Kendi kuşağının parlak temsilcilerinden biri olarak sanatsal açıdan öne çıkan özgün çalışmalar yapmakta olan Özgül Altuntaş’ın çalışmalarını ve son sergisini konuştuk.

Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Özgül Altuntaş kimdir?

1989 yılında Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Resim Ana Sanat Dalından mezun oldum. 1994 yılında aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsünde Sanat Eğitimi üzerine Yüksek Lisans eğitimi yaptım. Uzun yıllardır Ankara Atatürk Anadolu Lisesinde resim öğretmeni olarak çalışıyorum. Her ressam aslında kendi hikâyesini anlatır. Ben de eserlerimde kendi hikayemi anlatıyorum. Resim yapmak benim için düşünmenin görsel dildeki karşılığıdır. 31 yıldır resim yapıyorum. 11 kişisel sergi açtım. Aynı tarzları, kendi kendine tekrarı, sevemedim; markalaşmayı itici buldum. Keşke hiçbir resmim bir öncekine benzemese, tanımasalar birbirlerini, tekrarlamasalar kendilerini. Benim için resim; sadece renk, leke, çizgi, doku ya da benekten ibaret değildir. Sanatçının, yaşadığı coğrafya, doğduğu topraklar, aldığı nefes, kendisine verilen emek, geçmişi ve hatta geleceğidir.

Çizgilerle nasıl kesişti yolunuz?

Resim yapmak bir yol, yolculuk hikayesi benim için. Yola ne zaman, nasıl ve neyle çıkacağını bilen ama yolun nereye götüreceğini ve o yolun sonunda neyle karşılaşacağını bilmeyen bir yolcuyum ben.

Valens Sanat Galerisi’nde açtığınız sergiden bize bahsedebilir misiniz?

Valens Sanat Galerisinin 20.04.2024 tarihinde gerçekleşen açılışını benim 11’inci kişisel resim sergim ile yaptık. Sanat galerileri, sanatçıların eserlerini toplayarak bir araya getirir, onları korur, belgeler ve bu sanatsal yaratılara sahip çıkarak aslında bir nevi koruyuculuğunu da yaparak sanatçı ve sanatsever arasında bir köprü oluşturur. Galerilerin toplumun estetik anlayışının gelişmesinde, geçmişin, şimdinin ve hatta geleceğin yorumlanmasında, yönlendirilmesinde önemli rolleri vardır.

Sanat galerileri dört yapraklı yoncaya benzer: Sanatçı, işinin ehli galerici, danışman ve eser satın alan koleksiyoner yani alıcı. Bu yaprakların hepsi işini iyi yaparsa, bilinçli koleksiyonculuk başlar, sanat yapıtları değer kazanır ve hem sanatçısına hem de alıcısına maddi anlamda değer kazandırır.

Valens Sanat Galerisinin kuruluş amaçlarından bir diğeri sanatın ulaşılabilir olmasıdır. Ankaralıların evlerinde  özgün sanat eserlerinin olması, sohbet konularının sanat olduğu, birbirlerine hediye olarak sanat eserleri armağan ettikleri bir başkent olma  hayali ile yola çıkan galerimiz yaraların sanatla sarılacağına, kalp kırıklıklarının sanatla tamir edileceğine empatinin sanatla gelişeceğine iyi insan olmanın aslında sanat dokununca olacağına inanmaktadır.

Galerimizde düzenleyeceğimiz sergilerde Çağdaş Türk Resim Sanatının önemli isimlerinin son dönem çalışmalarıyla sizleri karşılayacağız. Bu önemli isimlerin yanı sıra yetenekli yeni kuşak genç sanatçılara destek olacağız.

“ÖZGÜL BİR DÜNYA”

Bize yaptığınız çalışmalardan biraz bahsedebilir misiniz?

