Kerime Kartaloğlu, Flamenko ile bağını şöyle tanımlıyor: 'Flamenko alabildiğine geniş ve derin bir kültür. İnsandan çıkan, insanla yapılan, insanla paylaşılan bir sanat olduğu için, doğal olarak insana dair çok şey anlatıyor, ayna oluyor. Aynı zamanda bir halk dansı ve müziği de olduğu için, acıyı, neşeyi, aşkı, ölümü, yası, düğünü, cenazeyi, öfkeyi… Hissettiğimiz her şeyi Flamenko ile dışa vurabiliyoruz, hatta haykırıyoruz. Özellikle kadınlar için çok güçlü bir kendini ifade yolu. İçten dışa, dıştan içe sağaltabiliyoruz kendimizi Flamenko ile.'

Asi olduğu kadar asil, fevri olduğu kadar kırılgan, hüzünlü olduğu kadar da kıvrak bir dans türü olan Flamenko ile hayatına yön veren Kerime Kartaloğlu ile Flamenko ile olan hikayesini konuştuk.

• Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Kerime Kartaloğlu kimdir?

Tarsus doğumluyum. ODTÜ Matematik Bölümü mezunuyum. Üniversitedeyken, çalıştırıcımızla birlikte, Türkiye'nin ilk Dans Tiyatrosu Topluluğunu kurduk ve uzun yıllar topluluğun koreografı, yöneticisi, çalıştırıcısı olarak topluluktaki varlığım sürdü. Yine ODTÜ oyuncularıyla başlayan ve hala hayatımın önemli bir parçası olan amatör tiyatro oyunculuğum var. Üniversite sonrası kız kardeşim Esin Kartaloğlu'nun girişimiyle kurduğumuz bir sanat merkezimiz var. Flamenko dans eğitmeni, dansçı ve koreografım. 'Alyuvarlarına kadar Flamenko aşkı işlemiş bir Flamenko yolcusu' diye tanımlayabilirim kendimi.

• Flamenko ile tanışma hikayeniz nasıl oldu? Bize Flamenko ile olan yolculuğunuzu anlatır mısınız?

Öncelikle genel olarak danstan söz etmeliyim sanırım. 1988 yılında Türkiye'nin ilk dans tiyatrosu ODTÜ Dans Tiyatrosu'nun kuruluşunu gerçekleştirdikten sonra, birlikte yol aldığım arkadaşlarımla, genel olarak dans etmenin hem teorik hem uygulama kısmında derinleşmeye, kendimizi beslemeye çalıştık. O zamanın koşullarında kütüphanelerden, dergilerden, ansiklopedilerden, video kasetlerden vb. kaynaklardan Türkiye ve dünyada dansı, dans türlerini, dans tarihini vs. araştırıyorduk. Tüm bu araştırmalarla uğraş verdiğimiz dans tiyatrosuna giderek daha da aşık oluyorduk. Çünkü bu dans türü tiyatraldı, yani derinliği vardı, yani üç boyutluydu, yani bir öyküsü vardı… Kiminden kısa süre, kiminden uzun süre olmak üzere Modern dans, Latin dansları, bale, tango dersleri de aldık. Mezun olunca illa ki dansın hayatımızda olmasını istiyor, bir sanat merkezi açmayı hayal ediyorduk. Diplomamızda yazan işlere aldanmayıp, bir sanat merkezi açtık da... Burada Ankara'da, yurt içi ve yurt dışında çeşitli sahnelerde sergilediğimiz dans tiyatrosu projeleri gerçekleştirdik.

Bir süre sonra, nereden, ne zaman aklıma düştüğünü- aslında kalbime düştüğünü demek daha doğru olacak hatırlayamadığım bir şekilde bir Flamenko dans kursu arama çabam başladı. Muhtemelen şimdi olduğu gibi o zamanlar da, Flamenko dansı, ifade edilişi çok güçlü, derinlikli, dışa vurumu yüksek bir dans olduğu için, dans tiyatrosu için hissettiklerimle özdeşleştiriyordum. Yine de o zamanın elektronik olmayan koşullarında beni dürten neydi bilmiyorum. Sanki hep vardı Flamenko, yani öncesiz ve sonrasızdı benim için, bununla doğmuş gibiydim… Ankara'da kurs yoktu, İstanbul ve İzmir'de birer kurs buldum. Haftanın belli günleri bu iki şehirden birine yolculuk edip, kurs almayı kafama koydum. Birtakım yoğunluklar nedeniyle bu kaldı. Bilmiyordum ki, ertelediğim bu aşkla bir zaman sonra iç içe olacağım ve bu benim için adeta bir yaşam biçimim olacak! Bir zaman sonra Flamenko Ankara Topluluğu'ndan haberdar oldum, tesadüf bir gösterilerini izledim. Topluluk o sıralar kendine bir çalışma mekanı ararken, haftanın belli günleri sanat merkezimizde ev sahipliği yapmaya başladık topluluğa. Bana gün doğmuştu tabii ki; ilk eğitmenimle Flamenko dans derslerine başladım. Sonra topluluğumuz dernek oldu ve ben de o zamandan bu yana Derneğin aktif bir üyesi, dansçısı, süre içinde de eğitmeni oldum. Biraz uzun olsa da Flamenko hikayemin başlangıcı budur.

