İstanbul Aydın Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü'nden Dr. Öğr. Üyesi Z. Begüm Kalyoncu Atasoy, TÜBİTAK destekli projede afetzedeler için sağlanan yemek çadırları ve gıda dağıtım yerlerindeki yardımların beslenme ihtiyacını karşılama durumlarının değerlendirilmesi amacıyla Malatya'da gerçekleştirdikleri çalışmaları anlattı. Beslenme sağlanan 13 noktaya, sebze-meyve haline ve AFAD'ın Malatya'daki koordinasyon merkezi ve aynı zamanda deposuna gittiklerini belirten Öğr. Üyesi Z. Begüm Kalyoncu Atasoy ile deprem bölgesinde dair gözlemlerini konuştuk.

• Deprem bölgelerinde tarihi geçmiş gıda maddelerine rastlandı. Bu, zaten bağışıklık ve sinir sistemleri zayıflamış olan depremzede ve yakınlarının, gıda zehirlenmesi ve gıda kaynaklı risklerle karşılaşmasına sebebiyet verebilecek bir durum. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Tarihi geçmiş gıdalarla ilgili olarak önemli bir hatırlatma yaparak başlamak isterim. Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi (TETT) ile Son Tüketim Tarihi (STT) farklı kavramlar olup TETT'si geçen gıdalar uygun şekilde muhafaza edildiğinde gıdanın kendine has özelliklerini koruyabilmektedir. Yani gıdalar TETT geçtikten sonra da tüketilebilir ancak kalitesinde düşme görülebilir. Bunun aksine STT'si geçen gıdaların tüketilmesi uygun değildir. STT, mikrobiyolojik açıdan kolay bozulabilen ve bu nedenle insan sağlığı açısından kısa süre içerisinde tehlike oluşturması muhtemel olan gıdaların tüketilebileceği son tarihi gösterir. Yani STT'si geçen gıdaların tüketimi hiç kimse için uygun değildir. Biz de TÜBİTAK 1002 kapsamında Malatya'da gerçekleştirdiğimiz projemizde sahada TETT'si yaklaşan gıdalar gördük ama STT'si geçmiş bir ürüne rastlamadık. Bununla beraber TMMOB Gıda Mühendisleri Odası'nın ön gözlem raporunda ne yazık ki alanda ve yardım dağıtım alanlarında STT ve TETT geçmiş ürünlerle karşılaşıldığı belirtilmiştir. Sahada acil durum beslenmesiyle ilgili görev alan yetkili kuruluşların ve STK'ların bu konuda oldukça dikkatli olmaları gerekmektedir.

'DEPREMZEDELERİN 6 ŞUBAT'TAN BERİ SEBZE TÜKETEMEDİĞİNİ GÖRDÜK'

• Deprem bölgesinde çalışmalar yürüttünüz. Gözlemlerinizi anlatır mısınız?