Farklı olan her şey “Toprak Ana” sergisinde Farklı olan her şey “Toprak Ana” sergisinde

Çalışmalarım benim dünyam, Özgül’ün dünyası, Özgül bir dünya. Renk ve biçimlerden oluşan dünyama; kimselere öykünmeyen sadece kendisi olmayı başarabilenler, halkın neyi sevip neyi sevmeyeceğini piyasada oluşan havaya bakarak kokladığını sananlardan uzak duranlar, fotokopi gibi sürekli aynı resmi yapanlardan gına gelenler, hoş geldiniz.

Çizimlerinizde size ilham veren motive eden öğeler var mı? Özellikle bir şeylerden esinlendiğiniz olur mu yoksa daha çok hayalinizde canlandırdığınız şekilde mi kâğıda dökersiniz çizgilerinizi?

Benim için sanat; sanatçının kendi hikayesini anlatması aslında. Her sanatçının bir hikayesi ve o hikayeyi de merak eden insanlar mutlaka olacaktır.

Ressam resmini yapar, resmi hakkında yapılan yorumları sadece dinler, yüzlerce binlerce yorum yapılır, ressam sadece dinler… Resmi yaparken ki duyguları ona aittir. Eğer bunları dile dökmek isteseydi resim yerine şiir, roman, yazar; hikaye anlatır ya da notalara döker şarkılar söylerdi.

“BENİM SANATIM GEÇMİŞTEN İLHAM ALIR GELECEĞİN DE İZLERİNİ TAŞIR”

Çağdaş resim sanatında kendi resminizi nasıl bir yerde konumlandırıyorsunuz?

Kendi resmimi çağdaş sanat sahnesinde bir serüven olarak görüyorum. Sınırları zorlamaktan ve beklenmedik yolları keşfetmekten hoşlanırım. Benim sanatım, geçmişten ilham alırken, geleceğin de izlerini taşır. Sıklıkla soyut ve figüratif unsurları bir araya getirerek, izleyicinin algılarını sınırlandırmadan özgürce yorumlamasına olanak tanıyan bir dille konuşurum. Sanatımı, duygusal bir deneyim olarak görenler için bir yolculuk ve keşif aracı olarak görüyorum.

Türkiye’nin sanat ve tasarım ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sanatçının toplum üzerindeki misyonu sizce nasıl olmalı?

Türkiye'nin sanat ve tasarım ortamı, köklü bir geçmişe sahip geleneksel sanat mirasıyla çağdaş ve yenilikçi yaklaşımların bir araya geldiği dinamik bir yapıya sahip. Bu ortam, sanatçılara geniş bir yaratıcı alan sunarak farklı kültürlerin etkileşiminden beslenen zengin bir çeşitlilik sunuyor. Sanatçının toplum üzerindeki misyonu, sadece estetik bir deneyim sunmakla sınırlı değil, aynı zamanda toplumsal farkındalık oluşturma ve değişimi teşvik etme amacını taşımalıdır. Sanat, insanların duygusal ve zihinsel dünyalarına dokunarak onları bir araya getirebilir ve ortak bir anlayış oluşturabilir. Sanatçılar, bu misyonları doğrultusunda toplumsal meselelere duyarlı eserler üreterek, toplumu dönüştürme ve ilham verme potansiyeline sahiptirler. Bu yolla, sanatçılar toplumsal değişimde etkin bir rol oynayabilirler.

“KENDİ İÇİMDEKİ SANATÇIDAN İLHAM ALIYORUM”

Çalışmalarınızı yaparken hangi sanatçılar sizi etkiliyor?

Çalışmalarımı yaparken kendi içimdeki sanatçıdan ilham alıyorum. Sanat, benim için içsel bir yolculuk ve yaratıcılığın kaynağı. Dışarıdan gelen etkilere kapılmak yerine, kendi deneyimlerimden ve içsel duygularımdan beslenerek eserlerimi yaratmayı tercih ediyorum. Bu şekilde, her eser bir öncekinden daha derin ve kişisel bir anlam taşıyor.

Muhabir: Makbule AKGÜL