Amerika Sosyalist Partisi 28 Şubat 1909'da New York'ta bir "Kadınlar Günü" düzenledikten sonra, 1910 Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı her yıl bir "Kadınlar Günü" düzenlenmesini öneri olarak getirdi. 1917'de Sovyet Rusya'da kadınlar oy hakkı kazandıktan sonra 8 Mart ulusal bayram oldu. Kadınlar Günü, 1967'de feminist hareket tarafından benimsenene dek ağırlıklı olarak sosyalist hareketler ve komünist ülkeler tarafından kutlandı. 1975'te Birleşmiş Milletler tarafından kutlanmaya başlandı.

Günümüzde Dünya Kadınlar Günü, kadınlar açısından daha farklı anlamlar taşımaktadır. Artık 8 Mart, kadın hakları açısından bugünlere nasıl gelindiğinin hatırlanmasını sağlayan özel bir gündür. Dünya genelinde kadın hakları alanında son yıllarda olumlu gelişmeler sağlansa bile kadınlar açısından birçok sorun hâlâ çözülebilmiş değildir. Dünyadaki en yoksul insanların büyük bir çoğunluğu (yüzde70’i) kadındır. Dünyadaki eğitim almamış insanların büyük çoğunluğu (2/3’si) yine kadınlardır. Kadınlar bugün ülkemizde de erkeklere göre yüzde 25-50 oranında daha az ücretle çalıştırılmaktadır. Dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar. Ne diyordu Tevfik Fikret: ‘‘Elbet sefil olursa kadın alçalır beşer.”

Bugün ne yazık ki toplumumuzda siyaset kurumu kadını iki ayrı kampa ayırmış; Cumhuriyet dönemindeki kadın kazanımlarını görmezden gelerek yanlış bir toplum yapısı yaratmıştır. Bu Kadınlar Günü’nde evrensellikten uzak kısır görüş ve uygulamaları kınıyor, kadının hak ettiği eşitliğe yeniden kavuşturulmasını ‘‘Cumhuriyet Kadını’’ kimliğinin yeniden kazandırılmasını yürekten diliyorum…

Bugün; anaların evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız; erkeklerimizden çok daha aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdur. Ne diyordu ATATÜRK: “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın.” Yaşamı boyunca toplumda kadını yücelten onu “Cumhuriyet Kadını” olarak niteleyen ATATÜRK ne kadar da haklı…

80 yıl sonra gelen bir iktidar: “Türban-Başörtüsü-Tesettür” üçlüsüyle kadınlarımızı ayrı bir kimliğe büründürdü.3-5 çocuk safsatasıyla, çocuk yaşlarında onları eve kapattı. Bugün geldiğimiz noktada “Kadına Düşman Erkekler” yaratıldı. Kadın cinayetleri, kadın ve çocuk istismarı, tecavüzlerden geçilmiyor. Siyasette kadın vekil kotası uygulanmazken, yoksullaşan bir toplumda adalet de sağlanamıyor.

Gazete manşetlerine göz atarken iş dünyasının kadınları vicdan, vizyon ve liyakat çağrısı yaparak, özeleştiride bulundu. Kadınlar, “Değişeceğiz, dönüşeceğiz, iyileşeceğiz” derken, Türkiye’nin ancak ve ancak kadınların da dahil olduğu bir planlamayla ayağa kalkacağı yeniden vurgulandı. Aynen katılıyorum. 2024 yerel seçimlerinden sonra umarım kadın bakan, kadın vali, kadın kaymakam, kadın il genel ve belediye meclis üyesi, sendika, baro, belediye başkanı sayılarının da kadınların lehine artmasını bekliyorum.

Dünya Kadınlar Günü’nün kadınların dünyanın dört bir yanında karşılaştıkları adaletsizliğin, eşitsizliğin ve şiddetin sona erdirilmesi açısından da olukça önemli olduğunu vurgularken ülkemiz için de kadın haklarının kazanılması, iyileştirilmesi ve konunun tekrar gündeme gelmesi açısından önemli bir gün olduğunu hatırlatmak istiyorum.