2013 yılında düzenlenen FAO Konferansında oy birliği ile alınan kararla Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda 5 Aralık gününün Dünya Toprak Günü olarak ilan edildiğini anımsatarak bu yılki sloganın "Sağlıklı Şehirler İçin Sağlıklı Topraklar" olarak belirlendiğini söyleyen Çelik, en temel ihtiyaç olan gıda üretimi için toprağın önemine vurgu yaptı. Çelik, " İnsanların gıda ihtiyacının yaklaşık yüzde 95’inin topraktan geldiği düşünüldüğünde toprağın ne denli önemli olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Ancak ne yazık ki dünyada toprakların yüzde 33’ü bozulmuş durumdadır. 2-3 cm kalınlığındaki toprağın bin yıl gibi bir sürede oluştuğunu göz ardı etmeyerek topraklarımızı sınırsız bir kaynak gibi kullanmaktan kaçınmamız gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

TOPRAKTA İNSAN VARLIĞINDAN ÇOK MİKROORGANİZMA VAR

Öte yandan canlı bir varlık olan toprağın dünyadaki insan sayısından daha fazla canlı mikroorganizma barındırdığını ve dünyada pek çok türe ev sahipliği yaptığının altını çizen Çelik, toprağın sadece gıda üretimi için değil üzerinde yaşanılan kutsal vatan toprakları olması nedeniyle de hayati öneme haiz olduğunu vurguladı. Çelik gerek dünyada gerekse ülkemizde küresel ısınma, bilinçsiz gübreleme ve sulama, erozyon, sanayileşme ve kentleşme gibi sebeplerle tarıma elverişli arazilerin elden çıktığını belirterek, şunları kaydetti:

“Uzmanlar 2050’ de Dünya nüfusunun 9,8 milyara ulaşacağını, bu nedenle sağlıksız kentleşmenin bugünkü hızıyla devam etmesi durumunda 1,7 milyon kilometrekare toprağın daha şehirlerle örtüleceğini tahmin etmektedirler. Araştırmalar gıda ihtiyacının karşılanabilmesi için 3,2 ile 8,5 milyon km2 tarım alanına ihtiyaç olacağını göstermektedir. Dolayısıyla çimento ile kaplanan toprakların karın doyurmayacağı çok açık ve net bir durumdur. Diğer yandan gerekli tedbirler alınmadığı takdirde son yıllarda yaşanan iklim değişikliğinden kaynaklı tarımsal üretimi olumsuz etkileyen meteorolojik olayların neden olduğu üretim kayıplarının tarım alanlarındaki azalmalarla birleşmesi insanların gıda güvenliğini tehdit etmesine neden olacaktır.”

Tarım alanlarının son 20-25 yılda 5,2 milyon hektar azalarak 21,4 milyon hektara gerilediğine dikkat çeken Çelik, “ Bu kayıpların büyük bir kısmının geri dönüşümsüz olması, bozulan toprakların rehabilite edilmesinin ise çok masraflı ve uzun yıllar sürecek olması oldukça vahim bir tablo olarak karşımızda durmaktadır. Dolayısıyla her ne olursa olsun verimli tarım arazilerinin korunması ve tarım dışı kullanılmaması geleceğimiz açısından bir zorunluluktur” ifadelerini kullandı.

Çelik, tarım arazilerinin korunması kapsamında Tarım ve Orman Bakanlığının yaptığı çalışmaları önemsediklerini vurgulayarak “Tarım arazilerimizi ve verimli ovalarımızı koruyacak olan son Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 2025 yılında 19 ilde 28 ovanın daha eklenerek koruma altına alınan büyük ova sayısının 468’e yükseltilmesi oldukça önemli bir karardır. Böylece korunan toplam tarım alan miktarı ise yaklaşık 9,5 milyon hektara ulaşmıştır. Tüm ovalarımızın bu kapsama alınması ve korunması amaç dışı kullanımı azaltacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

Çelik, öte yandan sürdürülebilir bir üretim için topraklarımızın korunmasını çevreci yaklaşımların da ötesinde milli bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini kaydederek, Âşık Veysel’in “Benim Sadık Yârim Kara Topraktır” deyişindeki “sadık yâre” nankörlük etmemenin politikacılardan vatandaşlara kadar herkes için en önemli sorumluluk olacağını sözlerine ekledi.

Muhabir: Cemil Cahit Saraçoğlu