluk istemesek de ilişkisiyle yaşadığımız üçbeş kişi de olabilir. Topluluk yaşamı kapalı ve gizli olan bir yaşamdır. Birbirine ve kendilerine yetecek kişilerin oluşturduğu, kurduğu üyeleri çoğalıp azalan bir toplaşmadır. Geçicidir, yereldir, süreğendir. İstedikleri yaşamı ertelemeden eylemeye çalışanların yaşayışıdır. Utanarak bir denememi daha belirteyim: “Batan Ada, Yeni Yaşayışlar”. Bunu okuyup yeniden yeniden yazıp yaşayacaklar elbette ulaşmanın yolunu bulurlar. Yoksa bütün şirret ve şirketlerin yaptığı gibi topluluk denetim sitelerinin, gerek duyulduğunda da kolayca yok edilecek ilişki ağlarının medya adreslerini mi versem!
• Okur için kitap önerileriniz? Rafınızın olmazsa olmaz kitapları hangileridir?
Çünkü insanların başat çoğunluğu hiçbir şey okumadan günümüzde yalnızca telefonlarının ekranındaki görüngülere, görünüşlere, görüntülere bakarak yaşayabiliyor daha. İçinde debelendiğimiz dönem bakış görüş, resim okuma dönemi. Yine de arkuruluğun/aykırılığın tadına ermişlere önereyim: 1. Spinoza Ethica –kod adı Ethica-. 2. Carlos Marcos, bir adı da Sakallı Hoca’dan Grundrisse (taslaklar, karalamalar diye çevireyim ben çevirtmenlerin yerine). 3. Ran Ran Ran! Memleketimden İnsan Manzaraları. 4. P. Feyerabend Yönteme Hayır! 5. Diogenes Laertios Ünlü filozofların Yaşamları ve Öğretileri (gül gül öldüm. Aman ne dedikodular!). 6. Guattari ile Deleuze Bin Yayla (Guattari’nin yeğin emeğine saygıyla!). 7. Hudis ile Anderson, Rosa Luxemburg Kitabı (Rosa’nın yazdıklarından uzun uzun bölümler. Ağlamaca yok!). 8. E. Cansever’in Bütün Şiirleri, (bu kadar büyük sofrada şekerpare bulunmaz mı hiç!). 9. Türkmenlere ‘Dede Korkut Oğuznameleri’ (hazırlayan, Tezcan, Boeschoten). 10. Stendhal Parma Manastırı. 11. Ursula LeGuin Hep Yuvaya Dönmek. 12. (Siyasal, topluluksal, güzellik bilgisi için) kendisini çok hatalı bulan bir ozanın yazdığı, ancak hazırlayanların ‘Hata’î Külliyatı’ adlandırdığı –hazırlayan, Babek Cavanşir, Ekber N. Necef-. Bitti! Burada yazın kılavuzlarının “birgül” koy! Her şeyi didik didik ederek ayır! buyruğuna “çok oluyorsun” diyeyim. Çünkü yalnızca bir biçem yoktur. Ben yazdıklarımın bir solukta, virgülsüz, noktalı virgülsüz, belki de hiçbir noktalama imi olmadan okunabilmesini isterdim.
“PLANLI PROJELİ YAŞAMADIM”
• Geleceğe dönük plan ve projelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Gelecek gelecek mi bana? İnan gençken de planlı projeli yaşamadım. Yalnız bunun için bile severim yaşamımı, yaşamı. Uykum gelince yatcam. Acıkınca yiycem ve okucukunca okuycam! En büyük ve en sık tasarılarımdır. Yoksullar evdeki hesap çarşıya uymaz, derlerdi. Yani tasarıya hayır! Arılar peteği, karıncalar kış hazırlıklarını, kuşlar günden güne, mevsimden mevsime karınlarını doyurmayı tasarı, tasarımla mı yapıyolar acep! Ama onlar hayvan! Eee, Aristoteles de, ondan sonrakiler de insanı hayvanla tanımlamadı mı? Yazıya bakacağın için sağ ol. Ne de olsa bu ortak güç –elektrik, su, ekmek, bilgisayar... üreten “gezegen emekçilerinin sağladıklarının- tüketimiyle kotarılmış yazıya siz de bakarak belki de okuyarak, düzelterek, duygulanarak, etkileyip etkilenerek katılacaksınız.