Ressam, Eğitimci İllüstratör Nilay Hazal Başarır, yaptığı çalışmalarla dikkat çeken isimlerden. Öğrenciliği boyunca 21 adet çocuk hikaye kitabı çıkaran ve çeşitli Yayınevleri ile Milli Eğitim ders kitabı resimleme çalışmalarında yer alan Başarır, şu an çeşitli sanat faaliyetlerinin yanında Milli Eğitim ders kitaplarını resimliyor. Son 7 yıldır özel bir yayınevinde Milli Eğitim Bakanlığının özellikle ilkokul, ortaokul ders kitaplarını resimleyen Başarır, “Günlerim illüstrasyon yaparak geçse de sanatsal açıdan birçok sanat derneğine üyeyim. Öğrencilik yıllarım kadar aktif olarak sergilere katılamasam da halen seçkin ve manifestosu olan, belli sosyal söylemler içeren sergiler için kişisel sanat atölyemde eserler üretmeye devam ediyorum.” diye ifade ediyor.

• Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Hazal Başarır kimdir?

1990 Ankara doğumluyum. 2014 yılında Gazi Üniversitesi Resim-iş Öğretmenliği Bölümü’nden mezun oldum. Ayrıca Grafik Tasarım Bölümünde yan dal yaptım. Yüksek lisansta çocuk hikaye kitapları resimlemeleri üzerine tez yazdım. Ve bu süreçte özel bir yayınevi ile 21 adet çocuk hikaye kitabı çıkardım. Öğrencilik yıllarımdan bugüne kadar 3’ü kişisel 70’in üzerinde karma sergiye katıldım. Yüksek lisans eğitimimden sonra Milli Eğitim Bakanlığından kitap projeleri aldım. Bakanlığa dünyada ilk sayılabilecek nitelikte işaret dili kitapları hazırladık. Bu kitaplar hala okutuluyor. Son 7 yıldır özel bir yayınevinde Milli Eğitim Bakanlığının özellikle ilkokul, ortaokul ders kitaplarını resimliyorum.  “Aaaa bu kitapları kim resimliyor diye hep merak etmişimdir”, “Küçükken Ayşegül vardı hatırlar mısın?”, “Ayyy ben çöp adam bile çizemem” tepkilerini duyar gibiyim. Tabi günlerim illüstrasyon yaparak geçse de sanatsal açıdan bir çok sanat derneğine üyeyim. Öğrencilik yıllarım kadar aktif olarak sergilere katılamasam da halen seçkin ve manifestosu olan, belli sosyal söylemler içeren sergiler için kişisel sanat atölyemde eserler üretmeye devam ediyorum.

“BİR CÜMLE HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ”

• Çizgilerle nasıl kesişti yolunuz?

“2028 Los Angeles Olimpiyatları’nı garantiledik” “2028 Los Angeles Olimpiyatları’nı garantiledik”

Ben çok kaybolmuş ve tembel sayılabilecek bir öğrencilik hayatı geçirdim. “Önemli” sayılabilecek derslerden uğradığım her hüsranıma karşın güzel sanatlara dair farklı alanlarda devamlı başarı sağlıyordum. Örneğin, iyi bir korocu, tiyatrocu, balerin ve dansçıydım. Lisede bir gün edebiyat hocam beni resim öğretmenimin yanına yolladı. Çünkü dersi dinlemiyor defterime bir şeyler karalıyormuşum. “Mışım” diyorum çünkü bilinçsizce yapıyordum bu hareketleri. İşin acı yanı resim öğretmenim benimle ilgilenmedi. Ve çizgiler ile yolumun kesişmesi birkaç yıl daha uzadı. Benim başarısızlığı biraz daha yaşamam gerekiyormuş. Liseden sonra 16 yaşımda bir işte çalışmaya başladım. 2’inci defa kazanamadığım üniversite sınavı sonucuma bakarken teyzemin bir cümlesi hayatımı değiştirdi. “Kızım bakma hiç onlara, senden olsa olsa ya kuaför olur ya ressam” dedi. Tabii ergenlik o ya aşırı öfkelenmiştim. Teyzemse o öfkeme inat ısrarla “İnsan sevdiği meslekte başarılı olur, sen farkında değilsin, çok güzel saç yapıyorsun ve yine farkında değilsin telefonla konuşurken bile resim çiziyorsun” dedi. O gece hiç uyuyamadım. Bütün gece şu an yaptığım mesleğin hayalini kurdum. Çocukları çok sevdiğim için öğretmenlik yapmak istedim. Hayatımda ilk defa o gece bir hedef belirledim. Meğer bunu yakalayabilmek ne büyük hazineymiş. O andan itibaren bir yıl yarı zamanlı bir iş bulup yarı zamanda da yetenek sınavı hazırlık kursuna gittim. Ankara’da öğretmenlik o yıllarda sadece tek devlet üniversitesi olan Gazi Üniversitesinde vardı. Oldukça da köklü bulduğum bu üniversitenin yanında deneyim ve garanti olması açısından Hacettepe ve Bolu İzzet Baysal Üniversitelerinde de sınava girdim. İzzet Baysal Üniversitesinde birinci oldum ve Hacettepe’de ise ilk 10’daydım. Biraz kafam karışsa da ilk belirlediğim hedeften dönmek istemedim. O yıllara kadar aşırı başarısız olan ben Gazi Üniversitesini yüksek onur derecesi ile bitirdim. Kıssadan hisse o ya; insan sevdiği meslekte başarılıdır. Bizler ailelerimiz herhangi bir baskı yapmasa bile bilinçsizce bir yarışa giriyoruz. Hepimiz iyi bir doktor ve avukat olmak istiyoruz. Kalbimizi dinleyip neye ilgimizin, yeteneğimizin olduğunu düşünmüyoruz. Ve ne acı bazı ebeveynler bu konuda evlatlarını desteklemeyebiliyorlar. Bu konuda söylenecek çok söz olsa da beni hep destekleyen aileme minnetimi belirtmek isterim.

