18 yıldır kazaziye sanatı ile ilgilenen Sevinç Naldöğen Kök, kazaziye ile tanıştıktan sonra kendi deyimiyle aşık olmuş bu sanata. Kök, 'Kazaziyeyi o kadar çok sevdim ki ben bu işi öğrenmeliyim ve meslek olarak yapmalıyım' diyerek yola çıkışını anlattı. 40 yaşından sonra kazaziye sanatıyla tanıştığını büyük kızı üniversiteyi kazanınca boşluğa düştüğünü ve kendini yalnız hissettiğini ifade eden Kök, kazaziye ile Trabzon'da tanıştığını ve çok etkilendiğini söyledi.

3 YIL EĞİTMENLİK YAPTIM

Kök konuşmasının devamında şunları söyledi: 'Sırasıyla çıraklık, kalfalık, ardından ustalık belgemi aldım. Sonra Altındağ Halk Eğitim Merkezi'ne başvuru yaptım, onlar da kabul ettiler. Ama halk eğitimde üç yıl çalıştım, çünkü orası bana sınırlı geldi. Hobi olarak, hanımların vakit geçirmek için geldiği yerde o kadar verimli olamıyorsunuz. Benim usta yetiştirmem lazım, gençlerin de öğrenmesi lazım. Böylece halk eğitimden ayrıldım.' Halk eğitim merkezinden sonra Sanat Sokağı'nda sanatçılara yer verileceğini duyan Kök, başvuru yapınca hemen kabul edildiğini belirterek şöyle konuştu: 'Kabul ettiler beni, benim işimin kolaylaşmasının, bu kadar ilerleyebilmemin sebebi, sanatımı kimsenin yapmıyor oluşundan kaynaklanıyor. Çok akıllıca bir iş yaptığıma ve doğru yerde durduğuma inandım o zaman. Orada bir atölye açtım ve dört sene boyunca orada kaldım.'

ANKARA'DAN TRABZON'A SÜREN YOLCULUK

Kazaziye sanatının telkari sanatı ile sık sık karıştırıldığını belirten Sevinç Naldöğen Kök,Kazaziye'nin tarihinin telkariden daha çok eskiye dayandığını belirterek, 'M. Ö. 6000'lı yıllarda ortaya çıkan ve Lidyalılar'dan Anadolu'ya miras kalan Kazaziye, oldukça ince bir işçilik ve bir o kadar da sabır isteyen geleneksel el sanatları arasında yer alıyor. Bu değerli sanatı Trabzon'da yalnızca üç aile yapıyor. Kızım üniversiteyi Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde okuyordu. Kazaziye ile öyle tanıştım. İlk Trabzon'da gördüm. 5 yıl Ankara'dan Trabzon'a gittim eğitim almak için.' dedi.

5 BİN YILLIK BİR GEÇMİŞE SAHİP

Tamamen el işçiliğiyle yapılan Kazaziyenin 24 ayar saf altın veya bin ayar saf gümüş ile yapıldığını belirten Kök, sonrasında o gümüş ve altının 0.08 mikron kalınlığında ince tel haline getirildiğini söyledi. Kök, '5 bin yıllık bir geçmişe sahip olan Kazaziye sanatı günümüzde halen pek çok takı, eşya ve objede uygulanıyor. Elbiselere işlenen bu tellerden, örgü teknikleri kullanılarak farklı takılar da yapılıyor. Kazaziye sanatında gerdanlık, gelinlik, bileklik ve ayakkabılar da üretiliyor.' dedi.

Kazazlık Sanatı'nın Osmanlı İmparatorluğu zamanında da Anadolu'nun farklı yerlerinde da yaşatıldığını belirten Kök,'Kazaziye, Osmanlı döneminde ise 'kaftanları' süslemekteydi. Yine o dönemde kadınların şallarının kenarlarına şerit olarak dikilir; bu şeritlere püsküller takılırdı. Kazazlık Sanatı Osmanlı İmparatorluğu zamanında Anadolu'nun önemli yerlerinde yaşatılmıştır. Ancak Cumhuriyet kurulduktan sonra bu sanat sadece Trabzon da devam ettirilmiştir.' diye konuştu.

