Türkiye ve Yunanistan, 'düşman kardeşler' olarak tanımlanabilecek iki ülke...

İkisi de Osmanlı İmparatorluğu'nun bağrından doğdu...

Biri, bağrından doğduğu devleti bir şekilde yenileyerek devam ettirme mücadelesi verirken, diğeri sırtını 'hane'nin düşmanlarına dayayarak o kardeşi daha beşiğindeyken boğmaya çalıştı.

***

Anadolu kökenli Yunan yazar Dido Sotiriyu, 'Benden Selam Söyle Anadolu'ya' adlı kitabında o düşmanlığın açtığı yaralardan şöyle söz eder:

'Ve sen Kör Mehmet'in damadı! Hele sen! Niye öyle tiksinerek bakıyorsun yüzüme? Öldürdüm evet seni, ne olmuş! Ve işte ağlıyorum... Sen de öldürdün! Kardeşler, dostlar, hemşehriler... Koskoca bir kuşak, durup dururken katletti kendi kendini!.. Anayurduma selam söyle benden Kör Mehmet'in damadı! Benden Selam Söyle Anadolu'ya!.. Toprağını kanla suladık diye bize garezlenmesin... Ve kardeşi kırdıran cellatların Allah bin belasını versin!..'

1930'lu yıllara gelindiğinde, iki büyük devlet adamı, Atatürk ve Venizelos, aradaki kin ve garezi ortadan kaldırarak yaraları sarmak ve iki ülkeyi yeniden kardeş kılmak için büyük çabalar harcadı.

***

Ne yazık ki, özellikle Kıbrıs sorunu ortaya çıkınca eski düşmanlıklar yeniden canlandı...

Bu düşmanlık, BM sponsorluğunda yapılan görüşmelerde Kıbrıs'ın iki halkın ortaklaşa yönettiği bir ülke olmasında karar kılınarak aşılmaya çalışıldı...

1959 yılında BM gözetiminde Zürih'te imzalanan anlaşmada, 'Kıbrıs Cumhuriyeti, tümüyle veya bir bölümüyle herhangi bir devlet ile hiçbir şekilde siyasi veya ekonomik bütünleşmeye girmeyeceğini taahhüt eder. Kıbrıs Cumhuriyeti, bu maksatla adanın gerek birleşmesini, gerekse taksimini doğuracak doğrudan doğruya (direkt olarak) veya dolaylı olarak gerçekleştirmeye yardımcı ve teşvik edici tüm hareketleri yasaklar. ' denildi...

Ve bu statünün devamı için üç devlete (İngiltere, Türkiye ve Yunanistan) 'garantörlük' görevi verildi.

***

Ancak 1974 yılında Yunanistan'da hüküm süren faşist askeri cunta, ömrünü uzatabilmek için Kıbrıs'ta bir darbe tezgahlayarak bu ülkeyi ilhak ettiğini açıklayınca ipler yeniden koptu...

Türkiye'nin 'garantör' sıfatıyla Kıbrıs'a müdahalesi sonucu iki ülke yeniden savaşın eşiğine geldi... Sonunda Yunanistan'daki cunta yol açtığı felaket nedeniyle devrilince savaş önlendi ama Kıbrıs sorunu o günden bugüne çözümlenemedi...

Halen Kıbrıs'ta fiilen iki devlet varlığını sürdürüyor: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY).

***

Bir önceki yazımızda Doğu Akdeniz'de yaşanan gerilimi analiz ederken, 'Türkiye'yi hedef alan bu mücadelede 'Koç başı' görevini Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) görüyor' demiş ve eklemiştik:

'GKRY'nin gücünün Türkiye ile uğraşmaya yetmeyeceği açık bir gerçek... O zaman 'kullanan' kim?'

Cevap açıktı: Yunanistan ve ABD!

***

Geçtiğimiz günlerde Yunanistan'da sosyal demokrat eğilimli Çipras yönetimi seçimde yenilgiye uğradı ve yerini 'muhafazakar' Kiryakos Mitsotakis başkanlığında kurulan bir hükümete bıraktı...

Mitsotakis, Yunan Parlamentosunda hükümet programını açıklarken yaptığı konuşmada, 'Komşumuz Türkiye ile ilişkilerimizin pusulası uluslararası hukuk kurallarına saygı ve iyi niyetli dostluk ilişkileri olacaktır' dedi...

Ve şöyle devam etti: 'Bulunduğumuz coğrafya birlikte yaşamamızı buyurmaktadır. Gereksiz gerginlikler, hışımlı retorikler ve silahlanma yarışları için yaptığımız harcamalar, kaynaklardan halklarımızın yararlanmasını engellemektedir'.

***

Bu sözler kulağa hoş gelen sözlerdi...

Ama ne demişler: 'Cehenneme giden yolun taşları iyi niyetle döşelidir!'...

Gerçekler ise oldukça köşelidir!

***

Nitekim, hemen ertesi gün, Yunanistan'ın yeni Dışişleri Bakanı Dendias ile ABD Dışişleri Bakanı Pompeo bir araya geldi...

Görüşmeye ilişkin olarak ABD Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada 'Bakan Pompeo, Yunanistan'ın, Doğu Akdeniz ve Balkanlar'daki istikrarın ana direği olan rolüne vurgu yaptı.' denilirken...

Dendias, 'Türkiye'yi Akdeniz'de sorun çıkaran unsur olarak görmek yeterli değil' ifadesini kullandı ve ABD'den ülkemize karşı daha etkin önlemler alınmasını istediklerini açıkladı.

***

Yazımıza bir başka özdeyişle son verelim:

'Huylu huyundan kolay kolay vazgeçmez!'