Önceki yazılarımızda Çiftçinin Tarım Yasası ile kendisine tanınan destekleme hakkını o yasanın çıktığı 2006 yılından bu yana hiçbir yıl alamadığına dikkat çekmiş...
Tarım Bakanı ve AKP iktidarı yetkililerinin yaptıkları hesaba bakarak bundan sonra almasının da zor olduğunu söylemiştik...
Ne var ki, çiftçinin sorunu desteklemelerin yetersizliği ile sınırlı kalmıyor!
***
Örnek, girdi sorunu...
2022 yılı Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) Eylül'de aylık bazda yüzde 2.90 artarken, yıllık bazda yüzde 138.15'e yükselerek tarihi rekorunu kırmış bulunuyor. Artış oranı enerji alanında %193.88'e, gübrede yüzde 263,63'e kadar yükselmiş vaziyette. Çiftçilerin sulama amaçlı kullandıkları elektrik borcu 2 milyar lirayı aştı. Sayısı belirsiz çiftçinin aboneliği iptal edilirken 25 bin civarında çiftçinin elektriği kesildi...
Peki, bir yandan desteklemenin yetersizliği, diğer yandan girdi fiyatlarının rekorlar kırarak yükselmesi karşısında çiftçi ne yaptı?..
***
Çiftçi borçlarının yükselme hızına ve miktarına baktığımızda bu sorunun cevabını net olarak görebiliyoruz...
Çiftçilerin kamu bankalarına 189,5 milyar lira, özel bankalara 55,4 milyar lira borcu var; yani, bankalara olan kredi borcu 250 milyar liraya yaklaşmış bulunuyor... Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borç 10 milyarın üzerine çıktı... Akaryakıt istasyonlarına, ilaç ve gübre bayilerine olan borçların 50 milyar civarında olduğu tahmin ediliyor...
Sonuç: Çiftçi, geliri ile gideri arasındaki farkı yıllardır borçlanarak kapatmaya çalışıyor. O nedenle çiftçinin 2002'de 2,4 milyar lira olan kredi borcu 20 yılda 120 kat arttı... Bu borcun 3,5 milyar liraya yakın bir bölümü ödenemediği için takibe alınmış durumda!
***
Bu rakamlar, kırsal kesimde yaşanan sıkıntının ekonomik boyutlarını orta koyuyor...
Sıkıntı, sonuçta üretime de yansıyor, çünkü çiftçiler giderek üretimden vazgeçiyor...
Özellikle de yeni bir hayat kurma imkanına sahip genç çiftçiler, tarımsal üretimden kopup kentlerde işsizler ordusuna katılıyor.
***
Sıkıntının topluma yayılmasının bir başka örneği de gıda enflasyonundaki artış...
Gıda fiyatları son 1 yılda yüzde 92 oranında yani resmi enflasyon düzeyinin üzerinde arttı...
Bu rakamlar, TÜİK'in resmi rakamları; piyasanın gerçeği ise fiyat artışlarının bu oranın çok daha üzerinde olduğunu gösteriyor.
***
Bu artışın kaynağında üretim rakamlarının düşmesi var...
Üretim düşünce piyasadaki aracılar da bunu fırsat bilerek fiyatları alabildiğine artırıyor...
Sonuç: Avrupa Birliği'nde yıllık gıda enflasyonu yüzde 14, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ortalaması ise yüzde 15 olurken Türkiye'de gıda fiyatlarındaki artış resmi rakamlara bakıldığında bile yüzde 100'e yaklaşıyor.
***
Siyasal iktidar, bu durum karşısında bir yandan 'zincir marketler'i suçlarken diğer yandan tarım ürünlerinde sıfır gümrüklü ithalata hız veriyor...
2021 yılı sonunda hububat ve ayçiçek yağı ithalatında gümrük vergileri sıfırlanmıştı. Daha sonra bunu yağlık ayçiçeği, aspir ve kanola tohumları ile ham ayçiçeği, kanola, aspir, mısır, soya ve palm yağları ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin sıfırlanması izledi...
Bu politika, kendi hükümetlerinden aldıkları ihracat desteğiyle avantaj kazanan yabancı ürünlerin piyasayı istila etmesine, çiftçinin yurtdışındaki rakipleri ile rekabet ortamının ortadan kalkmasına, vazgeçilen gümrük vergilerinin fiilen yabancı çiftçilere verilen desteğe dönüşmesine yol açıyor.
***
Bu yıl sona ermek üzere... Bütçe komisyonlardan geçti, büyük ihtimalle Meclis tarafından da kabul edilecek...
Seçimler muhtemelen önümüzdeki bahar aylarında yapılacağı için o zamana kadar tarım kesimindeki sıkıntıyı gidermeye yönelik bazı geçici önlemler gündeme gelecek...
Ama gerçekler ısrarla görmezden gelindiği için kırsal kesimde durum değişmeyecek!