Bu uzun soluklu aşk için yurtiçi ve yurtdışında değerli eğitmenlerden Flamenko dans dersleri aldım ve workshoplara katıldım. Çeşitli festival ve Flamenko gecelerinde sahne aldım. Uluslararası Flamenko Ankara Festivali'nde dansçı olarak sahnede yer almanın yanı sıra, 12 yıl boyunca düzenlenen festivalimizin düzenleme komitesinde yer alarak, basın ve sosyal medya işlerini planladım ve yürüttüm. Halkla ilişkiler ve basın, eğitim aldığım diğer bir alandır...

Şu anda Türkiye'nin sayıları çok az olan Flamenko dans eğitmenlerinden biriyim. Sözünü ettiğim sanat merkezimiz Deli Sanat, Flamenko Ankara Derneği ve Hobi Sanat Merkezi gibi iki değerli derneğin eğitmeniyim. Henüz her şey tam olarak normale dönmediğinden, aslında pandemi öncesi ve sonrası diye söz etmem gerekse de, geniş ve şimdiki zaman kiplerinde kurayım cümlelerimi: Bu kurumlarda eğitim vermemin yanı sıra kursiyerlerim ile Flamenko gösterileri, flashmoblar, Flamenko dans geceleri, seminerleri, film geceleri gibi Flamenko etkinlikleri gerçekleştiriyorum. Flamenko bana Türkiye'de pek çok ilki hayata geçirme olanağı verdi. Bunlardan biri, İspanya'nın yaygın Flamenko unsurlarından biri olan, 'Tablao Flamenko'dur. Bunu Deli Sanat'ta hayata geçirdim ve isteyen tüm amatör ve profesyonel Flamenko dansçı ve müzisyenlerine sahneye çıkma, performans sergileme olanağı sağlıyorum. Flamenko alanında çok değerli sanatçı arkadaşlarımı da konuk olarak ağırlıyorum. Bir diğer ilkse, 'Deli Sanat Flamenko Maratonu'... Dünyanın ilk ve tek Flamenko maratonu olan bu maratonu yedi yıldır yapıyoruz.

Bir başka ilkse, uzun bir araştırma sonucu oluşturduğum 'Türkçe Flamenko, Türk Flamenkocular, Flamenko esintili Türkçe şarkı, türkü ve introlar' başlıklı spotify listesi. Yeri geldikçe güncellediğim listede 250 civarında eser var ve tamamını 3 saatte dinleyebiliyorsunuz. Bunların dışında Türkiye'de Flamenko'ya ve Flamenko severlere katkı sağlayan başka pek çok çalışmam da var. Tiyatro ve oyunculuk demiştim; bunu da Esin Kartaloğlu'nun yönettiği, Deli Sanat yapımı, İspanyol Federico Garcia Lorca'nın 'Kanlı Düğün' oyununun dans düzenlemesinde yer alarak ve dansçılarımla birlikte oyuncu ve Flamenko dansçısı olarak yer alarak sürdürüyorum. Pandemi süresince Flamenko çalışmalarımı ve etkinlikleri, ara vermeksizin, online sürdürdüm. Düzenlediğim online Flamenko seminerlerine İspanya ve Danimarka'dan Flamenko ustaları konuk oldu. Flamenko dans geceleri, film ve konser izleme etkinlikleri, Flamenko sahne makyajı eğitimi, Flamenko taş boyama etkinliği, sangria yapımı (Flamenko gecelerinin vazgeçilmezi, bir İspanyol içeceğidir) vb. pek çok online etkinlik düzenledim. Flamenko piknikleri düzenledim. Yalnızca online üzerinden yaptığımız provalarla, açık hava gösterilerinde dans ettik.

'16 KASIM'I MARATONLA KUTLUYORUZ'

• Deli Sanat adına düzenlenen ve Türkiye'nin ilk Flamenko Maratonu'nun proje fikri size ait ve aynı zamanda bu projede organizatörlük de yaptınız. Bu proje nasıl oluştu bize biraz bu süreçten bahsedebilir misiniz?