SAÇ KILI KADAR İNCE TELLER

Kazaziyenin nasıl yapıldığı ile ilgili bilgiler veren ve mesleğin inceliklerini anlatan Kök, Kazaziyenin sabır gerektiren bir iş olduğunu belirterek şöyle konuştu: 'Kazaziye 0.08 kalınlığında saç kılı kadar ince olan telin kullanılmasıyla yapılan bir sanat dalı. 24 ayar altın, 1000 ayar gümüşten yapılıyor. Yapımı, saç kılı kadar kalın olan ince teli önce makinede işlenecek hale getiriyorum. Ondan sonra iğneyle yapmaya başlıyorum. 2 tane aletimiz var, şiş gibi. Onunla zincirlerini örüyoruz. Birde biz dediğimiz bir alet var, onunla da diğer aparatları yapıyoruz. Kazaziyede yapıştırma, kaynak gibi hazır aparatların hiçbirini kullanmıyoruz. Mesela bir tasarım yaptıysak onu dikerek yapıyoruz, dikişi kapatmak için de örgü yapıyoruz. Kilit kısmı bile elde yapılıyor. Üretim çok çabuk olan bir iş değil, dediğim gibi sabır gerektiriyor. Kazaziye 8- 10 motiften oluşuyor. Bu ürünlerin örgü şekilleri, ören kişilerin kendi özel isteklerine göre farklı model ve tasarımlarda şekillendirilebilir. Zarif görünümlerinin yanında bu ürünler aynı zamanda da sağlamdırlar.'

KÜLTÜR BAKANLIĞI SANATÇISI

Kültür Bakanlığı'ndan geleneksel el sanatçısı olduğunu da belgeleyen 'somut olmayan miras taşıyıcıları' belgesini almak için bakanlığa başvuru yapan Kök, o zamana kadar tel sarmayı bilmediğini sonrasında öğrendiğini söyledi. Kök konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Sınav esnasında bir eğitmen, 'Telini nereden alıyorsun?' diye sordu. Trabzon'dan getirtiyorum deyince, 'Eeee, Trabzon'daki usta öldü ya da Trabzon artık iş yapmıyor. Sen nasıl yapacaksın bu işi?' diye sordu. Çok haklısınız, telini de sarmam lazım. En kısa zamanda makine alıp, saracağım deyip çıktım. Sınav sonrasında belgeyi alacağım konusunda umutsuzluğa düştüm. Ama bir hafta sonra haber geldi kabul edildiğime dair. Artık Kültür Bakanlığı sanatçısıyım.'

ÜSKÜP YOLCULUĞU

Üsküp'te de iki yıl eğitmenlik yaptığını belirten Kök,'Yunus Emre Enstitüsü 'Ustadan Çırağa' diye bir proje başlatmış. Bir Ağustos ayında gelen telefonda, 'Hocam, bizimle Balkanlar'da çalışmak ister misiniz? 'Ustadan Çırağa' adlı bir projemiz var ve sizin de yer almanızı istiyoruz' dediler. 'Neden olmasın? Çalışırım' dedim. Yunus Emre, benim hayatımda dönüm noktasıydı diyebilirim, hayata bakışımı değiştirdi. Benim Avrupa'ya gitmem, başka türlü mümkün değildi. Türkiye dışında bir yere gitmek, imkansız gibi bir şeydi. 2 yıl orada kaldım. Benim Üsküp'te ufkum çok açıldı, bu sanatı oradaki geleneksel sanatlarla birleştirdim. Başka ustalarla birlikte çalıştık. İnanılmaz bir sergi yaptık ve Türkiye'yi de iyi temsil ettiğime inanıyorum.' dedi. El sanatlarının kaybolmaması gerektiğine değinen Kök, 'Ben Balkanlara bu işi öğretmeye gittiğimde insanların el sanatına olan ilgisini görünce neye uğradığımı şaşırdım. Aynı ilgi ne yazık ki kendi ülkemde yok. Sanata para kazanma aracı olarak bakılıyor. Para kazanılmayınca da iş bırakılıp başka işlerle ilgilenmeye başlanıyor.'

BİR ZİNCİR ÖRMEK 3-4 GÜN SÜRÜYOR

Kazaziye ile bir ürünü yapmanın biraz uzun sürdüğünü ifade eden Kök, bir ürünün yapım aşamalarıyla ilgili şunlara değindi: 'Bir zinciri örmesi 3-4 gün bile sürebiliyor. Ama bu daha çok şuna bağlı, oturdukça uzun uzun zincirler örüyorum ben. Sonrasında da bir ürünü yaparken kullanacağım kadar daha önce ördüğüm zincirlerden keserek kullanıyorum. Sonrasında da diğer aparatları örerek tasarım aşamasına geçiyorum. Yani 1-2 ay üretim yapıyorum, sonrasında da tasarım kısmına geçiyorum. Ama tek başına bir ürün yaptığımı düşünürsek 1 haftamı alabiliyor. Ama öncesinde elimizde yapılmış malzeme varsa eğer ve birde ekip varsa çok daha çabuk çıkıyor. Tek başına yapılıyorsa eğer zincirinden başlanılıp tasarımına kadar devam ediyorsa tabi ki daha uzun sürüyor.'

Editör: Haber Merkezi