Önceki yazımızda suç örgütü 'reisi' Sedat Peker'in ortaya attığı iddialardan biri olan Uğur Mumcu cinayeti ile Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı cinayeti arasındaki bağa değinmiştik. Bu iddiayı destekleyen ciddi bir kanıt, Sedat Peker'in ağabeyi Atilla Peker'in olaya katıldığını, cinayeti işlemek için Kıbrıs'a gittiğini ama bir aksilik yüzünden işi tamamlayamadığını itiraf etmesiydi...
Atilla Peker, bu açıklaması üzerine gözaltına alınmış ancak ruhsatsız silah bulundurmak suçundan ifadesi alınarak serbest bırakılmıştı...
Tepkiye yol açan bu 'ifade verememe' durumu bir TV programında İçişleri Bakanı tarafından da eleştirilince Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Atilla Peker'in iddialarıyla ilgili soruşturma başlatmış ve Peker'in ifadesi bu kez 'tasarlayarak adam öldürme' suçundan 'şüpheli' sıfatıyla alınmıştı. Atilla Peker, ifadesi sonrasında adli kontrol tedbiri uygulanmak koşuluyla tekrar serbest bırakılmıştı.
***
Başsavcılıktan bu konuda yapılan açıklamada şunlar söyleniyor:
'Atilla Peker adlı şahsın Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 'Gazeteci Kutlu Adalı'nın Kıbrıs'ta öldürülmesi' olayına ilişkin çeşitli iddialar içeren dilekçesinin teslim alınması ve yapılan ilk değerlendirme sonucu iddiaya konu suçlarla ilgili Türk adli makamlarının soruşturma ve kovuşturma yapmasının Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca olanaklı olduğu kanaatine varılması üzerine, dilekçe içeriğinde bahsi geçen suç iddialarıyla ilgili derhal soruşturma başlatılmıştır'...
Ve şöyle devam ediliyor: 'Soruşturma kapsamında cinayet olayının gerçekleştiği KKTC adli makamlarından ihtiyaç duyulan bilgi ve belgelerin temin edilmesi amacıyla gereken yazışmaların yapılması ve yine ülkemiz dahilinde bulunan muhtemel delillerin temini ile dilekçe sahibinin ayrıntılı beyanının alınması için çalışmalara başlanmıştır.'
***
Bu gelişmeler sonucunda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde de bir hareketlenme başladı...
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 'KKTC Meclisinde kurulan Araştırma Komitesinin çalışmaları ile İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının başlatmış olduğu soruşturmayı büyük bir hassasiyetle yakından takip attiğini' açıkladı...
Faili meçhul bir cinayet olması nedeniyle soruşturma dosyasının halen kapanmadığını hatırlatan Tatar, 'Polis Genel Müdürü'nü çağırarak bu konuda gereken yasal çalışmaların yapılması talimatını verdim' dedi.
***
Sedat Peker'in iddalarının ardından Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'nun, sosyal medya hesabından paylaştığı bir mesaj da geçmişte yaşananların kolay kolay unutulmayacağını ortaya koydu... O mesajda Güldal Mumcu, 'Senelerdir Uğur Mumcu cinayetinin aydınlatılması için kim ne biliyorsa anlatsın, işin ucu kime dokunuyorsa dokunsun dedik. Bu görüşümüzü korumaya devam ediyoruz. Çekin tuğlaları yıkılsın duvar altında kim kalırsa kalsın' ifadesini kullandı...
Bilmeyenler için hatırlatalım: Güldal Mumcu, Uğur Mumcu cinayetinden sonra dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın kendilerini ziyaret ettiğini belirttiği anılarında şunları söylemişti:
'Avukat Sayın Emin Değer'in de bulunduğu bir gün, bizim eve gelen Mehmet Ağar, cinayetin karmaşıklığını anlatmak için, 'Öyle bir iş ki, bir duvar gibi… Bir tuğla çekersek duvar yıkılır' dedi. Ben de kendisine çekin o zaman cevabını verdim. 'Çekemem, yapamam' dedi. O zaman, çekerler, altında kalırsınız dediğimde de yüzünde 'Bunu yapmaya kimsenin gücü yetmez' der gibi bir ifade belirmişti'.
***
Geçmişte bu konuda açılan soruşturmaların hep bir noktada tıkandığı düşünülünce, bu yeni soruşturmanın da aynı akıbetle karşılaşıp karşılaşmayacağı merak konusu...
İnsanların bir tweet attıkları için gece yarısı evlerinden alındıkları bir ülkede Atilla Peker'in siyasi bir cinayet davasında ifade verebilmek için dilekçe vermek zorunda kalması ve aynı günlerde 'Devlet-mafya-siyaset ilişkileri'nin araştırılması için CHP grubunun verdiği önergenin AKP'li ve MHP'li vekillerin oylarıyla reddedilmesi bu konuda iyimser olmayı güçleştiriyor...
Sonuçta görünen o ki, 1950'li yıllarda örülmeye başlanan, 1960'ların sonlarından itibaren güçlendirilen ve o günlerden bugünlere kadar bir türlü yıkılamayan o duvarın gücü yalnız bizim 'bozuk düzen'imizden değil, bir ucunun ABD'ye kadar uzanmasından ve bu durumun başta siyaset olmak üzere bir çok kurumda sürekli 'arıza' yaratmasından kaynaklanıyor.