Önceki yazımızda 2006 yılında çıkarılan Tarım Kanununda yer alan ve her yıl GSYH'nın asgari yüzde birinin bütçeden tarımsal desteklemelere ayrılmasını öngören yasa maddesinin çıkarıldığı yıldan bu yana hiç uygulanmadığını belirtmiş...
Tarım ve Orman Bakanı'nın 2023 bütçesini savunurken bakanlık tarafından yapılan çeşitli harcamaları değerlendirmeye alan OECD raporu'na gönderme yaparak yasanın uygulandığını iddia ettiğini...
Ancak Tarım Platformu sözcüsünün bu iddiaya şu cevabı verdiğini söylemiştik:
'OECD 2022 Tarım Politikası İzleme ve Değerlendirme Raporu'nda belirtilen harcamalar bütçeden tarımsal desteklere ayrılması gereken kaynak ile aynı şey değildir. Yasa açıktır, 'Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi milli hasılanın yüzde 1'inden az olamaz'.
***
Bu konu, yıllardan beri muhalefet partilerinin de sürekli üzerinde durduğu bir konu...
Nitekim, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 2023 yılı bütçesi ve 2021 yılı kesin hesabının görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda CHP Grubu adına konuşan İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, bakanlığın bütçe planını eleştirirken şunları söyledi:
'Kanun açık ve net diyor ki: 'Tarımsal destekleme programlarının finansmanı bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz.' Bu orana asla yaklaşmıyorsunuz. Tarımsal destekleme programları için ayrılan 54 milyar lira gayrisafi milli hasılanın yüzde 1'ine denk gelmiyor. Ne kadarını karşılıyor? Eğer 2023 yılı gayrisafi yurt içi hasılasını esas alırsak yüzde 0,29'unu. 2023 yılı bütçesinde çiftçinin hakkı gasp ediliyor'.
***
Desteklemelerde yaşanan sorunlar yalnızca destekleme oranının yasanın öngördüğü oranın altında kalması ile sınırlı değil...
Ayrıca, desteklemelerden yararlanmak için tapu sahibi olmak ve Çiftçi Kayıt Sistemine girmek gerekiyor. Ancak TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar'ın açıklamasına göre, sistemde bulunmayan 8,57 milyon hektar araziden yaklaşık yüzde 30'u 'ecrimisil' yoluyla kullanılıyor. Dolayısıyla, yüz binlerce çiftçi, tapu sahibi olmadıkları için desteklemelerden yararlanamıyor.
Gerçi Hazineye ait arazilerde ecrimisil ödeyerek geriye dönük en az 3 yıl boyunca üretim yapmış olan çiftçilere Hazine ile kira sözleşmesi yaptıkları takdirde ÇKS'ye üye olma imkanı tanınmış bulunuyor, ancak bürokratik güçlükler nedeniyle çiftçilerin çok az bir bölümü bu imkandan yararlanabiliyor.
***
Bir başka sorun da buğday ve arpa gibi hububat ürünleri üreten çiftçilere 2022 yılı üretim dönemine ait mazot ve gübre desteklerinin nakit olarak verilmeyip Ziraat Bankası banka kartlarına yüklenecek olması...
Bu uygulamanın amacı, huhubat üreticilerine verilen mazot ve gübre desteğinin başka amaçlarla kullanılmasının önüne geçmek. Ancak bankanın 'müşteri kredi risk notu olumsuz' raporu vermesi durumunda üreticiler desteklemelerden yararlanamıyor...
Çiftçinin borca battığı koşullarda yeterli kredi risk notu alamayan üretici sayısı son derece yüksek olunca bu destek de büyük ölçüde havada kalıyor.
***
Hayvancılığa verilen destekler de yem fiyatlarının yüksekliği nedeniyle işe yaramıyor...
Bunun sonucunda son yıllarda süt inekleri bile kesime gönderiliyor. Bu durum hem hayvan sayısının azalmasına hem de süt ürünlerinin pahalanmasına yol açıyor...
2022 yılında TÜİK tarafından yayınlanan hayvan sayılarına ilişkin veriler de bu saptamayı doğruluyor. Büyükbaş hayvan kategorisinde artması gereken sığır sayısı Haziran ayı sonu itibarıyla bir önceki yılın Aralık ayına göre %0,9 azalarak 17 milyon 693 bin başa düşmüş bulunuyor. Hayvancılığa verilen destekler, bu gidişi değiştirmeye yetmiyor.
***
Bu bilgileri verdikten sonra dünkü yazımızda sorduğumuz şu sorunun cevabına geçebiliriz:
'Bir siyasi iktidar, neden uygulayamayacağı bir yasayı çıkarma gereğini duyar?'...
Bu sorunun cevabı, Tarım Yasası'nın kabul edildiği 2006 yılı ile özellikle 2008 sonrası konjonktürü karşılaştırmaktan geçiyor...
2008 yılındaki küresel mali krize kadar dünyada sıcak para bolluğu vardı ve Türkiye de bundan nasibini almaktaydı. Üstelik o yıllarda AKP'nin uyguladığı 'dönüşüm' programını hayata geçirebilmek için çiftçinin desteğini alabilmek çok önemliydi...
Ancak daha sonra 'pasta' küçüldü, çiftçi sayısı düştü...
Musluktan akan su da azaldı!