Flamenko'ya ilk başladığımdan itibaren yaratıcılık dürtümü harekete geçirdi. Çömezlik döneminde Flamenko ile yapmak istediklerimi sürekli not ediyordum. Çünkü Flamenko tarihsel süreciyle, müzik yapısıyla, dansıyla, bir sahne performansında kullanılan ögeleriyle öyle karmaşık ve öyle zengin bir kültür ki, 'ben geldim, hadi Flamenko, hadi dans' diyemiyorsunuz. Bu nedenle ilk refleksim bu kültürü anlamak, içine girmeye çalışmak ve özümsemek oldu. Peki, bu konuda erdim mi? Tabii ki hayır, hala sürüyor. Başladıktan epey bir zaman sonra, not ettiklerimin çoğunu projelendirdim ve gerçekleştirmeye başladım, kimi başka şeylere evrildi. Gerçekleşenlerden biri de Flamenko dans maratonuydu. Maratonla her seviyeden Flamenko dansçısını buluşturmak istedim. Bu da ancak Sevillanas dans formu ile mümkün görünüyordu. Çünkü Flamenko'da sayamayacağımız kadar çok müzik formu (kabaca makam diyebiliriz) var ve bunlardan yalnızca çok yaygın olan bazılarıyla dans edebiliyoruz. Benim de öğrendiğim ilk dans olan Sevillanas, Endülüs'te yaygın bir dans biçimidir ve genel olarak başlangıç seviyesinde öğrenilir. Müziğinin ve dansının yapısı ise her Sevillanas şarkısı ile her düzeyde dansçının birlikte dans etmesine olanak tanır. Yani adeta her düzeyde dansçının birlikte dans etmesini sağlayan bir çatıdır.

Bunları planlarken Flamenko UNESCO tarafından ''Dünya Somut Olmayan Kültür Mirası'' listesine alındı ve 16 Kasım 'Dünya Flamenko Günü' olarak ilan edildi. Maratonun her yıl bu tarihte yapılmasının çok anlamlı olacağını düşündüm. Böylece müzisyeni, dansçısı, seyircisiyle tüm Flamenkoseverler buluşup, bize armağan edilen bu günü maratonla kutlamaya başladık. İlk önce çok az sayıda dansçının katılımıyla başladık; adına da maratoncuk dedik zaten. Maraton, bir jüri gözetiminde, zaman zaman aralar verilerek, saatlerce sürüyor. Her yıl ilgi, katılımcı ve izleyici sayısı giderek artıyor. Bu artışla doğru orantılı olarak, maratonda dans etme süresi de kendiliğinden uzuyor.

Deli Sanat Flamenko Maratonu'nu, Uluslararası Flamenko Ankara Festivali kapsamında gerçekleştiriyoruz. Maratonun amacı, her seviyede Flamenko dansçısını ve maratona tanıklık eden Flamenko severi buluşturarak bu güzel günü kutlamak olduğundan, katılımcılar pes etmeksizin dans etse de, son pes eden dansçılara ödüller versek te, öyle rekabetçi bir yanı yok, daha çok eğlenerek dans ettiğimiz bir Flamenko paylaşım platformu oluyor. Ayrıca katılımcıların o güne özel giydikleri kostümlerle unutulmaz bir görsel şölen de oluşuyor. Tüm bu projelerimin gerçekleşmesinde, gücüm ve kaynağımı kurs verdiğim bu kurumlar ve bu kurumlardaki yol arkadaşlarım ve Flamenko kursiyerlerim oluşturuyor, kendilerine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

• Çalışmalarınızı yaparken ne tür referanslar ya da hangi sanatçılar sizi etkiliyor?

Başladığımdan bu yana sürekli Flamenko müzikleri dinliyorum, videolar izliyorum; yoldaysam yolda, evdeysem evde… Bunu yalnızca Flamenko sevgimden değil, diğer tüm müzik ve dans sanatlarından çok farklı bir yapısı olduğu için de yapıyorum. Bu işi sonsuza kadar yapsam, sonsuza kadar da izler ve dinlerim hem sevgiden hem de gelişme yolu bu olduğundan… Flamenko öyle geniş bir yelpaze ki, şu an hayatta olmayan müzisyen Camaron'dan, dansçı Carmen Amaya'dan tutun da, yaşı nedeniyle şu anda ancak sandalyesinde oturarak Flamenko dans icra eden La Chana'ya kadar pek çok isim var takip etmeye çalıştığım.

'SANATSAL ÜRETİM YAPMAK ZORLAŞIYOR'

• Ülke gündemi, siyasi çalkantılar, politik tavırlar sanatınızı etkiliyor mu?