“BAZEN FIRÇALARI KENARA ATIP ELLERİMİ KULLANIYORUM”

• Çizimlerinizde size ilham veren motive eden öğeler var mı? Özellikle bir şeylerden esinlendiğiniz olur mu yoksa daha çok hayalinizde canlandırdığınız şekilde mi kâğıda dökersiniz çizgilerinizi?

Belirli bir manifestosu olmayan sergilerde nadiren yer alıyorum. Eğer dernek yılsonu sergileri ise kendi manifestomu belirliyorum. İlham aldığım şeyler konusu ve hislerim oluyor. Eğer 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gibi milli değerlerimize dair bir sergi değil ise temam hep “kadın”a dairdir. Manifestom belirlendiği andan itibaren çizgiler, renkler ve malzemeler konusunda sınır tanımıyorum. Bazen fırçaları kenara atıp ellerimi kullanıyorum. Bazen kendi kestiğim ahşaplar veya başka malzemeler ile tuvalimin dışına taşıyorum. O değişik bir meditasyon süreci. Hislerim ne getiriyorsa tuvalime aktarmaya çalışıyorum. Ve o sırada sonsuz özgür hissediyorum.

• Bize illüstrasyonlarınızdan biraz bahsedebilir misiniz?

İllüstrasyon benim hem eğitimci hem de çocuk yanım. Eğer çocuk olmayı başaramazsam bu işi yapmak mümkün değil. Yine de bu işi eğitimli ve sağduyulu insanların yapması gerektiğini hep vurgularım. Ders kitaplarında Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın denetimine ve revizelerine tabii tutuluyoruz. Sanatçı her ne kadar özgün eserler vermek istese de pedagojik açıdan denetimin çok önemli olduğunu, Talim ve Terbiye Kurulunun bu anlamda önemli bir yeri olduğunu belirtmek isterim. Zira okul öncesi kitaplarda bu tür denetimler şart değil ve herkes yazıp çizebiliyor. Dolayısıyla şiddet öğelerine rastlamak, belli kesimin dini veya siyasi propagandalarını subniminal olarak hissetmek çok olası. Bu yüzden ebeveynlerin çocuklarının kitaplarını, resimlerini kontrol etmesi çok önemli.

• Çağdaş resim sanatında kendi resminizi nasıl bir yerde görüyorsunuz?

Sanatçı aslında mesleği gereği biraz medyatiktir. Çünkü bizim konuşma, eleştirme, siyaset yapma biçimimizdir sanat. Ve bunu izleyici ile buluşturmak, konuşmalarımızı aktarabilmek çok önemlidir. Bu anlamda kendimi biraz zayıf bulduğumu itiraf etmeliyim. Ders kitaplarını resimlemek vaktimin çoğunu alıyor. Bu sebeple katıldığım sergiler ve işin izleyici ile buluşma kısmı biraz sekteye uğruyor. “Kadın” temasını bu yüzden çok içselleştiriyorum açıkçası. Biz kadınlar aynı anda ailemizle ilgilenmek, çalışıp kazanmak, ev işi yapmak, sosyal sorumluluklarımızı yerine getirmek gibi farklı birçok sorumluluğu aynı anda alabiliyoruz ama ne kadar sorumluluk alırsak bir o kadar eksik kalabiliyoruz. Günümüzde salt sanat icra ederek, eğitim vermeden kazanç sağlayabilen sanatçının az olduğunu düşünüyorum. Çağdaş sanata yön verebilmek ise aksine yalın düşünceler ve çokça emek gerektirmektedir. Kendim dahil birçok sanatçının bunu başarabildiğini düşünmüyorum.