Tabii ki, Tübitak destekli projemizde afetzedeler için sağlanan yemek çadırları ve gıda dağıtım yerlerindeki yardımların beslenme ihtiyacını karşılama durumlarının değerlendirilmesi amacıyla Malatya'da gerçekleştirdiğimiz çalışmamızda beslenme sağlanan 13 noktaya, sebze-meyve haline ve AFAD'ın Malatya'daki koordinasyon merkezi ve aynı zamanda deposuna gittik. Araştırma ekibimiz; benim dışımda bir yüksek lisans ve lisans öğrencisinden oluşuyordu. Bir akrabamız sayesinde Malatya'da tüm saha çalışmamız boyunca bize eşlik eden bir şoförümüz de dahil beraber bir deprem sığınağında kaldık ve depremzedelerle beraber yemek çevresini yapılandırılmış gözlem tekniği ile değerlendirdik. Malatya'dan bir diyetisyen meslektaşımız da yine bizlere oldukça yardımcı oldu. Çalışmamızda AFAD dışında gittiğimiz tüm noktalarda gözlem yapabildik ve yetkililerle görüşme sağladık. Öncelikle beslenme çevresi idealden uzak olsa da çalışma yaptığımız yerlerde herkesin canla başla çalıştığını söyleyerek başlamak istiyorum. Gözlemlerimize göre Yeşilyurt Belediyesi, Kızılay sahra mutfakları ve mobil dağıtım araçları, askeri sahra mutfakları, TCDD ve farklı STK'lar hem kendi kaynaklarından hem de gelen bağışlarla sağladıkları gıdalarla en az iki-üç öğün sıcak yemek çıkartmak için büyük bir uğraş içindeydiler. Buna rağmen Malatya'da çeşmeden akan suyun içilebilir ve temizlik yapılabilir durumda olmamasının yemek hazırlığını oldukça olumsuz etkilediğini gözlemledik. İnönü Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Kızılay sahra mutfağına özel olarak Elazığ'dan su bağlandığını öğrenmiş olsak da; diğer tüm noktalarda yemek yapmak ve ekipmanların temizliği için damacana ve plastik su şişelerinin kullanıldığını gördük. Bizim sahada gözlem yaptığımız zaman oldukça kısıtlı sayıda market faaliyet göstermekteydi ve çaydanlık kullanımı dışında hiçbir depremzedenin çadırında mobil yemek pişirme ekipmanı göremedik. Ne yazık ki yemek dağıtılan yerlerde sağlanan öğünlerin günlük enerji ve besin ögesini karşılamaktan çok uzak olduğunu hesapladık. Ayrıca beslenmede çeşitliliğin sağlanamadığını ve oldukça rutin bir şekilde ekseriyetle mercimek çorbası-makarna-patates yemeği-bulgur pilavı döngüsünün devam ettiğini ve depremzedelerin 6 Şubat'tan beri sebze tüketemediğini gördük. Bununla beraber oldukça sınırlı nitelik ve nicelikteki tuvaletlerin kadınlar başta olmak üzere, depremzede ve çalışanların sıvı gereksinimlerini karşılamalarının önünde önemli bir engel olabileceğini gözlemledik. Son olarak, çölyak gibi daha özel bir beslenme planı uygulaması gereken grupların depremin etkilerini en ağır hissedenlerin başında olduğunu söylemek isterim. Malatya Çölyaklılarla Dayanışma Derneği'nde yaptığımız görüşmelerde çapraz bulaşma tehlikesinden ötürü çölyak tanısı alan bireylerin ilk iki hafta boyunca tek öğün sıcak yemek yiyemediklerini ve yine besleyici düzeyi çok yüksek olmayan glutensiz poğaça, kek, bisküvi ve gofret gibi ürünler dışında gıda tüketimlerinin olmadığını öğrendik. Medyada durumu görece daha iyi olarak gösterilen Malatya'da bile beslenme çevresinin bu denli sağlıksız olması depremden daha fazla etkilenen iller için de bir uyarı niteliğinde olduğu görüşündeyim.

'DİYETİSYENLERİN GÖREVLENDİRİLMESİ GEREKİYOR'

• Gıda Mühendisleri Odası hazırladığı raporda koordinasyonsuzluk olması sebebiyle beslenme, su ve sağlık risklerinin oluştuğunu ifade etti. Risk hala devam ediyor mu?

Öncelikle yaşadığımız afetin büyüklüğü çok büyük olduğu için beslenme riskinin en az birkaç ay daha devam edebileceğini öngörebiliriz. 2011 yılında Japonya'da yaşanan büyük depremden üç ay sonra bile beslenme sorunlarının devam ettiğini bu alanda çalışma yapan bilim insanlarının makalelerinden okuyoruz. Bununla beraber depremi coğrafyalarının bir gerçeği olarak kabul edip ona göre organize hazırlık yaptıklarını da okuyoruz. İlerleyen günlerde beslenme ihtiyacının kısıtlı kaynaklarla en optimum şekilde çözülebilmesi için sahada birçok diyetisyenin görevlendirilmesi gerekmektedir.