Hiçbirimiz sabah neye uyanacağımızı öngöremeyiz; yine de yarınımız için az çok tahminimiz ve beklentimiz vardır. Diğer taraftan bu uzunca bir süredir ülkemizde mümkün olmuyor. Çünkü yaşadığımız ortamın çok uzun zamandır öngörülebilir bir gidişatı yok. 'Bu da mı oldu? Yine mi?' gibi soruları sormadığımız gün yok gibi. Pandemi süreci bu işin tuzu biberi oldu. Sanat, ben, sanatım, herkes, her şey bundan etkileniyor... Olan bitene kendimiz ve insanlık için üzülüyoruz, bunlar hayatı düşük motivasyonla, rölantide yaşamaya sebep oluyor. Etkinlikler planlıyoruz, planlarken hep bir 'acaba' içinde oluyoruz. Korku, çaresizlik duygusu, ekonomik koşullar vs... planladıklarımızla araya duygusal mesafeler girmesine sebep oluyor. Zemin öyle kaypak ki, hayata odaklanmak zorlaşıyor. Gündem sürekli değişiyor; hem de öyle böyle değil sarsıcı bir şekilde… Hayat kaygı yoğun bir hale dönüşüyor. Bir de üzerine bu gündemlerle ilgili bilgi kirliliği ekleniyor. Bu durumda sanatsal üretim yapmak zorlaşıyor.

'HİSSETTİĞİMİZ HER ŞEYİ FLAMENKO İLE DIŞA VURABİLİYORUZ'

• Flamenko'yu insan yaşamının genel akışı içinde nasıl bir yere yerleştiriyorsunuz?

Flamenko alabildiğine geniş ve derin bir kültür. İnsandan çıkan, insanla yapılan, insanla paylaşılan bir sanat olduğu için, doğal olarak insana dair çok şey anlatıyor, ayna oluyor. Aynı zamanda bir halk dansı ve müziği de olduğu için, acıyı, neşeyi, aşkı, ölümü, yası, düğünü, cenazeyi, öfkeyi… Hissettiğimiz her şeyi Flamenko ile dışa vurabiliyoruz, hatta haykırıyoruz. Özellikle kadınlar için çok güçlü bir kendini ifade yolu. İçten dışa, dıştan içe sağaltabiliyoruz kendimizi Flamenko ile. Örneğin, bu dansa başlandığındaki beden duruşuyla, belli bir süre sonraki duruş aynı olmuyor. Beden ben de varım, buradayım duruşu sergiliyor, duygular da buna paralel hareket ediyor. Benim için kendimi, bedenimi, yaratıcılığımı muhteşem bir şekilde ifade ettiğim, özgürlüğüm, hayatla çok güçlü bir başa çıkma yolu, yaşam biçimi… Ayrıca icra ediliş şekliyle tam bir paylaşım alanı, Flamenko derslerim ya da etkinliklerimde kendimi üyesi olduğum kocaman kabilemle birlikteymişim gibi hissediyorum.

'FLAMENKO DA TUTKU VE SABIR ŞART'

• Kerime Kartaloğlu'nun hayattaki dinamikleri ve bir dansçı olarak beslendiği noktalar neler?

Tutkuluyum, sabırlıyım, sistematik olmaya çalışan biriyim, paylaşmayı seviyorum. Flamenko'da tutku ve sabır şart. Flamenko tekrar işi, yetenek bunun ardından geliyor. Kökeni çingenelere dayanıyor, yani kalabalıklar halinde, paylaşımla gerçekleşiyor. Flamenko'daki güçlü dışavurum beni sağaltıyor. Flamenko videolarını zevkle izliyorum, şarkıları sürekli kulağımda. Kişisel gelişim ve enerji çalışmaları ile ilgileniyorum. Tüm bunlar dansçılığımı ve üretimlerimi besliyor.

'DANS TİYATROSU PROJEMİ HAYATA GEÇİRECEĞİM'

• İlerleyen dönemlerdeki projeleriniz neler? Planlarınızdan ve hedeflerinizden biraz bahseder misiniz?

Pandemi süresince çalıştığım tüm mekanların kapısı kapalı idi, şimdilerde yeniden aktifleşmeye başladık. Bu nedenle kursiyerlerimle, dansçılarımla, Flamenko paydaşlarımla Flamenko piknikleri hariç, henüz yüz yüze bir çalışma yapamadık. Pandemi ile ilgili her şey yolunda giderse, sanırım hepsine Eylül ayında tam gaz devam edeceğiz. Yeni sezon için planladığım dans tiyatrosu projemi hayata geçireceğim. Ağustos ayının sonunda, şimdilik çalışmalarımızı online sürdürdüğümüz bir açık hava Flamenko dans gösterisine hazırlanıyoruz dansçılarımla. İzmir-Karaburun'da, çok güzel şeylere evrilecek bir sanat kampı projemiz var. Bunun Flamenko kısmı bana ait. Kampın bu ilk yılında, başlangıç düzeyinde Flamenko eğitimi vereceğim. Ve tabii ki Flamenko Festivali, Flamenko Maratonu, film gösterimleri sürecek.

Editör: Haber Merkezi