Yerel seçimlerde CHP’nin büyük bir sıçrama yaparak uzun yıllardır kıyılarda var olma halinin değişip de Anadolu’nun iç kısımlarında el ettiği başarılar, artık siyaset literatürümüzüne yerleşen “Sivas’ın ötesi” tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.

 Kapsayıcılık, güçlü ve geniş tabanlı meşruiyet, farklı etnik ve dinsel topluluklardan oy alabilmek anlamlarına da gelen bu kavram, Sivas’ın jeo stratejik ve jeopolitik önemine işaret eder. Sivas, memleketin denge noktası ve pek çok açıdan bir sınırdır. Ve bu sınır olma hali sadece bugüne ait değil şehrin kurulduğu ilk çağlardan itibaren hiç değişmemiştir. Konunun meraklıları için şahsıma ait mütevazı bir çalışma olan ve Tekin Yayınevi tarafından yayınlanan “Kızıldan Yeşile& Aleviler, Sol, Alibaba Mahallesi ve Sivas’ta Dönüşen Siyaset” adlı kitabımı okumalarını öneririm. Okuyanlar, neden “Malatya’nın ötesi”, “Kayseri’nin ötesi”, “Ankara’nın ötesi” değil de “Sivas’ın ötesi” denildiğini göreceklerdir.

 Gerçek şu. Sivas’ın ötesi ile berisi sosyo-kültürel ve siyasal açılardan tamamen farklıdır ve CHP uzun bir zamandır Sivas’ın ötesinde varlık gösterememektedir. En azından 20-30 yıllık seçim haritalarında, CHP, Akdeniz  ve Ege kıyılarında rakipsizdi, AKP ise kıyılar hariç ülkenin bütününde üstündü. Kürt nüfusun yoğunluklu olduğu illerde CHP bir tabeladan ibaretti hatta çoğu yerde o tabela bile yoktu; Kürt oylarını da AKP ve Kürt partileri paylaşıyordu.

 Yerel seçimler, üç renkli seçim haritalarını değiştirdi, renkler çoğaldı ve yıllardır Sivas’ın ötesine geçememekle suçlanan CHP, Anadolu’ya girdi. CHP Adıyaman’ı 1989 seçimlerinden sonra ilk kez aldı. Manisa, Afyonkarahisar, Kırıkkale, Kilis, Kütahya, Uşak ve Zonguldak’ı Cumhuriyet tarihinde ilk kez; Amasya, Bartın, Giresun, Kastamonu’yu 1977’den bu yana ilk kez kazandı. İlçeler bazında da CHP, dar kalıpları aştı. Aynı şekilde 30-40 yıllık aranın ardından Elbistan, Toroslar, Şehitkamil vs ilçelerinde yönetimi devralmak, Kırıkkale gibi milliyetçi-mukaddesatçı ittifakın çok güçlü olduğu bir ilde sandıktan çıkmak hem CHP hem de Türkiye açısından bir siyasal kırılmadır. 

Bu, CHP’nin, Sivas’ın berisindeki gücünü tahkim ettiği gibi ötesine geçtiğini, toplumsal tabanını genişlettiğini, artık kendi kalıplarının dışına çıktığını göstermektedir. Nitekim, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ifadesiyle yüzde 25’lik “cam tavan” kırılmıştır.  

Devlet kuran parti niteliğiyle CHP’deki siyasal temsil, genellikle eşraf, asker veya sivil bürokrasiye ait oldu. Çok partili hayata geçiş sonrasında Demokrat Parti ile girişilen siyasal rekabet ortamında güç hiyerarşisi kısmen değişse de geleneksel kodları büyük ölçüde aynı kaldı. Seçmen tabanı da eğitim seviyesi yüksek, laik, modernleşme yanlısı çevrelerden oluştu. 1970’li yıllarda “ortanın solu” çizgisi, “toprak işleyenin, su kullananın” söylemiyle işçi ve çiftçi kesiminde de desteğini artırdı ama 1990’ların yükselen kimlik siyasetleri karşısında “laik kale” ve orta sınıf partisi oldu. Ankara’da Çankaya, Yenimahalle, İstanbul’da Beşiktaş, Kadıköy, Şişli vb yerlerde çok yüksek oy oranlarını istikrarlı şekilde korurken Altındağ, Mamak, Sancaktepe, Beykoz, Tuzla vb yerlerde kaybetmesi yaşam tarzı eksenli bir siyasal konumlanmaya denk geliyordu.

 Seçim sonuçları, 2000’lerde merkez sağa açılım, Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçilmesinden sonra da CHP’nin barışık olmadığı geleneksel kesimlerle geliştirdiği diyaloglarla oluşturduğu zeminde yeni bir sıçrama anlamına geliyor. Sivas’ın ötesine geçilerek bir psikolojik bariyer aşıldı ancak geçilen yerlerde kalıcı olup olmayacağını 2028 seçimleri gösterecek.

 Aynı şekilde AKP’nin baskıcı uygulamalarını ve yaşam tarzı dayatmalarını onaylamayan merkez sağın emanet oylarını parti oyları haline getirip getiremeyeceği de yine aynı seçimde test edilecek.