Meydanlara bakınca, tarihi gerçekleri hatırlayınca ne yazık ki olamayacağız demek durumundayım. Savaş sonrasında Atatürk kültürü hep önde tutmuştu. Savımızı O'nun sözleriyle taçlandıracağım.

***

Gerçek olan çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmaktı en büyük hedefimiz: Ne yazık ki bu da hayal oldu: 'Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli yüksek Türk kültürüdür' sözü yaşamın her alanını kapsamaktadır. Açalım bu konuyu…

***

Kültür Bakanlığını 1972'de kurduk. İlk Bakan da Talat Sait Halman'dı. Sonraları turizmle birleşirdik. Gene ayırdık. Her gelen bakan kendi partisinin ideolojisine göre icraat yaptı. 'Ben kültür adamı değilim' diyen bakana bile tahammül ettik.

***

'Cumhuriyet erdemler rejimi'ydi ama yıllar içinde ve bugün olduğu gibi demokrasiyi yozlaştırdık. Çirkinleşen siyaset, özellikle seçim kampanyalarında kültürü olmayan boyutlara ulaştı. Öylesine ki, vekil, bakan, genel başkan düzeyinde de çalışmalar başlatıldı.

***

Cumhuriyet tarihi boyunca şeriatçı kalkışmalara tanık olduk. Atatürk'ün heykel ve büstlerine saldırıları önleyemedik hak aramalar bahanesiyle bayrağımızın yakılıp yerlerde parçalanmasını, gönderden indirilmesini bile hazmettik.

***

Edep-adap-ahlak havarisi söylemlerle ortalığı inletenlerin, hak-hukuk savunucularının, adaleti kendinden menkul, kalkınması yandaş eksenli siyasetin mağduru bir topluma doğru yönlendirilişimizi yadsıyabilir miyiz?

***
Tarih bilincinden yoksun, çoğu tarihi gerçekleri saptırıcı, belleksiz bir toplumu ulemalara danışmakla, hesabını Allah'a vermekle övünenler halka doğrular yerine kendi yarattıkları dünyalarında asıl gerçeklere sırt çevirmiş halktan kopuk iktidarlarla körleşmiş bir toplum oluşumuzun farkına varamayacak mıyız? Nutuk gerçekti; Atatürk'ün söyledikleri, ilkeleri, devrimi bir hayal oldu.

***
En ilkel toplumlarda bile görülmeyecek kadına şiddet-kıyım-öldürüm-sömürünün bütün hızıyla sürmesi; seçimlerde 100'e bile varmayacak kadın adaylara göstermelik yer verilmesi; kadının iş yaşamından çekilmesi ve kadın bakanlığının kaldırılmasının gündeme geldiği ülkemde nasıl uygar bir toplum olabiliriz? Kadını en az üç çocuk yapmaya koşullandıran anlayışla, nüfus sayısı büyük devlet olarak sayılmamıza yeter bir ölçüt olabilir mi?

***
Atatürk 'Dünya üzerinde ne görüyorsanız kadınların eseridir' demiştir. Erkek egemen bir toplum olarak her yerde her şeyin erkekler tarafından belirlendiği gerçeğini yadsıyamayız elbette. Ama seçim meydanlarında erkekler kadar kadınların da bulunması şaşırtıcı değil mi? Bunu anlamakta ve yorumlamakta zorlanıyorum doğrusu. Ekonomideki istikrarsızlığın en çok kadınları ve mutfakları vurduğu görülürken; alkış yerine protestoları göremeyince de şaşırıyorum doğrusu…

***

Atatürk dünyada kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren bir devlet oluşumuzu yasayla perçinlemiştir. Toplumun huzuru, refahı ve ülkenin kalkınması için namusu ve şeref üzerine yemin edenler unutmasın ki hiçbir makam, iktidar sonsuz değildir. Hedef 2023 sloganı bir ham hayal olur. Önümüzdeki süreçte tuzakları doğru görelim. 'Bu seçimin Cumhuriyeti kurtarma seçimi' olduğunu asla unutmayalım.


Hak aramasını bilen hesap sormasını da bilir. Bizim başımıza gelenler yaşananların hesabını soramamak bu kültüre sahip olamamanın sonucudur. Uygar toplum olmanın ölçütlerinden biridir bu. Çözüm yeniden parlamenter sisteme dönmek ve TBMM'ni işlevine kavuşturmak, yeniden çağdaş dünyada yerimizi almaktır.