Virüs yasaklarının büyük ölçüde kaldırıldığı gün, televizyon muhabirleri, kameraları sırtlamış çarşı-pazar koşuşturuyorlar…
Beraberlerinde de ellerinde mikrofon sokak röportajı yapacak arkadaşları.
Etraf ana-baba günü…
İğne atılsa yere düşmez…
O denli kalabalık…
Maske filan hak getire…
Hemen herkes ele ele, kol kola…
Derbi maçlarının oynanacağı gün statların girişinde rastlayabileceğiniz kuyruklara benzer bir görüntü…
Ekipte yer alan haberci elindeki mikrofonu maske takma gereği duymamış bir vatandaşa uzatıyor…
Diğeri ise çekimde…
İlk soru geliyor.
-Yasaklar kalktı ama, görüntü hiç de memnunluk verici değil. Mesafe kuralı ihlal edilmiş. Ne dersiniz?
Vatandaş tepkili…
''Sorumsuzluk'' diye başlıyor söze…
Ardından da verip veriştiriyor…
Bilmeyen, pandemi kurulunun üyelerinden biri sanır.
Araya girme fırsatı bulan muhabir, vatandaşın güler misin, ağlar mısın sözünü çağrıştıran görüntüsünü hatırlatıyor:
-Ama siz de maske takmamışsınız…
Yanıt vatandaş kadar pişkin?
-Ev hemen ileride. Köşedeki marketten ekmek alıp döneceğim…
Bendeniz ''Pişkinlik'' diye adlandırdım ama, onun ötesinde bir tanımı olmalı bu sorumsuzluğun.
Virüsler çeşit çeşit…
Hangi biriyle baş edeceksiniz ki?
Bir def edilebilse şu virüs…
Bir dönebilsek normale…
Ne konular var beklemede…
Yerel yönetimlerle ilgili…
Genel yönetimle ilgili…
Zamlarla, gamlarla, dertlerle ilgili…
Yaşamak denirse şayet,
Yaşamla ilgili…