CHP kongresinde Kemal Kılıçdaroğlu kaybedip de Özgür Özel seçildiğinde “Kılıçdaroğlu gitti, sıra Akşener’de” başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazının temel vurgusu,  tek adam rejiminin devamını isteyerek veya istemeyerek bilinçli ya da bilinçsiz şekilde sağlayan her siyasetçinin tasfiye olacağını ifade etmiştim. Kılıçdaroğlu, koşullar çok uygun olmasına rağmen kaybetti. Çünkü, altı masanın mimarlığını yaparak farklı toplumsal kesimlerin konuşabilmesine zemin yarattı ama seçilebileceği konusunda kuşkular bulunmasına rağmen aday olarak Türkiye’ye beş yıl kaybettirdi.

Akşener ise masadan önce kalkıp sonra yeniden gelerek süreci zehirledi ve bu yenilgide pay sahibi oldu ancak yenilgiden sonra sergilediği tavır akıl dışılıkları ile hafızalarda yer etti.
Cumhurbaşkanlığı seçimindeki yenilgiden sonra kendisini sorgulaması ve iktidarı hedef alması gerekirken muhalefete muhalefetlik etmeyi siyaset yapmak zannetti. Berbat bir dil ile CHP’ye sataştı durdu. Yerel seçimlerde de “özü başımıza” diyerek “hür ve müstakil” adaylarla seçime gitmeyi uygun gördü.

 Oysa AKP politikalarına teslim olmasından büyük rahatsızlık duydukları için MHP’den ayrılanlar merkez sağı da kucaklamak üzere İYİ Parti’yi kurmuşlardı. Parti tabanındaki Erdoğan muhalefeti de hayli keskindi. Dolayısıyla seküler milliyetçi tabanı açısından itiraz edilmesi gereken bir adres varsa o da AKP ve Erdoğan idi. CHP, yerel seçimlere İYİ Parti ile ittifak yaparak girmek istediyse de Akşener inadını sürdürdü. Gelin görün ki, parti örgütleri kendisi gibi düşünmüyordu.

 İstanbul belediyesinin kaybedilebileceğini İYİ Parti’nin “özü başına” seçimi alamayacağını dolayısıyla CHP ile hareket edilmesi gerektiğini savundu onlar. Parti yönetimi ile görüş uyuşmazlığı başlayınca da teşkilatlarda peşpeşe istifalar yaşandı, vitrindeki önemli isimler ayrıldı. Halkın iktidara bir uyarı vermek konusundaki güçlü arzusunu Akşener, görmezden geldi.

Sonuç ortada. İktidarın muhalefeti birbirine düşürerek aradan sıyrılma taktiği boşa çıktı. CHP, Türkiye ittifakı söylemiyle geniş bir kesimin ve tabi ki seküler milliyetçilerin, merkez sağın da desteği ile birinci parti çıktı. Üst düzeyde sağlanamayan ittifakı, seçmen tabanda kurdu ve İYİ Parti 10 ayda 3 milyondan fazla seçmen kaybetti; Akşener sandığa gömüldü.  

Ortada çok büyük bir hezimet var. Kendisi bir siyasi mevta…Oysa halktaki birlik duygusunu ve AKP

iktidarının otoriterliğini sınırlama arzusunu doğru okuyarak başka bir strateji izlese bugünkü başarıdan nasiplenebilirdi. Şimdi partisinden gelen istifa sesleri karşısında olağanüstü kongre kararı almak durumunda kaldı. Yüzünü ne kadar pudralarsa pudralasın Akşener artık bir siyasi mevta ve onun mezarını başkaları değil kendisi kazdı.