Küreselleşen dünyada iç politika ile dış politika arasındaki ayrım çizgisi giderek belirsizleşiyor...
Bunu Ukrayna Savaşı sırasında açıkça gördük...
Batılı ülkeler, Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşa doğrudan katılmadılar; ancak iç politikaları ve ekonomileri savaştan doğrudan etkilendi.
***
Benzer bir durum Türkiye açısından da gözlemleniyor...
Türkiye'nin 2010 yılında ABD'nin kurduğu koalisyona katılarak Ortadoğu işlerine müdahale etmesi savaşa doğrudan katılmadığı halde hem iç hem de dış politikada taşları yerinden oynatmış, izlenen dış politikanın yarattığı göçmen sorunu iç politikada en önemli sorunlardan biri haline gelirken ekonomiyi de ciddi bir biçimde sarsmıştı...
Gelinen noktada Türkiye'nin ABD'nin kurduğu koalisyondan ayrılması, Rusya ile birlikte Astana Sürecinin partnerlerinden biri gelmesi, BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü ile ilişkileri geliştirmesi de hiç kuşkusuz ekonomi ve iç politikadaki gelişmeleri etkileyecek.
***
Ancak...
Bu gelişmelerin birinin 'yapısal', diğerinin 'konjonktürel' olması gibi bir farklılık var...
Türkiye, Rusya başta olmak üzere ŞİÖ ülkeleriyle ekonomik ilişkilerini geliştirse de ekonomik, siyasal ve askeri alanlarda ABD ve Batı Avrupa'nın oluşturduğu kampın bir parçası olmaya devam ediyor ve bu gerçek yakın gelecekte kolay kolay değişmeyeceğe benziyor.
***
Örneğin...
2021 yılında Türkiye-Almanya ticaret hacmi 40 milyar doların üzerinde gerçekleşti. Türkiye'nin Almanya'ya yaptığı ihracat 19,3 milyar dolar, bu ülkeden yaptığı ithalat ise 21,7 milyar dolardı...
Aynı yıl, ABD ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi yüzde 29 artış göstererek 28 milyar dolarlık rekor bir seviyeye ulaştı. ABD'ye ihracat bir önceki yıla göre yüzde 45 artış göstererek 15 milyar dolar, ABD'den yapılan ithalat ise yüzde 14 artışla 13 milyar dolar oldu. Böylece Türkiye-ABD ticari ilişkileri, önem açısından Türkiye-Almanya ilişkilerinin hemen ardından ikinci sırada yer alırken dış ticaret açığımızın kapanmasına katkıda bulundu...
Toplam olarak baktığımızda, 2021 yılında Türkiye'nin ABD ve Almanya ile ticaret hacminin 68 milyar doların üzerine çıktığı; bunun 34,3 milyar dolarının ihracat, 34,7 milyar dolarını ithalattan oluştuğu; ticari ilişkilerin, bir milyar doların bile altında kalan küçük bir dış ticaret açığı ile gerçekleştirildiği görülüyor.
***
Türkiye'nin Rusya ile dış ticaret hacmi ise 2021 yılında 33 milyar dolar olarak kayıtlara geçti...
Bunun 5.5 milyar doları ihracat, 27.5 milyar doları ise ithalat olarak açıklandı...
Rusya ile dış ticaretimiz ABD ve Almanya ile dış ticaretimizin yarısını bile bulmazken, bu ülkeyle olan dış ticaret açığımız 22 milyar dolara ulaştı.
***
2022'nin ilk 6 ayında Batılı ülkelerin Moskova'ya yönelik ekonomik yaptırımlarına katılmayan Türkiye'nin Rusya ile olan ticaret hacmi hızla büyüdü. Ancak bu büyüme sonucunda dış ticaret açığı daha da arttı...
2021'nin ilk 6 ayında Türkiye'nin Rusya'dan ithalatı 12,63 milyar dolar iken bu yılın aynı döneminde yüzde yüzün üzerinde artarak 27,74 milyar dolara çıktı. Türkiye'nin Rusya'ya yaptığı ihracattaki ise artış yüzde 10,7'de kaldı...
İthalatımızın en önemli kaleminin enerji olduğu ve enerji fiyatlarının hızla arttığı düşünüldüğünde yıl sonuna kadar bu açığın daha da büyümesi kaçınılmaz görünüyor.
***
Bu rakamlar, Türkiye'nin gerek Rusya ile gerekse ŞİÖ ülkeleri ile olan ekonomik ilişkilerinin ABD ve Avrupa ile olan ilişkilerinin çok gerisinde olduğunu, Rusya ile ticaretimizin ise esas olarak enerji ithalatına dayandığını gösteriyor...
Dünyanın bugün içine girdiği enerji krizi düşünüldüğünde pahalı da olsa enerjiye ulaşabilmek önemli bir şans...
Ancak bu erişebilirlik ticaret açığının katlanarak büyümesine yol açıyor ve bu açık başka bir kanaldan telafi edilemiyor.
***
Şöyle bir durum da var...
Türkiye'nin Rusya ile olan ticaretinin gelişmesi, bu ülkeye ambargo uygulayan ancak başarılı olamayan ABD ve Avrupa ülkelerinin müthiş canını sıkıyor...
Bu arada bu başarısızlığın faturasını Türkiye'ye kesme eğilimi de giderek artıyor.
***
Dış ilişkiler ile ekonomik, siyasi ve askeri ilişkilerin giderek iç içe geçtiği koşullarda bu fatura, bugüne kadar Türkiye'nin F-35 programından çıkarılması, F-16'ların yenilenmesi ve artırılmasının engellenmesi gibi 'sınırlı' diyebileceğimiz ölçüler içinde kaldı...
Ancak, ABD Kongresi ve NATO içinde yaptırımların genişletilmesine yönelik bir eğilim güçleniyor...
NATO içindeki Türk-Yunan gerginliğinin artması ve ABD'nin bu gerilimde tüm ağırlığıyla Yunanistan'ın yanında yer alması olayın yaptırımlarla da sınırlı kalmayabileceğinin işaretlerini veriyor.
(Devam edecek)