Özgür Özel’in genel başkanlığından sonra CHP’nin dış politikada izleyeceği çizgi merak ediliyordu...

Çünkü genel başkanlığa adaylığını açıkladığı günlerde İsrail’in Gazze saldırısı başlamıştı ve Özel bu saldırıyı keskin bir dille kınamıştı...

Kılıçdaroğlu’nun dış politika danışmanı eski İngiltere Büyükelçisi Ünal Çeviköz bu kınama üzerine Özel’i “Yazık olmuş! Keşke hiç yorum yapılmasaydı. Sağ popülizm uğruna sosyal demokrasi de çöpe gitmiş, insancıllık da…" sözleriyle eleştirmişti.

***

Bu gelişmeler, “Acaba CHP,’nin ABD ve Batı yanlısı politikasında bir değişiklik mi olacak?” sorusuna yol açmıştı...

Geçtiğimiz günlerde Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapacağı görüşmeye “tutanak tutması” için  ABD yanlısı tutumuyla tanınan eski Washington Büyükelçisi Namık Tan’ı da beraberinde götürerek bu sorunun cevabını verdi...

Bu alışılmadık davranış Çeviköz tarafından övgüyle karşılandı. Çeviker, Özel’in ağzından Erdoğan’a verilen mesajı şöyle yorumladı: “İsrail ile ilişkiler bozuk mu? Yanımda Tel Aviv eski Büyükelçisi var! 2-1. ABD ile ilişkiler? Yanımda Washington eski Büyükelçisi var! 3-1. Üstelik deplasmanda.”

Sonuçta, CHP’nin tek yanlı dış politikasının değişebileceği yolundaki umutlar karardı.

***

Ancak burada şunu da belirtelim:

Hiç kuşkusuz Washington Büyükelçiliği yapmak bir kusur değildir önemli olan bu görevi yaparken ABD’nin değil Türkiye’nin çıkarlarını ön planda tutmaktır...

Ve bu memleket bir zamanlar böyle Washington büyükelçileri de görmüştür.

***

Örneğin Mustafa Kemal Paşa Atatürk Samsun’a çıkarken yanında kısa bir süre öncesine kadar Osmanlı devletinin Washington Büyükelçiliğini yapmış olan Alfred Rüstem Bey vardı...

Sivas Kongresine de katılan Rüstem Bey 1898'de ABD'ye elçi müsteşarı olarak atandığı zaman oradaki meslektaşlarının ülkenin çıkarlarını korumaktaki çeşitli zaaflarını ve yolsuzluklarını görmüş bunları Bâb-ı Âli'ye şikayet etmişti...

Şikayeti dikkate alınmayınca da görüp yaşadıklarını açıklayan bir makale yazmış, bunun üzerine devlet sırrını ifşa ettiği gerekçesiyle ülkeye geri çağrılmış, ancak dönmek yerine istifa ederek Jön Türklere katılmıştı.

***

Ahmet Rüstem Bey İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra memlekete döndü ve hariciyedeki görevini sürdürdü...

1909’da ABD'ye bu kez maslahatgüzar olarak gönderildi. Ertesi yıl, Paris Başkonsolosu Lütfi Bey'e atfedilen bir yolsuzluk soruşturmasında görevlendirildi. 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Osmanlı ordusuna gönüllü er olarak yazıldı ve cepheye gitti...

1914'te cepheden döndükten sonra bu kez ABD’de Büyükelçi olarak görev aldı. O zamana kadar Washington’da görevlendirilen elçiler “orta elçi” statüsünde olduğu için Ahmet Rüstem Bey Türkiye'nin ilk ABD büyükelçisisi olarak kabul edilmektedir.

***

Rüstem Bey’in Washington büyükelçiliği sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nda “Ermeni tehciri” gerçekleşti...

“Hicret” kelimesinden kaynaklanan “tehcir”, Birinci Dünya Savaşında Osmanlı İmparatorluğu Doğu’da Rusya ile savaşırken İngiltere ve Fransa’nın teşvikiyle cephe gerisinde ayaklanan Ermeni komitacılara karşı alınmış zorunlu bir önlemdi...

Üstelik Doğu’da Ermenilerin Batılı devletlerin teşvikiyle ayaklanması yeni bir olay değildi. Daha 1895 yılında Van’da başlatılan ayaklanma 1896 yılında güçlükle kontrol altına alınabilmişti.

***

Türkiye Birinci Dünya Savaşına katılınca ayaklanma yeniden körüklenmiş, “tehcir” olayı cephede savaşan ordunun arkadan vurulması üzerine gündeme gelmişti. Ne var ki savaş koşullarında yaşanan tehcir sırasında istenmeyen bir çok olay yaşanınca yurt dışında Ermenilere karşı soykırım yapıldığına ilişkin bir kampanya başlatılmıştı...

Ahmet Rüstem Bey, ABD basınında yürütülmekte olan Ermeni soykırımı suçlamalarına karşı bu gerçekleri savunan açıklamalar yaptı. Türkiye’deki gerçek durumu anlatan bu açıklamalarda ABD’nin Filipinlerde uyguladığı işkence ve katliamların yanı sıra İngiltere, Fransa ve Rusya’nın sömürgelerde uyguladıkları katliamları da gündeme getirdi...

Bunun  üzerine ABD tarafından "istenmeyen kişi" (persona non grata) ilan edildi ve ABD'yi terk etmeye zorlandı. 

Osmanlı Hükümetinden beklediği desteği alamayan Ahmet Rüstem Bey, bu durumda “hariciye”den istifa etmeyi seçti ve bir daha herhangi bir diplomatik görev almadı.

(Devam edecek)