Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi uzmanları, bu tür mekanların özellikle gençler ve ergenler üzerinde ciddi duygusal etkiler yaratabileceğine dikkat çekiyor.

Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Klinik Psikoloğu M. Yusuf Babacan, son yıllarda korku evlerine duyulan ilginin hızla arttığını ve ziyaretçilerin çoğunluğunu 18–25 yaş aralığındaki gençlerin oluşturduğunu belirterek, “Korku evleri, tehlike olarak algılanabilecek birçok uyaran barındırır. Bu uyaranlar beyindeki ödül merkezini harekete geçirir ve yüksek miktarda dopamin ile adrenalin salgılanmasına neden olur. Bu hormonların etkisiyle kişi yoğun bir haz ve heyecan hisseder. Gençlerin ödül merkezleri uyarılmaya daha yatkın olduğu için bu deneyim onlar için cazip hale gelir.” dedi.

KONTROLLÜ KORKU BEYNİ UYARIYOR

Babacan, gençlerin korku evlerinde hissettikleri bu yoğun duygusal dalgalanmanın “var olma” ya da “canlı hissetme” biçimi olarak algılandığını da vurguladı.

Babacan, “Korku evlerinde korku, stres, heyecan ve haz aynı anda yaşanır. Bu duyguların yoğunluğu gençlerde güçlü bir benlik farkındalığı yaratabilir. Aynı zamanda korku evleri, gençlerin hem kendilerine hem de arkadaş çevrelerine cesaretlerini ispatlayabildikleri sosyal bir alan haline gelmiştir.” şeklinde konuştu.

Korku evlerinin “kontrollü uyarım” yarattığını belirten Babacan, beynin hem tehlike sinyali hem de güvenlik hissi arasında gidip geldiğini söyleyen Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Amigdala korku uyaranlarını algılayıp dopamin ve adrenalin salgılatırken, beynin başka bir bölgesi kişinin aslında güvende olduğunu bildirir. Bu denge, kişiyi kontrollü bir uyarılma durumunda tutar. Yani kişi korkar ama aynı zamanda bundan haz alır. Korku evleri, birlikte korkmak, destek olmak, görevleri tamamlamak gibi deneyimlerle sosyal bağları güçlendirir. Bu nedenle gençler için yalnızca eğlence değil, aynı zamanda bir ‘bağ kurma alanıdır.”

ÖFKE ODALARI RAHATLATIYOR MU?

Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Cansu Gerçek, öfke duygusunun insan olmanın doğal bir parçası olduğunu ancak sağlıklı biçimde ifade edilmediğinde zarar verici hale geldiğini hatırlatarak, “Öfke, kontrol edilmesi gereken, anlaşılması gereken bir duygudur. Öfkenin nasıl kontrol edileceğini tespit etmek için önce öfkenin anlaşılması gerekiyor. Ancak giderek artan şekilde öfkenin bastırıldığını ya da uygunsuz biçimlerde dışa vurulduğunu gözlemliyoruz. Bu nedenle öfke odaları, öfkeyi boşaltmanın bir yolu olarak görülmeye başlandı. Ergenlikte beynin ön bölgesi olan prefrontal korteks henüz tam gelişmediği için gençler düşünmeden eyleme geçmeye daha yatkındır. Öfke odaları, hissettiği olumsuz duyguyu hemen ortadan kaldırmak isteyen gençler için ‘kendini ifade etmenin hızlı bir yolu’ olarak görülüyor.” dedi.

SOSYAL MEDYA VE GÖRÜNÜRLÜK İHTİYACI

Dr. Cansu Gerçek öfke odalarının sadece duygusal değil, sosyal bir yönü de olduğunu belirterek, “Bazı gençler, bu deneyimleri video çekerek, hikâye paylaşarak sosyal medyada görünür hale getiriyor. Bu da öfke odasını, duyguların ifade edildiği bir yerden çok, ‘kendini gösterme alanına’ dönüştürebiliyor. Asıl önemli olan, öfkeyi bastırmadan, kırıp dökmeden, sağlıklı iletişim ve destekleyici ilişkiler aracılığıyla ifade edebilmektir.” ifadelerini kullandı.

Muhabir: İrem AKBAY