Önceki yazımızda 31 Mart'ta İngiliz ajanı Derviş Vahdeti'nin kışkırtmasıyla ayaklanan bir avuç isyancının süreç içinde II Abdülhamid'in desteğiyle iktidarı ele geçirdiklerini ve 'şeriat' başta olmak üzere istedikleri tüm talepleri Meclis'e kabul ettirdiklerini söylemiştik...

O ana kadar, II. Abdülhamid olayların seyrini etkileyerek hem İttihat Terakki yönetiminden kurtulmayı hem de ayaklanma vesilesiyle kendisini tahttan indirmek isteyen İngiliz yanlısı bazı siyasetçilerin planlarını bozmayı başarmıştı...

Olaylar, II. Abdülhamid'in gerçekten de usta bir siyasetçi olduğunu göstermişti. Ancak, söz konusu olan çürümüş bir rejimdi ve Abdülhamid'in ustaca manevraları bu rejimi kurtarmaya yetmeyecekti.

***

Bu tabloyu gören ve Selanik'te oluşturulacak askeri bir güçle ayaklanmanın bastırılabileceği konusunda üstlerini ikna eden ilk kişi Kolağası Mustafa Kemal Bey oldu...

Mustafa Kemal, isyancıların İstanbul'a hakim olduğu haberleri üzerine Selanik'teki Askeri Kulüpte Üçüncü Ordu Komutanı Mahmut Şevket Paşa başkanlığında düzenlenen toplantıda isyancıların dağınık güçlerden oluştuğunu ve hızlı bir şekilde harekete geçildiği takdirde Abdülhamid'in kurduğu yönetimin kısa zamanda çökeceğini savundu...

Bu görüş 'ihtiyatlı' bir şekilde kabul gördü. Mustafa Kemal Bey'in önerisiyle oluşturulacak güce 'Hareket Ordusu' adı verildi. Bu gücün başına Selanik Redif Fırkası Komutanı Hüseyin Hüsnü Paşa getirildi; 'ordunun' kurmay başkanlığı da Mustafa Kemal'e verildi.

***

Bu kararı 'ihtiyatlı' olarak nitelendirdik, çünkü harekete geçirilen kuvvet resmi anlamda askeri bir güç değildi...

Öyle olsaydı, Üçüncü Ordu doğrudan harekete geçer, ordu komutanlığını da Mahmut Şevket Paşa üstlenirdi...

İşin gerçeği şuydu: Selanik'teki İttihat Terakki merkezi ve Üçüncü Ordu'nun komuta heyeti o sıralar 'bekle-gör' politikası izlemeye ve hareket ordusuyla bir 'sondaj' yapmaya karar vermişti.

***

'Hareket Ordusu'nun 'belkemiğini' oluşturan 'Redif Fırkası', muvazzaf askerlerden değil orduya destek sağlamak amacıyla yerel halktan geçici süreliğine toplanmış insanlardan oluşmaktaydı...

İçinde bulunulan koşullarda İstanbul'a yürümek aynı zamanda Padişah'a isyan etmek anlamına geldiği için bu güce katılanlar 'kelleyi koltuğa almış' gönüllüler olmak zorundaydı...

O nedenle, 'ordu' harekete geçmeden önce İttihat ve Terakki Selanik'te bir miting düzenleyerek gönüllüler topladı. Bunların başında genellikle Meşrutiyetten önce dağlarda savaşmış 'komitacılar' vardı.

***

Hareket Ordusu yola çıktığında Edirne'de üslenen İkinci Ordu'nun takınacağı tavır da ayrı bir sorundu...

Neyse ki, İkinci Ordu Komutanı Salih Paşa da 'ihtiyatlı' davranmayı seçti ve Hareket Ordusunun geçişini görmezden geldi!..

Böylece 16 Nisan'da Hareket Ordusu'nun iki taburu herhangi bir çatışmaya girmeden Çatalca önlerine ulaşmayı başardı.

***

16 Nisan ile 21 Nisan tarihleri arasındaki zaman dilimi 31 Mart ayaklanmasının kaderinin belirlenmesi açısından son derece önemliydi...

17 Nisan'da II. Abdülhamid İstanbul'da hala inisiyatifi elinde bulunduruyordu. Meclisi Mebusan Prens Sabahaddin yönetimindeki Ahrar fırkasının denetimindeydi. İsyancıların 'İttihatçı avı' devam ediyordu...

Bu arada Padişahın talimatıyla Tophane Nazırı Hurşit Paşa başkanlığında bir 'nasihat heyeti' oluşturulmuş ve heyetin Çatalca'da yaptığı görüşmenin ardından Hareket Ordusunun İstanbul'a girmemeyi kabul ettiği duyurulmuştu.

***

Ancak Mustafa Kemal'in tavsiyesi ve Hüseyin Hüsnü Paşa'nın emriyle 17 Nisan'ı 18 Nisan'a bağlayan gece 150 nefer ve 60 subaydan oluşan bir grup asker İstanbul'a girerek Küçükçekmece İstasyonunu işgal edince olayın seyri birden değişti...

O andan itibaren İstanbul'a bir panik havası egemen oldu...

Bunun üzerine Selanik'teki Üçüncü Ordu harekete geçti. 21 Nisan'da Mahmut Şevket Paşa Hareket Ordusu'nun kumandasını üstlendi. İttihat Terakki yönetiminin askeri lideri 'Hürriyet Kahramanı' Binbaşı Enver Bey de askeri ataşe olarak görev yaptığı Berlin'den ayrılarak Hareket Ordusu'nun kurmay başkanlığını devraldı. Bu gelişmeler üzerine İstanbul Rami ve Davutpaşa kışlasındaki askerler Hareket Ordusuna katıldıklarını açıkladılar.

(Devam edecek)