Tecrübe, biraz da amiyane bir tabirle “Hayatta yediğin kazıkların bileşkesidir” diye tanımlanır.

Bu da hiç kimseden yardım alamayan, sürekli olarak cebinden harcayan, namus belasına verdiği sözlerin arkasında durarak takım 100’üncü yılına girdiği 2023’te ligde bıraktırdıktan sonra artık dayanacak gücü kalmayan Niyazi Akdaş’ın durumuna nasıl da ‘cuk” diye oturuyor.

Üzgünüm çünkü bu gönül adamını da haksız bir şekilde eleştirerek ayrılma noktasına getirenler, şimdi zil çalıp oynuyorlar mı yoksa ‘eyvah biz ne yaptık” mı diyorlar, çok merak ediyorum doğrusu.

Evet, Gençlerbirliği’nden bir Niyazi Akdaş geçti… Bazı hatalar yapsa da ki kendisi de istifa mektubunda buna değiniyor, ama ortada bırakmadı.

Kendisini çok eskilerden tanırım ve sever sayarım… Çok nadir olarak görüşürdük ama aynı kulübe gönül verdiğimiz ve birbirimizin kalbini bildiğimiz için bir araya gelmesek de aramızda bir güven ortamı kendiliğinden oluşmuştu.

Ne demiş istifa mektubunda: “İki sezondur zor şartlarda Yönetim Kurulu Başkanlığı görevimi manen ve maddeten elimden geldiği kadar çabalayarak sürdürmeye çalıştım kısmen başarılı da oldum. Taraftarımıza söz verdiğim gibi bu takım ligden düşer denmesine rağmen ligde tutmayı başardık. İlk yarı 7 puan alıp ikinci yarı 31 puan alarak ligde kalan tarihte başka bir kulüp yoktur. Görev yaptığım süre zarfında hatalarımız tabi ki oldu ama bu zor şartlar altında hata yapmamak da mümkün değildi. Bugünden itibaren üzülerek bu onurlu görevime son verme kararı aldım.”

Sevgili Başkanın göreve geldiği günleri şöyle hatırlayalım…

Gençlerbirliği’nin asırlık çınarı ne durumdaydı. Kasasında 60-70 milyon varken, borcu harcı yokken, kötü yönetimleriyle 100 milyon üzerinde borçlandıran ve kulübe verdikleri parayı da futbolcuları hiç yoktan fiyatlarla satarak parayı kurtararak kaçan eski bir yönetim vardı. Yani eskilerin deyimiyle kulüp uçan kuşa borçluydu ve kelimenin tam anlamıyla 1 kuruşa bile muhtaçtı.

Başta Ankara kentinin yöneticileri başta olmak üzere iş insanlarından, siyasetçilerine kadar kimseden yardım alamayan, kendisine bırakılan enkazdan dolayı elini değil, kafasını taşın altına koyan, cebinden 60 milyon harcayarak geçen sezon kulübü icracıların elinden alan ve her türlü zorluğa rağmen ligde bıraktıran Niyazi Başkana söyleyecek sözü bulamayanlar, iş batan gemiyi yüzdürecek tek kaynak olan 'Arda Güler'in gelecek transferinden elde edilecek yüzde 20 konusuna gelince etmediklerini bırakmadılar… ‘Alıp parasını kurtaracak' hezeyanı içinde kulübe tek başına sahip çıkan bu mütevazi insanı üzmeye kimsenin hakkı yoktur. Peki, bu karşı çıkan aklı evvellere sorarım; siz Türkiye’nin en borçsuz, en iyi tesisleri olan ve kasasında namerde muhtaç bırakmayacak parası olan kulübü, bu hale getirenlere niye karşı durmadınız, neden hesap sormadınız? İrfan Can Kahveci'nin uçup giden sözleşmesinin niye ardına düşmediniz? Gençlerbirliği için ne yaptınız? Söyleyin Allah aşkına…

Kulübe gönül verenlere verdiği sözü yerine getirmenin verdiği huzurla görevine kendi son veren Niyazi Başkan, bu kararının başkan olma arzusunda olanların önünün açılacağını belirterek, kulübe bugüne kadar 90 milyona yakın para vermesine karşın, yardım sözü verip de yönetime girenlerin bile destek olmadıklarını hatta İstifa edeceğini belirttiğinde bile pek ciddiye alınmadığını üzülerek dile getirdi. Artık para verecek gücünün kalmadığını söyleyen Niyazi Başkanın en çok üzüldüğü konunun da birlikte görev yaptığı arkadaşlarının istifa sonrası para verecek, başkana destek olacak kişiler bulalım şeklinde konuşmaları olmuş.

Niyazi Akdaş, bir de yeni geleceklere, “Önümüzde yapılacak olan seçimli genel kurulda şirketleşme ve borçlanma yetkisinin alınması ve tüzük tadilatının mutlaka yapılması gerekmektedir” şeklinde yol göstermiş. Yaptıkların ve ortada bırakıp da kaçmadığın için bu camia sana minnettardır Sevgili Niyazi Başkan. Yine de kulüp zora düştüğünde görmezden gelmeyeceğine de yürekten inanlardanım…

Konu Gençlerbirliği olunca işin içine duygusallık karışıyor, kendime hâkim olmakta zorlanıyorum. Temennim odur ki 100 yıllık kulübün ortada kalmamasıdır. Çünkü daha önce konuşup da söz verenlerin, iş başa düştüğünde nasıl tornistan ettiklerine de çokça tanıklık ettik.