Önceki yazılarımızda tarımın sorunlarını ele aldık...
Ve bu sorunların 1980'li yıllardan başlayarak uygulanan neo-liberal politikaların etkisiyle nasıl ağırlaştığını gördük...
Bu politikaların uygulanması sonucunda iş gelmiş, sektörün üretimi devam ettirmede zorlandığı bir noktaya ulaşmıştır.
***
Türkiye'de neo-liberal politikaların tarım sektöründe ağırlıklı olarak uygulanması 1990'lı yıllardan itibaren olmuş, 2000 yılında Dünya Bankası ve IMF tarafından görevlendirilen Kemal Derviş'in ekonomiden tek sorumlu bakan olarak uygulamaya koyduğu Tarım Reformu Uygulama Projesi (ARIP) ile tarıma verilen tüm destekler kaldırılarak sektörün 'beli kırılmıştır'...
O tarihten bugüne kadar neo-liberal politikalar sürdürülmüş, tarımdaki sorunların önemli bir bölümü 'kaynak sorunu'ndan kaynaklanmıştır...
'Sıcak para'nın tarıma yönelmesiyle aşılmaya çalışılan bu sorun, sonunda sektörün 'borç krizi' sarmalına girmesiyle sonuçlanmış ve bir 'tıkanma' noktasına gelinmiştir.
***
Ancak bir noktayı da belirtmek gerekir... Tarım sektörü 1980'li yıllara kadar nüfusun önemli bir bölümünü istihdam etmiş ve ülkenin besin sorunu yaşamasını engelleyecek ölçüde üretim yapmış olsa da tarımdaki bilimsel ve teknik gelişmelere ayak uydurabilmiş değildi...
Bunun en önemli nedenlerinden biri tarımsal üretimin ya geri teknoloji kullanan büyük arazi parçalarında ya da veraset yoluyla giderek daha ufak parçalara bölünen küçük tarlalarda gerçekleştirilmesiydi...
Büyük arazi parçaları genellikle yarı-feodal nitelik taşıyan büyük toprak sahiplerinin elinde olduğu ve aşiret bağları aracılığıyla karın tokluğuna çalıştırılan köylüler tarafından işlendiği için verimli yöntemler uygulanamıyordu... Küçük arazi sahipleri ise sermaye yetersizliğinden dolayı el emeğine dayanan geleneksel üretim yöntemlerini aşamıyordu.
***
Bu durum, ancak yarı-feodal ağaların ellerinde toplanmış büyük toprak parçalarını kamulaştırıp verimli devlet işletmelerine dönüştürmek, küçük parselleri ise birleştirmek yoluyla, yani bir 'toprak reformu'yla aşılabilirdi...
Bu tür bir reform, küçük işletmelerin kooperatif ve üretim birlikleri içinde toplanması ve bunların devlet işletmelerinden yardım alması yoluyla desteklenebilir, böylece küçük işletmelerin sermaye yetersizliği ve verimsiz işbölümü sorunlarının üstesinden gelinebilirdi...
Cumhuriyetin kurulmasının ardından Devlet Üretme Çiftliklerinin kurulması ve 1929 yılında devlete ait tarım topraklarının topraksız köylülere dağıtılmasını amaçlayan Toprak Kanunun çıkarılması bu yönde atılmış ilk adımlardı. Aynı dönemde kooperatifçiliğin ve kooperatif birliklerinin geliştirilmesi amacıyla 'Zirai Kredi Kooperatifleri Kanunu' yürürlüğe konulmuş, 1935 yılı sonuna kadar 67.332 ortağı olan 668 zirai kredi kooperatifi kurulmuştu...
Ne var ki, o günün koşullarında kırsal alanda toprak ağalarının egemenliği ve küçük çiftçilerin geleneksel üretim ilişki ve biçimlerine bağımlılığı nedeniyle atılan bu adımlar 'güdük' kalmıştı.
***
Bu yönde yapılan bir başka girişim, 1945 yılında 11 Haziran 1945 yılında Meclis tarafından kabul edilen Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'ydu...
Kanun; 500 dönümü aşan özel arazilerin yanı sıra kullanılmayan devlet arazilerinin ve dinî vakıf arazilerinin topraksız köylüye dağıtılmasını öngörüyordu...
Yoğun nüfuslu bölgelerde yer alan verimli arazilerde ise bu sınır 200 dönüme kadar indiriliyor, bunun yanı sıra toprak sahibi edilen çiftçilere 20 yıl vadeli faizsiz kredi veriliyordu.
***
Ancak ilginçtir, bu kanun 'aşağıda' yani, topraksız köylüler arasında değil, 'yukarıda' yani büyük toprak sahipleri arasında 'heyecan' yarattı...
Mayıs 1945'te meclise sunulan kanun burada şiddetli muhalefet ile karşılaştı. Muhalefetin başını Türkiye'nin en verimli topraklarında büyük bir çiftliği olan Adnan Menderes çekiyordu... Yanında ise öteden beri 'liberal' kesimin siyasi temsilciliğini üstlenmiş olan Celal Bayar yer alıyordu...
Dönem 'tek parti' dönemiydi, ama parti içinde İsmet İnönü'nün başında bulunduğu 'Devletçi' kanat ile Menderes ve Bayar'ın başını çektiği 'muhafazakar/liberal kanat' arasında şiddetli bir iktidar mücadelesi yaşanıyordu. Sonunda bu mücadele Demokrat Parti'nin kurulmasıyla sonuçlanacak ve 1950 yılında tek başına iktidara gelen Demokrat Parti, 'toprak reformu'nu ve İsmet İnönü'nün köylüler arasında bu reforma taraftar bir kitle yaratmak için kurduğu Köy Enstitülerini toprağa gömecekti.
(Devam edecek)