• Gıda depolama alanları ve uygun depolama koşulları sağlanabildi mi?

Bizim gezdiğimiz noktalarda mutfaklarda daha çok kuru gıdalar bulunduğu ve kış mevsimi olmasından ötürü çok büyük risklerle karşılaşmadık. Bununla beraber gıdaların bulunduğu alanların depolamaya ve tasnife uygun olamayabilecek özelliklerini gördüğümüz için gıdaların depolama koşullarının ivedilikle iyileştirilmesi gerekmektedir.

'BEBEK MAMALARININ HİJYENİK BİR ŞEKİLDE HAZIRLANABİLECEĞİ BİR ORTAM YOKTU'

• Öncelikli grupta yer alan depremzedelerin (bebek, hamile, yaşlı ve kronik hastalığı olanlar) beslenme ihtiyaçları karşılanabildi mi?

Bizim saha gözlemlerimize göre ne yazık ki kronik hastalığı olanların beslenme ihtiyaçlarının tam olarak karşılanabileceği bir beslenme çevresi bulunmamaktaydı. Dağıtılan öğünlerin tuz oranı yüksek, protein, lif, vitamin ve mineral oranı düşüktü. Ne yazık ki sahada beyaz ekmek türleri dışında tam tahıllı ekmek türü gıdaya hiç rastlamadık. Bebek mamalarının dağıtıldığını yetkililerden öğrensek de; mamaların farklı yaş gruplarının gereksinmelerini ne kadar karşılayacak çeşitte olduğunu bilmiyoruz. Buna ek olarak birçok yerde bebek mamalarının hijyenik bir şekilde hazırlanabileceği bir ortam yoktu. Hamilelerin artan enerji ihtiyaçları düşünüldüğünde sağlanan yemeklerle yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanabilmesi imkansıza yakındı. Beslenmeye bağlı eşitsizliklerin en temel sebeplerinden olan gelir farkı burada da kendini göstermiş olup; hali vakti yerinde olan kişiler deprem bölgesini terk etmiş, düşük gelir grubundaki bireyler de kısıtlı koşullarda ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlardı.

'DEPREMZEDELERE SEBZE VE MEYVE SAĞLANMAYA BAŞLANMALI'

• Salgın hastalıklara karşı beslenmeye ilişkin nasıl önlemler alınabilir?

Salgın hastalıklara karşı bağışıklık sisteminin desteklenmesi çok önemlidir. İlk başta temiz su ve hijyenin sağlanması önemlidir. Bunun yanında gıda güvenliği hesaba katılarak hazırlanmış yemeklerde iyi kalite bitkisel ve/veya hayvansal protein olmalıdır. Ayrıca, ivedilikle depremzedelere sebze ve meyve sağlanmaya başlanmalıdır. Vitamin ve minerallerin mümkün mertebe gıdalardan sağlanması gerekmektedir.

• Bölge genelinde halen temiz su ihtiyacının devam ettiği ifade ediliyor. Tuvalet en büyük sorun ve kentlerde çöpler yığılmış durumda. Bu sorun nelere sebep olur?

Daha önce de bahsettiğim gibi tuvaletle ilgili sorunlar hem hijyenle ilgili problemler doğurmakta hem de birçok kişinin sıvı kısıtlaması yapmasına neden olmaktadır. Birçok noktada yeterli miktarda içme suyu bulunduğunu görsek de tuvaletlerin hijyen sıkıntısından dolayı deprem bölgesinde bulunan kişilerin sıvı kısıtlaması yapmalarının vücut mineral dengesini etkileyip böbrek sağlığı ve kan basıncını olumsuz etkileme ihtimali vardır

Muhabir: Haber Merkezi