“DERDİMİ FIRÇAM VE RENKLERİM EL VERDİĞİNCE ANLATMAYA ÇALIŞIYORUM”

• Genellikle hak ihlalleri, kadına yönelik şiddet, cinsel istismar, nefret suçlarının hedefindeki translar ve azınlıklar çizimlerinizde yer buluyor. Kendinizi nerede konumlandırıyorsunuz?

Aslında bu konudan biraz bahsettik. Manifestosu olmayan işler pek üretmiyorum. Özgürlüğe, özgür düşünceye aşırı düşkünümdür. Resimlerimde ağırlıklı kadına ve toplumun her rengine yönelik şahit olduğum baskı ve şiddet öğelerini elbette bunlara bir dur demek ve farkındalık yaratmak adına ele alıyorum. Dilim döndüğünce, ah pardon, fırçam ve renklerim el verdiğince konuşmaya anlatmaya çalışıyorum.

• Sanatı bir mücadele alanı olarak görüyorsunuz. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Gençlik yıllarımda birkaç yıl siyaset ile de ilgilendim. Ama gerek acı gerek dolambaçlı yönden edindiğim tecrübeler neticesinde, elimde somut bir bayrak sallamaktan daha etkili bir yöntem buldum.  Benim silahım, benim bayrağım, benim mikrofonum her daim sanat oldu. Elimde böylesine kuvvetli bir konuşma biçimi varken neden mücadele etmeyelim ki?

“YAPAY ZEKA ENDİŞELENDİRİYOR”

• Türkiye’nin genç kuşak ressamlarından biri olarak sanat ve tasarım ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sanatçının toplum üzerindeki misyonu sizce nasıl olmalı?

Sanat ve tasarım ortamı konusunda son yıllarda bu konuda beni en çok endişelendiren iki kelime; “yapay zeka” diyebilirim. Günümüzde zaten hemen her bilgiye ulaşmak çok kolay. Ve tabii kopyalamakta kolay. Dahası bilinçli bir kopyalama süreci olmasa bile çok fazla üretim var ve yeni bir şey ortaya koyabilmek her geçen gün zorlaşıyor. Sosyal medyada gördüğümüz bir görselden bilinçaltı biz fark etmeden etkilenebiliyor. Dolayısı ile özgün ve emek harcadığımız bir üretim her geçen gün zorlaşıyor. Hemen hepimiz yapay zekanın mesleklerimizi bir gün elimizden alabileceği endişesini yaşamışızdır diye düşünüyorum. Ancak teknolojiyi doğru kullanmayı öğrenir, bilinçlenir, özgün ve yeni eserler üreterek konuşmayı artırırsak bu süreci sağlıklı atlatabileceğimizi, topluma ulaşabileceğimizi düşünüyorum.

• Çalışmalarınızı yaparken hangi sanatçılar sizi etkiliyor?

Kavramsal çalışmalar malzeme ve ifade ediş biçiminde sınırlılıklar tanımadığı için çok ilgimi çekiyor. Bu sanatın ortaya çıkışında önemli roller oynamış, bedenin sınırlarını ve zayıflıklarını keşfederek performans sanatları ile insan deneyiminin derinliklerine inen Marina Abramoviç’in konuşma biçimi olarak kendi özgün sanat diline hayranlık duymamak çok zor.

“İLLÜSTRASYON SERGİSİNE HAZIRLANIYORUM”

• Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni bir proje veya sergi var mı?

Bu yıl 4-5 sergi, 5 çizim etkinliği, birçok ders kitabı ve bir yarışma jüriliği ile sezonu tamamladım. Öncesinde ekstra bir sergi planı yapılmaz ise, önümüzdeki sanat sezonu için bir kişisel illüstrasyon sergisi planladığımı söyleyebilirim. İlk illüstrasyon sergim olacağı için heyecan doluyum.

Muhabir: Makbule AKGÜL