AKP seçimi kazandı ama önünde çözülmesi çok zor bir yığın sorun duruyor...

Bu sorunların yaratılmasında en büyük sorumluluk kendisine ait çünkü 20 yıldan fazla bir zamandır ülkeyi kendisi yönetiyor...

Dolayısıyla muhalefet blokunun kazanması durumunda öne süreceği “enkaz devraldık” gibi mazereti yok.

***

AKP’nin önündeki sorunlar üç başlık altında toplanabilir: uluslararası sorunlar, siyasi sorunlar ve ekonomik sorunlar...

Kısaca hatırlatalım...

Seçimler bir yönüyle uluslararası sorunlarda izlenecek iki farklı tutum arasındaydı...

AKP, dünyanın çok kutuplu bir hale geldiği ve ülkenin ekonomik ve siyasi durumunun Avrasya Bloku ile yakınlaşmayı gerektirdiği koşullarda bu duruma uyum sağlamaya yönelik bir “denge politikası” uygulamaya çalıştı. Türkiye’nin yirminci yüzyılın ikinci yarısından bu yana ABD’nin hegemonyası altında bulunduğu ve NATO, AB gibi Batı blokunun askeri ve ekonomik örgütlerinin bir parçası olduğu koşullarda bu yöneliş Türkiye-ABD ilişkilerinde çeşitli sorunlar yarattı.

***

Bu ilk pürüzler Suriye savaşında ABD’nin PKK/PYD’yi silahlandırmasının ardından giderek büyüdü. ABD’nin Rusya ve Çin’i ekonomik yaptırım ve ambargolarla çökertmeye çalıştığı koşullarda AKP’nin yaptırımlara katılmaması ve enerji ve savunma gibi alanlarda Rusya ile işbirliğini artırması Batı blokunun Rusya’yı kuşatma ve çökertme politikalarının etkisiz hale gelmesinde önemli bir rol oynadı...

Dahası, Rusya ve Çin’in öncülüğünde uluslararası alanda geliştirilen Şangay İşbirliği Örgütü, BRICS gibi ekonomik ve siyasi örgütlerin güçlenmesi, Türkiye’nin de bu örgütlerle işbirliğine yönelmesi, ABD’nin, AKP’ye siyasi bir alternatif aramasına yol açtı.

***

FETÖ’nün darbe girişimi, o zamana kadar AKP’yi “ulusalcı” akımlar karşısında destekleyen ABD’nin bu yöndeki çabalarının ilkiydi...

Bu girişim başarısızlığa uğrayınca ABD Başkanı Biden bu kez Türkiye’deki iktidarı “demokratik yoldan” değiştirmeye çalışacaklarını ilan etti. Bu açıklama 1990’lı yıllarda muhalefeti güçlendirirdi; ama ABD’nin gerilemeye başladığı koşullarda ters tepti...

AKP, bu girişimlere Rusya ve İran ile birlikte Astana sürecini başlatarak cevap verdi. Bu süreç Ortadoğu’da dengelerin ABD aleyhine dönmesinde önemli bir rol oynadı.

***

CHP’yi yöneten Kılıçdaroğlu ekibi ise bu sürecin pasif bir seyircisi olmakla kalmadı; ABD ve İngiltere’nin desteğiyle iktidar olmanın yollarının açıldığını zannetti...

CHP’nin geleneksel “ulusalcı” politikalarını tamamen reddeden Kılıçdaroğlu’nun bu ülkelere yaptığı gezilerin gerçek amacı ABD ve İngiltere’deki yönetici çevrelerde CHP’nin ulusalcı tabanı ve ideolojisinin yaratabileceği sorunlar konusunda var olan endişeleri gidermeye yönelikti...

Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi AKP iktidarında ABD yanlısı ekonomik ve siyasi politikalarla en fazla bütünleşmiş politikacıların AKP’den ayrılarak muhalefet blokuna katılması da bu gelişmelerden bağımsız değildi.

***

Bu geziler sırasında Kılıçdaroğlu’nun neo-liberal çevrelerle ekonomik ağırlıklı görüşmeler yapması,  “Savaşta Ukrayna’nın yanında yer almalıydık” mesajını vermesi, ardından NATO’yu “demokrasi örgütü” olarak ilan etmesi ve seçimlerin ilk turu sırasında gerekçesiz biçimde Rusya’yı Türkiye’nin içişlerine karışmakla suçlaması bu çabanın ifadeleriydi...

Bu gelişmelerin bir diğer bileşeni de Cengiz Çandar gibi “malum” kişileri seçim listelerine koyan HDP’nin Altılı İttifaka destek vermesiydi. Gerçi bu desteğin “karşılıksız” olduğu ilan edilmişti, ama bunun gizli bir karşılığı olduğu ve bu karşılığın ABD’nin Türkiye ve Ortadoğu politikalarıyla ilişkisi  bulunduğu apaçık belliydi...

Nitekim bu destek MHP çizgisinin bir diğer temsilcisi olan Zafer Partisi’nin Altılı İttifakı destekleyeceğini açıklamasının ardından da devam etti.

***

CHP’nin seçimlerin birinci turuna bu politikalarla girmesi seçim kampanyası sırasında AKP ve müttefiklerinin kendilerini “emperyalizme karşı mücadele eden partiler” olarak gösterebilmelerine olanak sağladı...

CHP’ye angaje olan siyasetçiler ve medya mensupları, Türkiye’de ABD’yi “düşman” olarak görenlerin oranının yüzde 70’e yaklaştığı koşullarda muhalefet partilerinin izlediği bu tutumları kampanya boyunca görmezden geldiler; ama gerçekler ortadaydı...

Ve AKP bu gerçekleri kendi yararına kullanmayı çok iyi başardı.

(Devam edecek)