Dünkü yazımızda ABD yönetimi ve Senatosu içinde Türkiye'ye uygulanacak yaptırımlar konusunda tam bir görüş birliği olmadığından söz etmiştik...
Peki, ABD'nin elinde başka 'araçlar' var mı?..
Cevap: 'evet'!..
Önümüzdeki dönemde ABD'nin elinde Türkiye'yi 'köşeye sıkıştırmak' için kullanacağı üç önemli silah var: Ekonomi, Doğu Akdeniz ve Suriye...
Bunlardan en önemlisi ekonomi olduğu için oradan başlayalım.
***
Türkiye, yıllardan beri ekonomik, askeri ve siyasi yönden 'ABD'ye endeksli' politikalar izledi...
Son zamanlarda ABD'nin Suriye'de PKK'ya 'müzahir' bir tutum takınması dolayısıyla siyasi çelişmeler arttı... Ancak yaşanan gelişmeler, siyasi ve askeri alanlarda Türkiye'nin ABD karşısında 'alternatif'leri olduğunu da gösterdi...
Ekonomi açısından ise durum oldukça farklı... Türkiye 'Cenevre süreci'nin yerine 'Astana sürecini', Patriotların yerine S-400'leri, hatta F 35'lerin yerine Rusya'nın imal ettiği Su-57'leri koyabilir... Ama giderek ulaşmakta güçlük çektiği ABD dolarının (ve Avro'nun) yerine ruble ya da bir başka alternatifi koyamaz.
***
Bunun nedenlerinden biri, geçtiğimiz on yıllar boyunca ABD egemenliğindeki 'küresel sistem'e sıkıca bağlanmış olan Türkiye ekonomisinin borç stokunun ağırlıklı olarak dolardan oluşması...
Bir diğer neden ise ekonominin alınacak siyasi kararlarla yön değiştiremeyecek kadar karmaşık bir yapı oluşturması...
Burada siyasi otoritelerin yanı sıra çok sayıda başka karar alıcılar da etken rol oynayabiliyor.
***
Türkiye ekonomisinin giderek ağırlaşan sorunlarının temelinde 'döviz kıtlığı'nın yattığı biliniyor...
2001 krizinin ardından bankacılık sisteminin IMF reçeteleri uygulanarak 'sağlamlaştırılması' Türkiye'ye önemli bir sıcak para akımının başlamasına yol açmıştı... O yıllardan başlayarak günümüze kadar dalgalanmalarla devam eden bu akım, günümüzde durma noktasına geldi...
Bu da üretim yerine inşaat ve benzeri üretken olmayan sektörlerde harcanan döviz cinsinden 'dış kaynakların' biriken faiz ve ana para ödemelerinin büyük bir sorun haline gelmesine yol açtı.
***
Burada konjonktürel açıdan kısa vadeli borçlar önem tazanıyor...
Merkez Bankası iki gün önce Türkiye'nin kısa vadeli borç rakamlarını açıkladı... Açıklamaya göre Mayıs sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2018 yıl sonuna göre yüzde 3.3 oranında artışla 120.4 milyar dolar oldu...
Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2018 yıl sonuna göre % 3.5 oranında artarak 23.3 milyar ABD dolarına ulaştı... Özel sektörün kısa vadeli dış borcu ise % 4.0 oranında artarak 91.7 milyar ABD doları buldu.
***
Burada bir hatırlatma yapalım:
S-400 alımı dolayısıyla uygulamaya konulması tartışılan CAATSA da (ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) ekonomik yaptırımlar içeriyor...
Bu yaptırımlar arasında Türkiye'nin dövize ulaşımını zorlaştıracak nitelikte olanlar da var...
Örneğin, ABD başkanı, bu yasaya dayanarak, ABD'deki finans kurumlarına yaptırım uygulanan tarafa kredi verilmemesi yönünde direktif verebiliyor...
Fiilen yönlendirme gücüne sahip olduğu uluslararası finans kuruluşlarındaki (IMF, Dünya Bankası vs. gibi) etkisini kullanarak, yaptırım uygulanan tarafa kaynak aktarılmasını veya kredi verilmesini engelleyebiliyor...
Bunların dışında ilgili yasa, ABD başkanına, yaptırım uygulanan tarafın yararlanabileceği herhangi bir döviz alım-satım işlemini engelleme yetkisi de tanıyor.
***
ABD'nin Türkiye'ye karşı kullanabileceği araçlar Başkanı'ın CAATSA uyarınca verebileceği direktiflerle de sınırlı değil...
Uluslararası finans kurumlarının sermaye akışlarını yönlendirmede önemli bir rol oynayan kredi değerlendirme kuruluşlarının ipleri de ABD'nin elinde...
Bu kuruluşların hazırladıkları raporlar, verdikleri notlar ve en önemlisi geleceğe yönelik öngörüleri, ekonominin karşılaştığı 'döviz sorununu' ağırlaştırabiliyor.
(Devam edecek)