Cumhuriyetimizin yüzüncü kuruluş yıl dönümünü “milletçe” kutluyoruz...
Hiç kuşkusuz bu kıvanç verici bir şey; çünkü cumhuriyetin artık tartışılmaz bir rejim olarak herkesin kafasında kabul gördüğünü gösteriyor... Ancak, bu durum, cumhuriyet kavramının herkesin kafasında aynı şekilde yorumlandığı anlamına gelmiyor.
***
Konuyu açmak için Osmanlı İmparatorluğunun son yılları ile cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında bir düşünür, siyaset adamı ve dil uzmanı olarak tarihimize damga vuran isimlerden biri olan Yusuf Akçura’nın kullandığı bir kavrama başvuralım: “Üç tarz-ı siyaset”...
Bu kavram, Aslen Kazan Türkü olan, 1883 yılında ailesiyle birlikte Türkiye’ye göç eden, burada Hap Okulunu bitirip kurmay subay olduktan sonra Meşrutiyet yanlısı fikirlerinden dolayı Harp Divanına verilerek Trablusgarp’a sürgüne gönderilen, sürgün yerinden kaçarak Kazan’a döndükten sonra orada Türkçülük ve meşrutiyetçilik akımını yaymak amacıyla Kazan Muhbiri adlı gazeteyi çıkaran Yusuf Akçura tarafından, bu dönemde Mısır’daki Türkler tarafından yayınlanan “Türk” adlı gazeteye gönderilen “Üç Tarz-ı Siyaset” başlıklı bir makaleden kaynaklanmaktadır...
Söz konusu makalede Akçura, Osmanlı devletinin geleceğini tartışmakta ve üç olası yönetim biçiminden ya da “tarz-ı siyasetten” hangisinin ülkenin sorunlarına çare bulabileceği üzerinde durur...
Ona göre ortada şu üç siyasal seçenek bulunmaktadır:
- Osmanlı devletini canlandırmak ve ülkede yaşayan toplulukları yeni bir “Osmanlıcılık” akımı etrafında toparlamak...
- İslamcılığa dayanan bir devlet yapısı kurmak...
- Türk olan ama Türklüğün anlamını bilmeyen ulusu “milliyetçilik” akımıyla canlandırarak ulusal bir siyaset izlemek.
***
Akçura, makalesinde Osmanlıcılığın benimsenmesi durumunda çoğu Türklüğünden bihaber olan Türk topluluğunun siyasal bir varlık olmaktan çıkacağını, bunun sonucunda diğer etnik topluluklar milliyetçilik kavramı etrafında örgütlenip mücadele ederken Türklerin Araplar arasında eriyip gideceğini savunarak şu sonuca varır: Zannımca artık Osmanlı milleti meydana getirmekle uğraşmak boş bir yorgunluktur.”...
Akçura İslamcılık akımı ile ilgili olarak da bu akımın Osmanlılık gibi Avrupa çıkışlı olduğunu, devletin zayıflaması üzerine padişah Abdülaziz döneminde başlayıp Abdülhamid döneminde “Panislamizm” olarak bir fikir akımından çıkarılıp siyasal bir akıma dönüştürüldüğünü, ancak bu akımın egemen olması durumunda ülkedeki topluluklar arasında siyasal ve hukuksal eşitliğin kurulamayacağını, bunun sonucunda Osmanlı devleti tarafından yönetilen topluluklarda dinsel ve mezhepsel düşmanlıkların yaygınlaşacağını savunur...
Akçura, son olarak “Türkçülük” adını verdiği milliyetçilik konusunu ele alır ve şunları söyler:
“Türk birliği ilkin Osmanlı İmparatorluğunda Türklerin, Türk olmadıkları halde az çok Türkleşmiş olanların bilinçlendirilmesi ve Türkleştirilmesiyle başlayacaktır.”
***
Akçura makalesinde kendi fikrini açıkça söylemez, ancak şu sözlerle Osmanlı aydınlarını Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarının yaratacağı sakıncalar üzerinde düşünmeye davet eder:
“Osmanlı Milleti yaratmak, kimi yararları kapsamakta ise de uygulanamaz. Müslüman birliği veya Türk birliğine yönelen siyasetin de, Osmanlı devleti için aynı sorunları ve sakıncaları taşıdığı söylenebilir. Böyle bir durumda İslamlık ve Türklük siyasetlerinden hangisi yürütülmelidir?”
Akçura’nın gönlü “milliyetçilik” siyasetinden yanadır, ancak Mısır’daki topluluğun içinde “İslamcılık” eğiliminin ağır basması onun bu fikri o dönemde açıkça savunmasını engellemektedir.
***
Yusuf Akçura’nın yararlarını ve zararlarını tartıştığı üç tarz-ı siyaset, bu yazının yazılmasının ardından değişik zamanlarda uygulamaya koyulur. Abdülhamid’in “Osmanlıcılık ve Panislamizmi”ni II. Meşrutiyet’in son yıllarında uygulanmaya çalışılan “Pantürkizm ve Panislamizm karışımı” siyaset izler...
Bu siyasetler sonucu Osmanlı devleti Birinci Dünya Savaşına Almanya saflarında katılır ve yenilgiye uğrayarak işgal altına düşer. Sonunda “milliyetçilik” seçeneğini öne çıkararak Ulusal Kurtuluş Savaşımızı zafere ulaştıran Mustafa Kemal Paşa son sözü söyler: Yeni Türkiye cumhuriyetçi olacaktır.
O cumhuriyet, bugün 100’üncü kuruluş yıl dönümünü kutlamaktadır.
(Devam edecek)