Analar-babalar bir yana,
İncecik bir hırkaya sarılarak insanın içine işleyen soğuğa karşı direnmeye, yaşama tutunmaya çalışan minikleri görünce yüreği sızlıyor insanın.
Felaketin aldığı canlar, hastaneleri dolduran yaralılar
Ve gözü yaşlı milyonlar…
Bu kaçıncı yanış…
Bir değil, iki değil…
Gözyaşı döktük,
Kahrolduk…
Ama ders almadık.
Aksine daha da gevşedik.
Çarık-çürük binalara ruhsat verdik…
Kumu, çimento diye yutturmaya çalışan yüreği para hırsıyla yoğrulmuş vicdansızlara göz yumduk.
Sonra da bu ihmalin, bu soygunun altında kaldık…
Kimileri kaçtı,
Kimileri saklanacak delik arıyor…
Kimileri o fırsatı bulamadı.
Kıskıvrak yakalanıp, adalete teslim edildi.
Yüreklerdeki yangını söndürmeye yetmez ama benzer fırsatçılara caydırıcı bir ders olur herhalde.
Şimdi önlem zamanı…
Acıları yaşarken, olası başka acıları yaşamamak için harekete geçme zamanı…
Bilim adamları, olası Marmara depremi konusunda uyarıcı ama bir o kadar da ürkütücü açıklamalar yapıyor.
Tehlikenin büyüklüğüne işaret ediyor.
''Zaman giderek daralıyor'' uyarısında bulunuyor.
Bu tür uyarılar daha önce de yapılmıştı…
Ama durum ortada…
''Biz zaten olası büyük deprem için harekete geçmiştik'' söylemlerini bir kenara bırakıp, bilim adamlarının uyarılarına kulak verelim.
Çok daha büyük felaketler,
Çok daha büyük acılar yaşamamak için.
Kronometre çalışıyor…
Zaman giderek daralıyor…
''Bugün mü?'',''Yarın mı?'' diye fal bakmanın zamanı değil.
Sağ-sol demeden…
El birliğiyle…
Hemen…